Parlamenter sistemde cumhurbaşkanı, Altılı Masa’da temsil...

Hafta başında Altılı Masa’nın kamuoyuna açıkladığı parlamenter sisteme geçiş için Anayasa değişiklik önerilerinde birçok kritik yeni öneri bulunmakla birlikte Cumhurbaşkanının hala halk tarafından seçilmeye devam edilmesi soru işaretleri doğurdu.

2017 referandumu sonuçlarında bir bakanın Hollanda polisi nezdinde küçük düşürülmesine giden sürecin ve sonrasının iktidar tarafından kullanılması, Erdoğan’ın Haçlılara karşı yerli mücadele söyleminin etkisi oldu. Ama o gün bile toplumsal hafızadaki asıl dürtü Çankaya ile Başbakanlık arasındaki gerilimlerin ülke yönetiminde doğurduğu problemlerdi.

12 Eylül generalleri Cumhurbaşkanının hep askerlerden ya da sivil siyasi iradeyi dengelemek ve kontrol etmek üzere Ahmet Necdet Sezer gibi eski Türkiye’den çıkacağını hesap etti. O nedenle de parlamento seçse bile Cumhurbaşkanı Başbakanın neredeyse sicil amiri idi.

Ne zamanki rahmetli Turgut Özal gibi başta dikilen elbiseye uymayan isimler Çankaya’da yer işgal etti o zaman sistemde problemler başladı. Burada Süleyman Demirel’i de 28 Şubat bağlamında kendisini bir dönemler hapse atan Evren ve sonrasında gelen Sezer ile aynı paranteze koyabiliriz.

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresi yasalarının kişilere göre nasıl şekillendiğinin, ülkeye hâkim olan sosyo-politik atmosferin yönetim tarzını ne kadar etkilediğini bir yerde gösterdi. Sonuçta Gül 12 Eylül’den bu yana göreve gelen cumhurbaşkanları içerisinde siyasal zemini en sağlam, toplumsal meşruiyeti en güçlü isimdi, ancak Başbakan Erdoğan ile belli olaylar dışında uyumlu çalışmayı tercih etti.
Bu iki ismin her zaman aynı fikirde olduğu anlamına gelmiyor. YAŞ kararlarında Gül’ün nasıl kritik müdahaleler yaptığını bilen bilir. Ama Erdoğan istisnalar haricinde kendisini taca atmayan bir Cumhurbaşkanı ile çalışmanın rahatlığını yaşadı.

Erdoğan-Davutoğlu gerilimi seçilmiş Cumhurbaşkanı seçilmiş Başbakan geriliminin zirve yaptığı dönem oldu. Kanunen sorumsuz ama 12 Eylül darbesinin olağanüstü yetkilerini kullanmak isteyen seçilmiş cumhurbaşkanı ile kanunen her attığı imzadan sorumlu ancak siyasi parti zemini güçlü olmayan seçilmiş başbakan garabeti yürümedi.

Peki şimdi yeni parlamenter sistemde hem meclis güçlendirilecek hem de cumhurbaşkanını halk seçmeye devam edecek. Bu durumda daha önceki sıkıntılar tekrar etmeyecek mi?

Soru meşru ve yerinde ama cevap vermek için o kadar acele etmemek gerek. Her şeyden önce öneriyi hazırlayanlar siyasi partiler. Dolayısıyla kamuoyunun bu konudaki tepkisini göz önüne almaları gerekiyor.
Ankara Enstitüsü Ağustos 2022’de yaptığı ve Vahap Coşkun ile Hatem Ete’nin analiz ettiği “Türkiye’nin Sistem Arayışı: Toplumsal Algı ve Beklentiler” araştırmasında katılımcıların yüzde 80’i parlamenter sistemde cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi gerektiğini ifade etti. Meclis seçsin diyenler ise sadece yüzde 15. Dolayısıyla toplumda kendisine verilen bir hakkın geriye alınmaması yönünde güçlü bir kanaat var.

Buna rağmen bu yetki yeniden düzenlenebilir mi? Elbette ama bunun için seçilecek iktidarın ya da konuyu gündeme taşıyacak siyasi yapının gerekli toplumsal meşruiyet zeminine ulaşması gerek ki muhalefet şu anda bu konumda değil.

Altılı Masa’nın teklifi iki seçilmiş otorite arasında yetki karmaşasını önemli ölçüde sınırlayacak maddeler içeriyor. Cumhurbaşkanının sadece bir kez seçilebilmesi, parti bağının kesilmesi, görevi sonrasında seçimle hiçbir göreve gelememesi ve siyasi partide rol alamaması, Anayasa mahkemesi üyelerinin seçiminde tümüyle sembolik seçim hakkına sahip olması, kanunlar üzerindeki veto yetkisinin sınırlanması, MGK gündeminin Başbakan tarafından belirlenmesi, hükümetin kurulmasındaki yetkilerinin anayasa ile kesin olarak çizilmesi gibi birçok detay madde Başbakanı ve meclisi güçlendiriyor.

Tüm bu maddelere rağmen hala gerilim çıkabilir mi? Tabii ki çıkabilir. Ama sorun sadece yasalarda ne yazdığı değil. Eğer kanunlar tamamıyla uygulansa bugünkü yasalarla bile çok daha demokratik bir yönetim sağlanabilir. Yerel mahkemelerin Anayasa Mahkemesini takmamalarının sebebi kanunlar mı?
Cumhurbaşkanının seçilmesi konusunu bu kadar detaylı konuşmanın nedeni günün sonunda dönemin ruhunun, seçmen beklentilerinin, ülkenin toplam insan kalitesinin asıl belirleyici unsur olduğunun altını çizmek.

Bugün yaşanan yönetim daralmasının nedeni hem uygulanan sistemin kâğıt üzerinde son derece problemli olması hem de ancak 20 yıllık bir iktidar sonunda Erdoğan’ın inşa ettiği yönetim psikolojisinin her türlü istismarı normalleştirmesi.

Eğer Altılı Masa’nın bugünkü yapısındaki çoğulcu yapıyı bile o dar yapı içindeki çoğunluğa kurban edecek dar bakış açıları ülkenin geleceğini de etkilerse o zaman anayasada ne yazdığı fark etmez. Yok şimdiden kimin yeri ne kimin söz hakkı ne kadar gibi yarışlar yerine ortak bakış açısı hâkim olabilirse o zaman bu öneri Türkiye’de yetersiz de olsa önemli bir eşiğin geçilmesine hizmet eder.

YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum