Seçim süreci şimdi başladı
Tamam, hep söylenir. Türkiye’nin bir aydaki gündemi başka ülkede bir senede bitmez diye.
Ama böylesini bu gündeme ve yoğunluğa alışanlar olanlar da beklemiyordu. Millet İttifakı’nın 2 Mart’ta krizle biten, masa dağıldı dedirten toplantısından sonra hepi topu bir hafta geçti. Kopuştan nihai uzlaşmaya giden yolda sadece arada yaşananları sıralamaya kalksak birkaç saatte anlattıklarınızda bazı detayları atlama ihtimali çok yüksek.
Ne, niçin yaşandı ayrı mesele ama Ankara’da soğukkanlı bir şekilde süreci takip edenler birbirlerine yüksek hızda yaklaşan iki treni açıkça görüyordu. Kamuoyu açısından belki en büyük yanlış sanki hiç sorun yokmuş gibi davranılması idi.
2 Mart toplantısından önce siyasilerin “bu iş bitti hayırlı olsun” açıklamaları kendileri açısından bir amaca hizmet edebilir. Kamuoyunu tarafsız ve objektif bir şekilde bilgilendirmesi gereken gazetecilerin bu söylemleri sorgulamadan kullanması hatta sahiplenerek büyütmesi ise sakin bir zamanda yeniden değerlendirilmeyi hak ediyor.
Aradaki süreci hızlı geçersek gelinen noktada Millet İttifakı önemli bir stres testini atlattı. Bu süre içerisinde yaşanan krizin derinliği ve şiddeti hem çözülmesi gereken sorunların hem de varılan mutabakatın sahiciliğini gösteriyor.
Gerilim de gerçekti, kriz de gerçekti. Çözüm için gösterilen çabalar ve diplomatik süreç de gerçekti. Bu sebeple varılan mutabakat da sahici ve sürdürülebilir oldu.
Millet İttifakı bu vesile ile önündeki en büyük problem olan adaylık düğümünü çözdü. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da neredeyse bir yıldır sürdürdüğü aday adaylığı kampanyasını, Meral Akşener’i kaybetme riskinin kıyısından dönse de, kazandı.
Sürecin en kritik sonuçlarından biri Ankara ve İstanbul’daki iki büyükşehir belediye başkanı Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın yerelden ulusal siyasal aktörlüğe evrilmeleri oldu.
İmamoğlu ve Yavaş gerek göreve seçildikleri süreç açısından gerekse icraat performansları, cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmalarındaki yerleri, toplumdaki karşılıkları açısından bulundukları illeri aşan bir siyasi izdüşüme sahip hale geldiler. Öyle ki yıllardır birçok siyasi liderin ulaşabildiklerinin ötesinde bir popülerliğe de ulaştılar.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener HaberTürk’te Fatih Altaylı ile konuşmasında ‘benden popülerler’ demesi bunun pek rastlamadığımız açıklıkta bir ifadesi. Nitekim kamuoyu araştırmalarında da bu fark açıkça görülüyordu.
Son bulunan formülle İttifak bu iki aktörün siyasal sermayelerini de belediye başkanlığından ulusal seçim yarışına transfer ederek hem mevcut durumu yapısallaştırdı, kayda geçirdi hem de dışarıda aktör bırakmayarak önümüzdeki sürece dair ayrışma risklerini minimize etti.
Dışarda hiçbir aktörün kalmadığı bir seçimde an itibariyle muhalefet kampında kaybedilirse de kazanılırsa da tüm aktörlerin bunda payı olacak.
Millet İttifakında CHP ile İYİ Parti arasındaki adaylık gerilimi hem İttifakın bütün mekanizmalarını hem de diyalog süreçlerini yavaşlatan bir etkiye sahipti. Aşılan kriz sırasında iki lider arasında tesis edilen doğrudan diyalog, belediye başkanlarının aradaki kolaylaştırıcı rolü bundan sonra hem tıkanma noktalarının aşılmasında hem de İttifak’ın daha seri ve uyumlu hareket etmesinde rol oynayacaktır.
Krizin çözülme sürecinde İttifak bu kadar büyük olmasa da benzer tıkanma noktalarında sorunları aşmak için bir pratik geliştirdi. Burada özellikle Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu son gece Saadet Partisi Genel Merkezi’nde olan bir yetkilinin ifadesi ile neredeyse “Meral Akşener’in elini tuttu ve gitmesine izin vermedi”.
Özellikle İttifaka sonradan geldikleri ve oy oranları belli olmadığı için “yeni partilerin orada ne işleri var” diyenler, İttifak’ın ipten dönmesinde Davutoğlu’nun rolünü kabul eder mi ayrı mesele.
Uzun diplomatik kriz gecelerindeki tecrübesini bir gün muhalefetin Türkiye siyasetinde gerçek bir alternatif olması için kullanacağını tahmin ediyor muydu bilmiyorum ama CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun eğip bükmeden Davutoğlu’nun rolünü ifade etmesi de önemliydi.
Millet İttifakının bundan sonra önündeki tek gündem cumhurbaşkanlığı seçimleri. Kılıçdaroğlu’nun CHP Grup Toplantısındaki sözleri siyasi olarak CHP rozetini çıkardığının işareti idi.
O konuşma ile Kılıçdaroğlu’nun ne parti genel başkanlığı sona erdi ne de CHP’li kimliği. Ama gruptaki konuşma artık cumhurbaşkanı adayı olarak CHP söyleminin üzerine çıkabileceğinin işaretini verdi.
Millet İttifakı’nın içeriğine çok da itiraz edilmeyen icraat tekliflerinin toplum tarafından satın alınmasının önündeki temel engel dağınıklık fotoğrafı ve kazanılamayacağı algısı idi.
Muhalefet liderlerinin Kılıçdaroğlu’nun adaylığında uzlaşmanın ardından kullandıkları birlik dili bugüne kadar farklı vesilelerle ayrı ayrı ya da birlikte ortaya koydukları tüm politika önermelerinin kitleselleşmesinin ve siyasal dile tahvil edilmesinin önünü açabilir.
Dün itibariyle bu algının değişmesi için ilk adım atıldı. 2023 Cumhurbaşkanlığı seçim süreci de gerçek anlamda dün başladı. Demokrasinin, özgür ve adil seçim sistemi ile milli iradenin sandığa yansıyacağı bir çözüm Türkiye’nin temel ihtiyacı.