Nereden nereye?

Son dönemde iktidarın ve muhalefetin en çok kullandığı soru bu. Cevabı da kişiye göre değişiyor.

Aslında iki tarafın da seçtiği veriler kendilerini haklı çıkarmak için yaptıkları alakart bir tercihe dayanıyor.

İktidar Türkiye’nin bugün geldiği yeri anlatmak için öyle örnekler seçiyor ki hayran olmamak elde değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan en son ikinci nükleer enerji santralinin hazırlıklarını yaptıklarını belirtti ve “Bay Kemal” diyerek CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na seslendi: “Sizin hayatınızda sadece mum vardı mum. Gaz lambası vardı gaz lambası. Biz işte bunu bu hale getirdik.” Tabii tartışmaya mumdan başlayınca bugünü izah etmekte sorun yok.

Aynı örnek sokak röportajlarında da var. Gaz kuyruklarından, hastanelerde ilaç alamamaya kadar sıralanan örnekler uzun. Benim kişisel tecrübem Adana-Ankara yolunun Aksaray kavşağının ne kadar kötü olduğunu hatırlamaya yetiyor. Sanırım duble yolların yapımı da ilk oradan başlamıştı.

Tabii nereden nereye meselesini buradan başlatınca geldiğimiz yerin gözlerimizi kamaştırması normal. Sonuçta son 20 yılda birçok hizmet yapıldı. Sorun 20 sene öncesini bugün oy kullanma çağına gelmiş olanların yaşamaması. İktidar; babalarının, annelerin çektiği sıkıntıyı giderdiği için gençlerin de iktidara borç ödemesi gerektiğini düşünüyor.

Halbuki demokratik sistem ve seçimler her dört ya da beş yılda bir toplam hesap çıkartma üzerine kurulu. Eğer beş yıl içerisinde iyi hizmetler yaptı iseniz bunun karşılığını bir seçim daha kazanarak alırsınız. Toplum da defalarca seçimlerde AK Parti’yi yeniden iş başına getirerek yaptıklarının hakkını verdi.

Ama iktidara bu yetmiyor. Son beş yılda işler kötü gitti ise iyi giden yıllara sayın diyor AK Parti. O günlerin hatırına iktidarda kalmaya devam etmesi gerektiğini düşünüyor. Eskiden mum vardı mum yaklaşımı, hatta eskiden bulaşık makinası mı vardı sorusunun arkasında yatan sebep bu.

Ne var ki iktidarın söylemi bugünkü sorunların üzerini örtmeye yetmiyor. Neredeyse 20 yıl öncesini hatırlatan yağ kuyruklarının, tanzim mağazalarının, gramla satış yapılan semt pazarlarının ve parasızlıktan indirilen elektrik düğmelerinin olduğu bir ortamda nereden geldiğimizi hatırlatmak git gide iktidarın aleyhine işleyen bir sürece dönüyor.

Yüksek yakıt fiyatları nedeniyle kısıtlı kullanılan araçlar, yüksek kur nedeniyle çekmecelerde kalan pasaportlar, bankada başına bir şey gelir mi diye kasalara konan dolarlar, imkân varken alalım sonra bulamayız diye evlere stoklanan ürünler, ikinci el giysi satışına başlayan internet siteleri ile buraya nereden geldiğimizi artık iktidar sözcüleri pek dile getirmese sanki daha iyi. Nitekim eskinin yokluklarını hatırlatan sahneler daha sık görünür oldu.

Buna karşılık argüman geliştirmek isteyen muhalif kesimde de bir 90lar nostaljisi başladı. Siyasi liderler hakkında rahatlıkla yapılan espriler, sosyal hayatta yaşanan rahatlık, gazetelerin istediklerini yazabilmeleri, televizyonlarda sert sorulara cevap vermek zorunda kalan iktidar temsilcileri, üniversite sınavlarında başarı gösterenlerin bir şekilde daha rahat sınıf atlamaları ve torpilin en azından kurumsallaşmadığı dönemler…

Bu listeyi uzatmak mümkün. Tabii 90’lara öykünenler bir yandan Türkiye’nin mevcut demokrasi sicilinden şikâyet ederken sadece inancı yüzünden Türk Silahlı Kuvvetleri’nden atılanları, üniversiteye başörtüsü ile giremeyenleri, deprem olduğunda deprem alanına erişemeyen devlet mekanizmasını, içi boşaltılan bankaları, askeri vesayeti pek hatırlamak istemiyorlar.

Şimdi zaten eleştirdiğimiz duruma düşmeyelim. İktidarın da muhalefetin de birbirleri ile eskiyi yarıştırmalarının kimseye bir faydası yok.

İstanbul’da 204 gökdelenin 200’ünün altına imza atan ve o güzelim şehre kendi tabiri ile geri dönüşsüz bir şekilde ihanet eden de, Türkiye’nin başkenti Ankara’yı kolay kolay toparlanamayacak verimsiz popülist projelerle amorf bir hale getiren de bu iktidar. Bir depremde sapır sapır dökülen, milyonlarca insanın hayatını hiçe sayan yapılara yol veren de öncekiler.

Artık geçmişi değil de bugünü ve geleceği konuşmaktan başka çıkar yol yok. İktidar kendi yaptıklarını yine kendi elleri o kadar tarumar etti ki geçmişe referans vermek kurtarmıyor. Yeni nesil de 20 yıl önce ne olduğu ile ilgilenmiyor. Annem babam sıkıntı çekti ise ben de mi bunun diyetini ödeyeceğim diye bakıyor hayata. İktidar ise gençlere eskiyi hatırlatmanın dışında, tarihten örneklerle bugüne ve yarına hitap etmeyen kimlikler inşa etmenin ötesine geçemiyor.

Dünü değil yarını yaşamak isteyen nesiller için AK Parti her geçen gün daha da tarihi bir figür haline geliyor. Diliyle, icraatlarıyla ve gelecek vaatleri ile.

Hepimiz için yapılması gereken bugüne ve yarına kafa yormak.

YORUMLAR (22)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
22 Yorum