F35, S400 ve 24 Nisan… Kusursuz Fırtına mı?

Joe Biden ABD Başkanı seçildiğinde sorunlu bir dönem olacağı herkesin malumuydu.  

Türkiye’nin Rusya’dan satın aldığı ve kullanamadığı S-400 hava savunma sistemleri, F-35 projesinden Türkiye’nin çıkarılması, Trump’ın onayladığı CAATSA yaptırımları, Halkbank aleyhine açılmış dava her biri birer demir leblebi olarak masanın üzerinde duruyordu.  

Ancak en azından ilk bir yıl Biden’ın içeriyi toparlamakla uğraşacağı, Türkiye ile bir angajman süreci yaşanacağı ve 2021’in fırtınadan önce bir liman arayışı olarak geçeceği tahmin ediliyordu. Öyle olmadı. 

İki yıl önce ilan edilen Türkiye’nin F35 projesinden çıkarılması kararı nihayet Ankara’ya resmi olarak da iletildi. En azından Ankara’nın S400 konusunda ‘Girit modeli’ dahil ‘kutusunu açmayalım’ tekliflerinin Washington’da alıcı bulmadığını buradan anlıyoruz.  

Türkiye’nin F35 projesinden çıkarılması ne yazık ki geri dönüşü olmadığı takdirde -ki şimdilik zor görünüyor, Türk Hava Kuvvetlerini en az 15 yıl kötü etkileyecek. Mesele, çevremizdeki ülkelere karşı göreceli hava gücü üstünlüğümüzü kaybetmenin ötesinde anlamlar içeriyor.  

En yeni nesil hava savunma-saldırı uçağına üretim yapacak Türk firmalarının milyarlarca dolarlık kaybı, proje içerisinde kazanılacak araştırma-geliştirme kabiliyetinden uzak kalmak, genel savunma konsepti olarak NATO ittifakının temel dinamiklerinin dışında kalmak ve daha birçok unsur sayılabilir.  

ABD’nin Türkiye’yi yeni savunma konseptinin temel projelerinden birinde dışarda bırakmasına diğer ortaklardan hiçbirinin itiraz etmemesi nedeniyle sorun tek başına bir Türkiye-ABD krizinin de ötesinde anlamlar içeriyor.  

Üstüne de F35’in yerine kısa vadede koyabileceğiniz bir alternatifin olmamasını ekleyin. Hükümete yakın gazete, televizyonlar teslim edilmesi gereken ilk F35’le ilgili Haziran 2018’deki törenden sonra bu savaş makinesinin ne kadar üstün olduğunu anlatmaya ayırdıkları köşeleri şimdi Rus uçaklarının meziyetlerine ayırıyorlar. Satın alan olursa iyi alışverişler.  

Her terör operasyonunda ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gücünü anlatacak haberlerde F16lı Solo Türk ve Sikorsky helikopterlerini gururla kullanıp sonra F35 de neymiş basitliğine inmenin alıcısı var elbette ama sahada karşılığı yok.  

Peki ne uğruna?  

Baştan beri askerlerin çekincelerini en üst düzeyde ilettikleri, Dışişleri’nin en hafif tabirle ‘bunu bir daha düşünsek iyi olur’ çerçevesinde uyarılarda bulunduğu S400’ler için.  

15 Temmuz darbe girişiminden sonra Erdoğan’ın sözüne karşı gelmenin imkânsız olduğu bir ortamda Türkiye kolay çıkamayacağı bir labirente hapsoldu.  

Mesele burada Amerikancılık ya da Rus karşıtlığı değil. Türkiye en Amerikan yanlısı iktidarlar zamanında bile kendi çıkarlarında ne kadar hassas olduğunu onlarca örnekle gösterdi. Kıbrıs harekâtından başlayın, 1 Mart tezkeresine, NATO üyesi olmasına rağmen İran’la ilişkilerini sürdürmesine, Hariri suikastinden sonra Beşşar Esad’a kalkan olmasından İsrail’in Filistin işgaline karşı çıkmasına ve HAMAS ile ilişkilere kadar haklı olduğu konularda hep Amerika’ya rağmen kendi çıkarlarını önceledi.  

Ancak S400 konusu Washington için ilkesel olarak birlikte olduğu bir müttefikin kendi çıkarları için bağımsız davranmasının ötesine geçen bir adım oldu.  

Amerika’nın haklı olup olmadığını tartışırız. Ama kutusunu açamadığınız ve açsanız ne kadar etkili bir silah olduğunu bilmediğiniz bir sistem için (S400’ler bugüne kadar dünyada hiç füze ya da uçak düşürmedi), her fırsatta gümrük kapısından domateslerinizi geri göndermekten, turistleri yasaklamaya ve doğrudan askerlerinizi hedef almaya varana kadar sizi ve ülkenizi tahkir eden Moskova için bunu niye yaptık? 

Bugün 24 Nisan… Ermeni soykırımı iddialarının yıldönümü… ABD Başkanı Biden ABD Dışişleri Bakanlığının açıklamasına göre bugüne kadar seleflerinin kullanmaktan kaçındığı o ifadeyi kullanacak ve 1915’te yaşananları ‘soykırım’ olarak niteleyecek.  

ABD her zaman 1915’te yaşananları soykırım olarak gördü. 24 Nisan açıklamalarında bu kelimeyi kullanmamalarının sebebi ise neye inandıklarından çok Türkiye ile ilişkilere verdikleri önemdi.  

Dolayısıyla ABD’nin düşüncesinde ve tarihte yaşananlarda bir değişiklik yok. Ancak Türkiye’nin dünya siyasetinde ağırlığı eski müttefikler gözünde azaldı. En azından bu riski almanın bir maliyeti kalmadı. Şimdi de Biden ‘Ermeni Soykırımı’ açıklaması ile hem iki ülke ilişkilerinde mevcut sorunlara çok ağır bir madde daha ekliyor hem de mevcut sorunları konuşacak psikolojik ortamı uzun süre toparlanmayacak şekilde tahrip ediyor. 

Zaten uzun bir liste tutan kriz başlıklarına bir de Ermeni meselesi eklenince ‘kusursuz fırtına’ için eksik kalmadı.  

Türk-ABD ilişkileri yokuş aşağı gitmeye devam ediyor. 

YORUMLAR (20)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
20 Yorum