Putin istemeden Türkiye’ye iyilik yaptı
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Ukrayna’ya saldırırken birçok hesap hatası yaptı gibi görünüyor. Moskova’da muhtemelen kimse işgal hareketinin böylesi bütüncül, yekpare bir tepki oluşturmasını beklemiyordu.
Almanya’nın yeniden silahlanmaya başlaması, NATO’nun büyük gücü olan ABD’nin ısrarla talep etmesine rağmen üyelerin yapmadıkları savunma harcamalarını gündemlerine almaları gibi adımlar neredeyse Soğuk Savaş 2.0’ı başlattı.
Sadece savunma harcamaları ile kalsa yine iyi. Hastanelerde Rusya ve Belarus’tan hastaların kabul edilmeyeceğine kadar varan aşırı duygusal ve kimi zaman ırkçı tepkiler oluştu. Batı’nın güvenlik endişesi haklı ama bu akıl tutulmasının nerede durulacağını birlikte göreceğiz.
Türkiye’ye gelince, Putin istemeden iki büyük iyilik yaptı Ankara’ya. Her ikisi de dış bir şok olmadan kendiliğinden meydana gelemeyecek iki dinamik birlikte harekete geçti.
Birincisi ülke içinde her geçen gün güçlenen ve Ankara’nın kararlarını, öncelik algılarını, stratejik dünya okumasını belirler hale gelen Rus lobisinin daha bilinen adıyla Avrasyacı kliğin etkisi sınırlandı. Bunun için de önce söz konusu kesimin yaygınlığının ve etki gücünün anlaşılması gerekiyordu.
Rusya’nın Ukrayna işgali, loş bir odada içerde bulunanlara hissettirmeden kendi gündemini takip edenlerin görünür hale gelmesini sağlayan birdenbire yanan ışık etkisi yaptı. Bu gelişmeye paralel olarak dünya jeopolitiğinin demokrat ve otokrat ülkeler arasında daha net çizgilerle ayrışmaya başlaması, Türkiye içindeki bu grubun demokratik standartların mümkün olduğunca geriletilmesini arzulamasını da sorgulatır hale geldi.
Aynı şekilde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsında toplanan kişiselleşmiş Putin ve Rusya ilişkilerinin başka şartlarda dengelenemeyecek derinliği de en azından şimdilik ivme kaybetti. Eğer bu gelişme olmasa idi en son Soçi’de Putin’e on milyarlarca dolarlık sözler veren Erdoğan’ın bu aşırı, ölçüsüz ve içeriğine çoğu kişinin hâkim olmadığı Rusya ilişkisi belki frensiz bir şekilde devam edecekti. 2023’te ne olacağının öngörülememesi nedeniyle de o tarihe kadar aceleci kararlarla imzalanacak en az on yıllık bağlayıcı sözleşmelerle Rusya karşısındaki asimetrik ilişki daha da Türkiye aleyhine bozulacaktı.
Son gelişmeler tüm bu süreci en azından bir süreliğine yavaşlattı. Ülke içindeki Rusya ağırlığı azaldı ya da Avrasyacı ve otokrat ekip etkisini tümüyle kaybetti demek için erken. Önümüzdeki aylar bu trendin nereye evrileceğinin de işaretini verecek.
Putin’in istemeden Türkiye’ye yaptığı ikinci iyilik ise Erdoğan’ın tüm çabalarına rağmen Batı ile ilişkileri istediği yere getirememesinin önündeki engelleri bir ölçüde kaldırmak oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Eylül 2021’deki Birlemiş Millet Genel Kurulu’nda ABD Başkanı ile görüşememesinin getirdiği öfke ile yaptığı açıklamalar hala arşivlerde duruyor.
Erdoğan o hışımla Soçi’ye gitmiş ve Putin’le yanına kimseyi almadan birçok işbirliğinin zeminini hazırlamıştı. Cumhurbaşkanı’nın İsrail gibi Batı ile arası iyi ülkelerle normalleşme üzerinden Washington’la da arayı düzeltme girişimlerine istenen karşılık oluşmamıştı.
Putin’in fütursuz saldırısı Ankara’ya dönük tereddütlerin de bir süreliğine askıya alınmasına neden oldu. Biden, göreve geldiğinden beri bir kez telefonla iki kez yüz yüze görüştüğü Erdoğan ile Rus tehdidinin getirdiği atmosferde bir kez daha görüştü. Üstelik daha sonra yaptığı sosyal medya paylaşımları da Ankara’nın gönlünü almaya dönük bir içerik taşıyordu.
Açıklamalarda S-400’e hiç atıf yapılmaması, üstüne de ‘ortak endişeler’ ‘karşılıklı bağları güçlendirmek’ ‘takdirle karşılamak’ gibi olumlu kelimelerin seçilmesi mevcut psikolojinin Ankara’ya açtığı alanın yansıması.
Özellikle iktidara yakın basın organlarının, Trump’la yapılan her görüşme hatta ayaküstü tokalaşma sonrasında olduğu gibi, Biden görüşmesini ‘diplomasi zaferi’ başlıkları ile vermesi de iktidar kanadının memnuniyetini yansıtıyor.
Almanya Başbakanı Scholz da hafta başında günü birlik ziyaret için Türkiye’de olacak ve Erdoğan ile görüşecek. NATO Genel Sekreteri’nin Antalya Diplomasi Forumu’na gelmesi, Rus ve Ukrayna Dışişleri Bakanlarının Antalya’da buluşması, İsrail Cumhurbaşkanı’nın ziyareti birlikte okunduğunda Türkiye için uzun zamandır pek olmayan bir diplomasi penceresi açılmış durumda.
5-10 yıl öncesinde sıradan görülecek böyle bir trafiğe bugün bu kadar anlam atfedilmesi bile geçtiğimiz süre içerisinde kaybedilen diplomatik zeminin bir yansıması.
Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşmasında Batı’nın özellikle de ABD’nin Ankara’nın güvenlik endişelerini görmezden gelmesi, özellikle AB sürecinde verilen sözlerin tutulmaması, 15 Temmuz sonrasında bazı ülkelerin neredeyse darbe girişiminin sonucunu görmeyi beklemesi gibi onlarca sebep sayılabilir.
Putin kendi ülkesinin ekonomik birikimine nasıl 15 günde büyük zarar verdi ise Türkiye-Rusya-Batı üçgenindeki dengeleri de sert bir şekilde değiştirdi. Günün sonunda da Batı için yaptığı hesap hatasının bir benzerini de Türkiye için yaptı. Hem ülke içindeki Rus etkisinin sınırlanması hem de Batı ile Türkiye arasındaki tıkanık kanalların göreceli olarak açılması yönünde bir etkide bulundu.
Eğer Türkiye Rusya’ya dönük ölçüsüz yakınlaşmasını Batı ile kendi siyasi ve güvenlik endişeleri çerçevesinde daha dengeli bir yere oturtabilirse ağır savaşın büyük maliyetinin dışında belki de en önemli sonuçlardan biri alınmış olur.