Suç kurumsal ve kitlesel ise?

20 Aralık Pazartesi akşamı son bir aylık sürecin tam tersi ve en azından genel gözlemciler için hiç de beklenmedik gelişmeler yaşandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni ekonomik önlemler açıkladı. Sürekli yükselen, özellikle bir aydır da neredeyse hiç durmayacakmış izlenimi veren yabancı para birimleri bir anda Türk Lirası karşısında değer kaybetmeye başladı. Hem de öyle böyle değil.

20 lirayı geçen Avrupa Para Birimi Euro 13,36 TL’ye, 18 lirayı aşan dolar ise 18 sert bir dönüşle 12 liraya indi. Dile kolay, yüzde 40’a varan bir dalgalanma.

Haliyle sıradan, bu işlerden anlamayan vatandaşların, ki buna beni de ekleyin, aklında basit sorular var.

Madem her şey bu kadar kolaydı bir aydır yaşadıklarımızın sebebi neydi?

Bir ülkenin parasının değerini korumak sadece bir açıklamaya bakardı niye bugüne kadar yapılmadı da dar gelirliler her markete girişlerinde o gerilimi yaşadılar?

Kur istikrarını sağlamak işten bile değildi de ihracat ithalat yapan bu kadar tüccar neden hesaplarını şaştı? Alırken kaça, satarken kaça satacağını bilemeyen milyonlarca esnaf bu korku filminin eğlence olsun diye mi aktörleri oldular?

Madem döviz bu kadar hızlı düşürebilirdi; yüksek kur, yüksek ihracat, cari fazla üzerinden kurgulanan yeni ekonomik modele niye girdik, niye çıktık? Ya da gerçekten çıktık mı?

Bunların cevapları ayrı mesele ama pazartesi akşamı hiçbir şey olmadı ise bile bir şeyler oldu.

Daha hükümet kararını açıklamadan döviz satışları başladı. Birbirinden bağımsız ve normalde döviz satmaması hatta işi gereği elindeki Türk Lirasını dövizde tutması beklenenler birden ellerindeki dövizi satmaya başladı.

Türkiye her şeye rağmen açık bir ülke. Kim ne kadar sattı, ne zaman sattı bir gün hepsini görürüz.

Bu arada isteyen istediği mali işlemi yapar. Kimsenin de buna diyeceği olmaz. Kafayı karıştıran, yaşanacak olanlardan önceden haberi olan var mıydı yok muydu? Dövizin düşmeye başlamasından yarım saat önce bazı dar gelirliler, memurlar ellerine geçen iki kuruşu, deli gibi yükselen kurlar karşısında korumak ve bir hafta sonraki market alışverişinde daha az zarar etmek için dolara çevirirken dövizini satanlar bunu niye yapmış olabilir?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tabiri ile ‘paradan para kazanmanın engellenmesi’ gerekirken birileri oturdukları yerden paralarına para katmaya mı çalışıyordu?

Üstüne de bunu içerden aldıkları, daha kamuoyuna açıklanmamış bilgilerle mi yapıyorlardı?

İçerden alınan bilgi ile işlem yapmak ekonomide ‘insider trading’ tabiri ile açıklanan bir eylem. Yani ‘içerden öğrenenlerin ticareti’. Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) tanımı ile ‘Bilgi Suistimali’. Bu bir suç ve cezası da belli. SPK suçu ve cezasını şöyle tarif ediyor:

“Bilgi Suistimali, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 106. maddesinde aşağıdaki şekilde tanımlanmıştır.

“Doğrudan ya da dolaylı olarak sermaye piyasası araçları ya da ihraççılar hakkında, ilgili sermaye piyasası araçlarının fiyatlarını, değerlerini veya yatırımcıların kararlarını etkileyebilecek nitelikteki ve henüz kamuya duyurulmamış bilgilere dayalı olarak ilgili sermaye piyasası araçları için alım ya da satım emri veren veya verdiği emri değiştiren veya iptal eden ve bu suretle kendisine veya bir başkasına menfaat temin eden;

İhraççıların veya bunların bağlı veya hâkim ortaklıklarının yöneticileri,

İhraççıların veya bunların bağlı veya hâkim ortaklıklarında pay sahibi olmaları nedeniyle bu bilgilere sahip olan kişiler,

İş, meslek ve görevlerinin icrası nedeniyle bu bilgilere sahip olan kişiler,

Bu bilgileri suç işlemek suretiyle elde eden kişiler,

Sahip oldukları bilginin bu fıkrada belirtilen nitelikte bulunduğunu bilen veya ispat edilmesi hâlinde bilmesi gereken kişiler üç yıldan beş yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılırlar. Ancak, bu suçtan dolayı adli para cezasına hükmedilmesi hâlinde verilecek ceza elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.”

Az buz suç değil, cezası da ciddi.

Elbette bizim konumuz döviz piyasası. SPK’nın bahsettiği ise sermaye piyasalarında işlenen bir suçun tanımı.

Peki sermaye piyasasında suç teşkil eden bir işlem Merkez Bankası ve Hazine bakanlığının bilgileri ile içerden gelen telkinlerle döviz piyasasında yaşandı ise ne yapacağız?

Borsada suç olan bir işlemin döviz piyasalarında bir karşılığı yok mu?

SPK’nın tanımı üzerinden üzerinden 20 Aralık akşamına tekrar bakalım. Toplantıda alınan ya da alınacak kararları bilebilecekler belli. Daha önce Merkez Bankası kararlarının Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin kardeşi tarafından nokta atışı açıklandığını gördük.

Kararların piyasada etkisinin ne olduğunu da yaşayarak tecrübe ettik. 20 Aralık akşamına dair cevabı bulunması gereken soru; muhtemel bir suçun kurumsal bir sistem içinde işlenmiş ve bu suça da küçük bir grubun dışında geniş bir kesimin iştirak etmiş olması ihtimali.

Eğer suç kurumsallaştı, suça bulaşanlar kitleselleşti ise bunun Türkiye’nin içinde bulunduğu ahlakî erozyona dair söyledikleri üzerine düşünmek gerekmez mi?

“Insider trading” yapılan kamuya açık şirket de borsaya kote bir özel girişim değil de Hazinesi, Maliyesi ve Merkez Bankası ile Türkiye Cumhuriyeti’nin kendisi haline geldi ise ne yapacağız?

20 Aralık akşamı hiçbir şey olmadı ise de bir şeyler oldu ve ne olduğunu inşallah bir gün anlarız.

YORUMLAR (14)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
14 Yorum