TÜSİAD’ın İkinci Yüzyıl Raporu

Ankara’da bir zamanlar TÜSİAD’ın yıllık yüksek istişare kurulu toplantısı iş dünyasının iktidara vereceği mesajlar, iktidar temsilcilerinin konuşmaları ile yılın en önemli ekonomik etkinliklerinden biri idi.

Benzerini Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği TOBB’un toplantıları, genel kurulları için de söylemek mümkündü. Şimdi sivil toplumun birçok etkinliği gibi iş dünyasının büyük toplantılarının da gündem belirleme gücü gerilemiş durumda.

Merkezi yönetiminin güçlenmesi, ekonomiden sağlığa, kültürden çevreye aklınıza ne gelirse toplantıların adresi de belli, ödül veren ya da tedip eden de işin sonunda mesaj veren de…

TÜSİAD belki de bu açmazın, anlamsızlaşmanın etkisi belki daha önce denediği/bildiği yolların eksikliğini/yanlışlığını gördüğü belki de mevcut başkan Orhan Turan’ın yoğurt yeme tarzı nedeniyle farklı bir işe girişti.

Nisan – Ekim ayları arasında birçok şehirde 8 çalıştay ve 1 yuvarlak masa toplantısı ile 224 kişi aynı ortamda yüzyılda başarılanlar kadar, hatta daha çok, başarılamayanları konuştu.

Cumhuriyet ve Demokrasi, Refah ve Bölüşüm, Küresel Dönüşüm ve Ulusal Strateji, Çevre ve Kalkınma başlıklarında Ankara, İstanbul, Adana, İzmir ve Samsun’da tam günlük toplantılar düzenlendi.

Konuşulanlar “Cumhuriyet’in İkinci Yüzyılına Girerken Türkiye – Çalıştay Dizisinden Perspektifler” başlığı ile bir rapora da dönüştü.

Bekir Ağırdır ve Ali Yaycıoğlu’nun Eş Koordinatörlüğündeki sürece Murat Somer, Evren Balta, Barçın Yinanç, Ceyhun Elgin, Burça Kızılırmak, Ümit Şahin ve Erinç Yeldan moderatör olarak yer almış.

Çalıştay katılımcılarına bakınca doğal şekilde bir araya gelmeyecek farklı görüşlerden birçok ismin bu proje kapsamında katkı verdiğini görüyoruz. Türkiye’de farklı kanaatte olmanın neredeyse düşman olmak anlamına geldiği, dinlemekten çok konuşmanın ve kendi görüşünü kabul ettirmenin daha muteber olduğu düşünülürse katılımcılar, yok sayılamayacak bir çoksesliliği yansıtıyor.

Elbette daha farklı isimler olabilirdi. Ancak günlük rutini farklı düşünenleri mahkûm etmek üzere kurulu kişiler çok seslilik adına katılsa idi ne kadar fayda getirirdi tartışmaya muhtaç. Yine de bu çalışmayı bir başlangıç olarak görüp listeyi daha da genişletmekte fayda var.

Raporun ne dediğinden çok nasıl dediği belki daha önemli. Önsözde belirtildiği gibi “çalıştaylarda ortaya konan fikirlerin uzlaştırılması amacı güdülmemiş.”

Bu nedenle de bir yere varmaya çalışan, sonuç üretmeyi önceleyen ya da alıştığımız örneklerine bakınca ortak yargılar dayatmaya çalışan bir rapor yok ortada. Ağırdır’ın ifadesi ile “bir sonuç projesi değil, süreç projesi” tasarlanmış.

Öyle ki, Cumhuriyetin kazanımları da laikliğin tepeden inme dayatmacı bir şekilde gelmesinin ürettiği gerilim de aynı sayfalarda yer alıyor. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına girerken rapor; cumhuriyetin kuruluşu, işleyişi ve geldiği noktaya dair eleştiriler, neden demokratikleşemediğimize ilişkin bugünkü kısır siyasi polemikleri aşan değerlendirmeler, önemli tespitler içeriyor.

Hala birçok siyasetçinin “Kürt” demeden ülkeyi konuşmayı marifet bildiği ya da Kürt kökeninden kaçtığı bir dönemde Kimlikler, Yaralar ve Yüzleşme bölümünde aktarılan görüşler kritik.

Raporda ifade edilen görüşlerin çoğu elbette ilk kez söylenmiyor. Birçok konuda gökkubbe altında ifade edilmemiş çok az söz var. Ama böyle bir formatta, birinin diğerine öncelenmediği bir dokuda yer almaları önemli.

Sonuca değil sürece odaklanmak ister istemez rapora eklektik bir hava vermiş. Jeopolitik başlığında “tutarsızlığı dış politikada bir değer olarak” savunan görüşler de dünyaya “Türk gözü ile bakmalıyız” savı da “milli değerlerimizi muhafaza edeceğiz ama istikametimizi de Batı diye belirlemişiz.” yaklaşımını da arka arkaya okumak mümkün.

TÜSİAD’ın Ankara toplantısı siyasilerden pek rağbet görmedi. Bu TÜSİAD’ın geçmiş günahlarının eseri olarak da görülebilir, iktidarın kendini kendi dünyasına kapatması olarak da çalıştay içeriğinden hareketle toplumun siyasetin önünde olduğunun bir işareti de.

Geldiğimiz noktada Türkiye’deki kutuplaşmadan büyük sermaye de fazlasıyla sorumlu iken atılan olumlu adımların siyasi kadrolardan başlamasını beklemek gerçekçi gelmeyebilir. Hatta düşünce dünyası ve zamanla tabana yayılan bir dönüşümün siyaseti de kendisine mecbur bırakma ihtimali bir avantaj da olabilir.

Eğer ortaklaşma, konuşma, birbirine sağır ve dilsiz olma cenderesini aşma konusunda toplumun birçok kesimi harekete geçmezse tek odaklı bir çaba yetersiz de kalabilir.

Öyle bile olsa TÜSİAD’ın raporu göz ardı edilemeyecek olumlu bir adım.

YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.