FETÖ mağduriyeti dertlere deva mı?

Sadece Türkiye’nin değil belki de dünya tarihinin en sinsi ve girift örgütlenmesi FETÖ, istihbaratın ve kamu otoritesine sızma pratiklerinin kitabını yeniden yazdı.  

Türkiye’de onyıllardır devam eden gizli yapılanması ile toplumsal yardımlaşma bilincini, din algısını, kamu kurumlarına güveni, ‘alnı secdede’ algısını tam anlamı ile felç etti. Son tabirin itibar kaybına AK Parti de az katkıda bulunmadı değil ama en azından bu yazının konusu dışında.  

Başta dini yaşamı baskı altına alan bir rejime karşı var olmanın aracı olan adam kazanma ve güç biriktirme bir süre sonra bizatihi bir amaç ve FETÖ’nün amok koşusu haline geldi.  

Bu süre içinde hedef almadığı kimse kalmadı. Benzer alanlarda faaliyet gösteren dinî cemaatler, üniversite, iş dünyası, sivil toplum, medya ve benzeri her alandaki alternatif örgütlenmeler, gücün ana kaynağı olarak görülen silahlık kuvvetler ve emniyetteki her rütbeli, siyasette dini bir söylem kullanan Refah Partisi ve günün sonunda bir dönem koalisyon kurduğu ama nihayetinde güç kavgasında galebe çalacağı ortaya çıkan AK Parti.  

İşin garibi 15 Temmuz, 30 yılda inşa edilen o muazzam mekanizmanın aslında temelinin ne kadar çürük ve hastalıklı olduğunu birkaç saat içinde ortaya koydu.  

O günden sonra da daha önce FETÖ tarafından maliyet ödetilen herkes bu sefer FETÖ mağduru olarak öne çıktı.  

Görünmez bir el tarafından görevden uzaklaştırılan, hapse atılan birçok isim bu sefer büyük oranda haklı bir telafi süreci yaşadı. Elbette ödenen büyük bedeller, kaybedilen canlar, kişilerin, kurumların ve son tahlilde ülkenin yitip giden yılları geri gelmedi. Ancak FETÖ mağduriyeti bir süre sonra eskiye sünger çekmenin de bir aracı oldu. Öyle ki FETÖ bir dönem öldüresiye hedef aldığı kesimlere çok güçlü bir koruma zırhı hediye etti.  

Neye niyet neye kısmet elbette ama bu anomali yakın geçmişi doğru değerlendirmemizin de önünde bir kaya gibi duruyor.  

Siyasi aktörlerin, sivil toplum örgütlerinin, kurumların 15 Temmuz öncesinde ya da sonrasında yaptığı yanlışlar FETÖ mağduriyeti üzerinden temize çekiliyor. Bu elbette kendiliğinden olmuyor. Hatalı politikaların, yanlış tutumların hatta hukuksuzlukların tartışılmasını istemeyenler gündeme FETÖ tarafından kendilerine dönük yapılan operasyonları dile getirip meseleyi saptırıyor. Bunun toplumda da bir karşılığı olduğu muhakkak.  

Ancak gerek FETÖ’nün ortaya çıktığı şartları, yaşananları analiz etmek ve benzer bir tehlikenin yeniden ortaya çıkmasını engellemek gerekse de söz konusu mağdurların konu dışı eylemlerini soğukkanlı bir şekilde değerlendirebilmek için bu paranteze hapsolmayı reddetmek zorundayız.  

Nasıl ki 15 Temmuz darbesinin hedefinde olması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın darbe sonrasındaki tutumunu temize çekmeyi mümkün kılmıyorsa FETÖ’nün kumpas davalarına muhatap olmaları da kimseye hukuki veya ahlaki muafiyet kazandırmıyor.  

Özellikle de Türkiye’deki askeri vesayet geçmişini, vesayet düzeninin askeri-sivil temsilcilerini ve özellikle de AK Parti iktidarının ilk yıllarında vesayetçi/darbeci askeri kültürün izinde yürütülen faaliyetlerin günahlarını temize çekmeyi gerektirmiyor.  

Burada fotoğrafı bulandıran, FETÖ’nün orduyu ele geçirmek ve rakiplerini zayıflatmak üzere TSK içindeki her potansiyel aktör ve kesimi hedef almış olması ve darbecilik sepetine atmış olmasıdır. 

Bu çerçevede, çok ciddi mağduriyetlerin yaşandığı inkâr edilemez. Kimileri yıllarını hapishanelerde geçirdi kimileri de hiç hak etmediği şekilde ömrünü noktaladı. Mağduriyetleri telafi etmeye yönelik siyasi ve hukuki kararlara itiraz etmek doğru değil ancak bütün davaları ve bu davalarda yargılanan kişi ve faaliyetleri mağduriyet parantezine sokup aklamayı kabul etmek de mümkün değil.  

Sıradan vatandaşların, herhangi bir cemaat bağlantısı olmayan alelade dindarların Türk Silahlı Kuvvetleri’nde var olmasının, terfi almasının ve komuta kademesine yükselmesinin önünü kesenler aynı zamanda orduda kalmanın tek yolunu her türlü yalan ve ikiyüzlülüğe başvurmakta bulan bir gruba bu kadar alan açılmasına da neden oldular.  

FETÖ büyük bir faciaydı ama FETÖ paranteze alınsa da Türkiye’nin ordu tarihi, ordu-siyaset mirası ve askeriye yapılanmasının sorunlu olduğu açıktır. FETÖ tecrübesi Türkiye’nin bu sorunla yüzleşmesine engel hale getirilmemeli, hiçbir aktöre, kesime, kuruma FETÖ’yü bahane ederek hukuk ve demokrasi dışına çıkma fırsatı verilmemeli, FETÖ aklanma aracına dönüştürülmemelidir.  

Eğer Türkiye’de ordu-siyaset ilişkisi olması gereken yere oturacaksa darbeci ve vesayetçi siyasi ve askeri kültürün yeşermeyeceği, geçmişte yapılan hataların tekrarlanmayacağı bir zemin oluşturulmalı.

YORUMLAR (36)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
36 Yorum