Kılıçdaroğlu’nun kafasında ne var?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yaklaşık 3 yıldır başarılı bir performans sergiliyor.

Kılıçdaroğlu iki temel gerçekten hareket ediyor. Birincisi AK Parti’nin her şeye rağmen birinci parti konumu ve eğer bir iktidar değişikliği gerçekleşecekse bunu hiçbir başka partinin tek başına gerçekleştiremeyecek olması. Bugün fotoğraf AK Parti aleyhine değişmiş olsa da seçimler parlamenter sistemde gerçekleşse büyük ihtimalle başbakan yine AK Partili bir isim olacak.

İkinci veri ise AK Parti’den sonraki büyük oyuncu ve ana muhalefet olarak CHP’nin kendi kimliği, geçmişi ve söylemi ile bir yüzleşme yaşamadan iktidara gelmesinin mümkün olmadığı gerçeği. Nitekim Kılıçdaroğlu’nun kimi zaman kendi parti tabanının tepkisini çeken açılımlarına, ülkenin cumhuriyet tarihinin en derin ekonomik krizlerinden birini yaşamasına rağmen CHP kendisi açısından en iyi ankette bile önceki seçimlerdeki oyunun sadece 2-3 puan üzerinde seyrediyor. İktidarın bir yıldaki oy kaybı ise 10 puandan fazla.

CHP’ye ve Kılıçdaroğlu’na dönersek son 3-4 yılı belirleyen oyun kurucu hamleleri tek seferde saymak bile kolay değil. İYİ Parti’nin seçimlere katılımını sağlamak üzere 20 milletvekili vermek, iktidarın Ayasofya müzesini tekrar aslına yani camiye çevirmek gibi normalde CHP’nin hemen tepki göstereceği adımları sükunetle geçiştirmek, başörtüsü tartışmalarında ‘yanlış yaptık’ benzeri net ifadeler kullanmak, farklı kanaatlerden kişi ve kurumlarla ısrarla görüşmeye devam etmek, Merkez Bankası’nın 128 milyar dolarlık rezervinin eritilmesini topluma mal etmek, Gara operasyonu karşısında tavır almak, son Irak ve Suriye tezkeresinde hayır oyu kullanmak ve daha bir çok kritik adım var.

Bunların en başında ise şüphesiz yerel seçimlerde İstanbul ve Ankara’nın da dahil olduğu çok sayıda büyükşehir belediyesinin kazanılmasının yolunu açan İYİ Parti ile Millet İttifakı’nı teşkil edebilmesi bulunuyor.

En son olarak da Kılıçdaroğlu ‘muhafazakâr mahalle ile helalleşme’ çağrısı ile ezber bozan bir çıkış sergiledi. Bu strateji, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in yaklaşık 2 senedir şehirleri gezerek sokağın gündemini Ankara’ya taşıyan ve iktidara dönük hissiyatı dile getiren performansıyla birleşince muhalefet iktidar karşısında gündem üstünlüğünü yakaladı.

Şimdi ise Kılıçdaroğlu’ndan sanki İstanbul seçimlerinde öne çıkmayarak sonuçların partisinin lehinde olmasını temin eden kendisi değilmiş, ittifak matematiği gereği bireysel duruşu ve parti öncelikleri geri planda bırakmak toplamda başarı getirmemiş gibi farklı bir strateji izliyoruz.

Kemal Kılıçdaroğlu sadece kendi partisinin içindeki alternatif isimlerin ve kurumsal siyasetin değil Millet İttifakı’nda her geçen gün yükselen ortağı İYİ Parti’nin de içinde olmadığı bir ‘ben’ dili ile iletişim kuruyor. Ankara’da İYİ Partili yetkililer her toplantıda kendilerine Kılıçdaroğlu’nun adaylığının soruluyor olmasından rahatsızlıklarını gizlemekte zorlanıyorlar.

Hadi İYİ Parti Millet İttifakı’nın bir parçası. Kılıçdaroğlu’nun bu çıkışı CHP’ye söylem ve taban olarak daha mesafeli olan Gelecek ve Saadet Partilerinin de kayıtsız bir şekilde kendisine destek vereceği algısına mı yaslanıyor sorusu meşru bir zemine dayanıyor.

Akşener cumhurbaşkanlığı tartışmalarını gündemden düşürmek için KARARTV’de “Kendime dönük toz zerresi kadar plan yapmıyorum” cümlesini kurdu. Bu açıklaması ile hem partisini ve kendisini en azından seçimlere kadar güvenli bir alana taşıdı hem de adaylık tartışmasını CHP’nin iç meselesi haline getirdi.

Kılıçdaroğlu bir yanda adayım demiyor ancak aday olmadığını da söylemeyerek ve aday olduğu izlenimini oluşturarak gündemin buraya kaymasına neden oluyor. Kılıçdaroğlu’nun her geçen gün adaylık kampanyası dozunu artırması, Süleyman Demirel’i hatırlatan popülist söylemlere girmesi kafalardaki soru işaretlerini artırıyor.

Marketlerde yan yana duran, biri geçen hafta gelen diğeri bugün rafa konan iki değişik litrelik sütün fiyatı arasında en az 5 lira fiyat farkı varken, asgari ücret tartışmaları bir işçinin çalışabilmesi için kaç kalori alması gerekir seviyesine gerilemişken, petrol istasyonlarında her zam öncesi kuyruklar standartlaşmışken muhalefetin gündeminin Cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmasına evrilmesi önemli bir eşik.

İnsan ister istemez soruyor. Düne kadar siyasette oyun belirleyici bir rol oynayan Kılıçdaroğlu’nun bir bildiği mi var yoksa siyasal tarihte örneğini çok gördüğümüz, lider öncelikli bir süreç mi şekilleniyor?

Bu sorunun cevabının maliyeti de tüm Türkiye’yi ilgilendiriyor.

YORUMLAR (16)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
16 Yorum