Kılıçdaroğlu’nun helalleşme çağrısı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu önce KararTV’de Taha Akyol ve Elif Çakır’a verdiği mülakatta ‘helalleşme’ tabirini kullandı. Kılıçdaroğlu bu güçlü ifadeyi cumartesi günü yayınladığı bir sosyal medya mesajında kendi partisinin sorumluluklarını da ima ederek toplumun farklı kesimleri ile bir “helalleşme yolculuğuna” çıkmak şeklinde genişleterek kullandı.

Bu mesajın üzerinden 3 gün geçtikten sonra salı günkü CHP grup toplantısı, ilk mesajların ve özellikle CHP’den gelen tepkilerin ardından Kılıçdaroğlu’nun sözlerinin ne kadar arkasında duracağını göstermesi bakımından önemliydi.

CHP lideri sözlerini tekrar etmekle kalmadı, üstüne başörtüsü mağdurlarından Roboski’ye, Soma’dan Varlık Vergisi’ni yaşayan azınlıklara, Romanlardan haksız yere hapiste yatan askerlere kadar geniş bir kesimi tek tek saydı. Üstelik saydığı başlıkların önemli bir kısmı da AK Parti döneminde yaşananlara aitti. Ama asıl anlam taşıyan vurgu başörtülü öğrencilere dair idi.

Baştan başlarsak, her şeyden önce helalleşme kavramının bizatihi kendisi ‘muhafazakâr’ bir kavram. İçerdiği en temel mesaj da kul hakkı ve bunun temize çekilmesi. Birilerinin hakkına girildi ki helalleşmeyi tartışıyoruz.

Şunu bir kez daha kayda geçirmekte fayda var. Bu çıkış CHP liderinin ülke gündemini belirleyebilme gücünün ve stratejisinin bir devamı. Gündem olmak için eylemde ve söylemde en azından iki unsur bulunmalı. Birincisi tartışılacak ve ciddiye alınacak kadar net ve güçlü bir çıkış, eleştiri ya da icraat; ikincisi ise bunun dikkate alınmasını gerektirecek kadar yeterli bir güç projeksiyonu.

Kılıçdaroğlu zayıf, ürkek, içinde birçok parantezler olan bir çıkış yapsa idi bugün kendisini ve söylediklerini tartışıyor olmazdık. İkincisi eğer CHP lideri partisinde bir güce sahip olmasa, özellikle yerel seçimlerden bu yana tabanını genişletecek hamleler yapmasa, muhalefetin oyun kurucu aktörü olarak görülmese idi yine son hamlesi bu kadar karşılık bulmayabilirdi. Kaldı ki Kılıçdaroğlu uzun zamandır özellikle başörtüsü konusunda benzer cümleler zaten kuruyor. Bugün ise muhtemel bir iktidar projeksiyonu, sözlerini tartışılmaya değer kılıyor.

Birçok makul eleştiri var. Eleştirilerin ne kadar haklı ve endişelerin ne kadar yerinde olduğunu bizzat derin CHPli isimlerin tepkilerine bakınca anlamak mümkün. Hem CHP’nin hem de memleketin asıl sahibi biziz diyen bu figürler özür dilemeyi, helalleşmeyi bir kenara bırakın yapılan katliamlarla, haksızlıklarla, zorbalıklarla ne kadar gurur duyduklarını anlattılar.

Hatta vaktinden önce çok partili sisteme geçtik deyip lafı “işlerimiz yarım kaldı, daha hukukuna gireceğimiz çok grup vardı” demeye getirenler oldu.

Sonuçta Kılıçdaroğlu’nun asıl işi içerde. Yani CHP’nin kendi içinde. “Asıl başörtülüler milletten özür dilesin” diyecek bir akıl ve vicdan tutulması ile mücadele etmek hiç kolay değil. Sonuçta bugün helalleşilmesi gereken haksızlıkları taammüden işleyen bir zihin yapısı hala diri, canlı. Üstüne de yaklaşan iktidar ihtimali bazı siyaseten ölü bedenlere ruh üflemiş durumda.

Bunlara bakınca eleştiriler ve endişeler gayet yerinde, kabul.

Peki CHP’yi eleştiren, ona karşı olan, hatta CHP mantığının mağduru olanlar Kılıçdaroğlu’nun ne demesini beklerdi? Ya da ne denirse insanların yüreği soğumasa bile ‘bi düşünmek gerek’ noktasına gelinirdi?

Bir dönem ‘ikna odalarının’ mucitlerinin ayakta alkışlandığı CHP grup toplantısı salonunda “28 Şubatçıların açtığı yaraları kapatıp, helalleşeceğiz. İkna odalarına sokulan başı kapalı kızlarımıza helalleşeceğiz.” cümlesinin kurulmuş olmasının hiç mi kıymet-i harbiyesi yoktur?

Burada CHP bir tercih yapacak. Ama bu tercih sadece CHP’nin değil. Bu, sadece CHPlilerin sırtına yıkılıp çıkılacak kadar kolay bir tercih de değil.

Kılıçdaroğlu bu çabasında başarılı olur mu? “Zor ama görmek lazım. Pek ihtimal vermiyorum” demek başka. “İnşallah CHP’nin gerçek yüzü ortaya çıkar ve Kılıçdaroğlu’nu kendi içlerinde boğarlar” beklentisi ile ellerini ovuşturup beklemek başka. Burada nerede durulduğu aslında Türkiye’nin normalleşmesini isteyip istememekle de ilgili.

İlk kez bir CHP Genel Başkanı, iki yıl önce söyleyeceğine inanılmayan, söylese de kendi partisinde linç edileceği cümleler kuruyorsa kulak tıkamak kolay değil.

Bir tarafta ülkenin tutucu, devletçi, üstenci partisi en azından lider düzeyinde helalleşme, çeperi en katı siyasi organizasyon olarak sınırlarını esnetme derdinde. Diğer tarafta toplumda karşılığı hep daha fazla olan, ülkenin geneline daha fazla yayılmış sağ partileri ise sığ milliyetçi reflekslere esir, katı kimlikler üzerinden çevresindeki duvarları ‘aman kimse başka yere gitmesin’ diye yükseltme çabasında.

Bir açıklama ile koca toplumun onyılları aşan yaraları hemen düzelmez. “Hakkını helal et” demekle, “ben de helal ettim” cevabıyla yaşananlar unutulmaz. Helalleşme; kurumsal ve toplumsal yüzleşme ile, topluma dayatılan ‘dokunulmaz’ların/‘tabu’ların esnetilmesi ile olur.

Bu kadar zor bir süreçte Kılıçdaroğlu’nun girişimi yarım da kalabilir. Ama CHP bunu denemeden Türkiye’de bir normalleşme yaşanması da mümkün değil.

Destekleyip desteklememek kişilerin kendi kararı elbette ama en azından bu çıkışa şans verilmeli.

YORUMLAR (19)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
19 Yorum