Ufukta seçim mi var?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Diyarbakır ziyareti ve bir buçuk yıllık pandemi arasından sonra sahalara inmesi yine erken seçim senaryolarını konuşulur hale getirdi.

Aslında erken seçimi Türkiye gündeminde tutan temel sebep; 1 Kasım 2015 genel seçimleri istisna tutulursa parlamento seçimlerinin, 16 Nisan 2017 referandumunun ve son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin toplumda kesin bir sandık tatmini üretememiş olması. Sürekli yüzde elli bandında gerçekleşen, hiçbir tarafın tatmin edici güçlü bir zafer elde edemediği seçimler, seçmenler nezdinde de sandık beklentisini tümüyle ortadan kaldırmaya yetmiyor.

2019’daki yerel seçimler, Türkiye genelinde verdiği net sonuçla yerel yönetimler açısından bir erken seçim ihtiyacını da ihtimali de ortadan kaldırdı. Sandıktan çıkan sonuç koltuğa oturan belediye başkanlarına sağlam bir meşruiyet verdi.

Türkiye’de Cumhur İttifakı uzun süredir girdiği seçimleri kazansa da AK Parti’nin parlamenter sistemde elde ettiği çoğu neticede olduğu gibi kesin bir tatmin duygusunu hem kendi seçmenine hem de muhalefete veremiyor. Bu da erken seçim beklentisini diri tutuyor.

Bu beklenti 2019’daki yerel seçimlerde iktidar aleyhine güçlendi. Ancak muhalefetin elde ettiği psikolojik üstünlüğü sürdürememesi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başta Barış Pınarı Harekâtı olmak üzere gündemi kendi hakimiyeti altına alması ile bu beklenti büyük oranda zayıfladı. Ancak erken seçim tartışmaları bitmedi.

Ne kadar üzerine spekülasyon yapılırsa yapılsın kâğıt üzerinde 2023 seçimlerine en az 2-3 sene varken, ekonomi ve pandemi seçmen psikolojisinde bir dalgalanma oluşturmuşken, 31 Mart seçimlerinin oluşturduğu tedirginlik de iktidarda mevcutken böyle bir beklenti aslında biraz havanda su dövmekten ibaretti. Ama olsun, hem siyaset esnafı hem de bu tartışmanın tarafları uzun süre bu iddiayı gündemlerinde tuttu.

Aslında bugün de mevcut tabloda bir erken seçimi iktidar için düne göre daha anlamlı kılan bir değişiklik yok. Ne Cumhur İttifakının oyları bir toparlanma trendinde ne de ekonomide hissedilen bir iyileşme var. Bilakis özellikle enflasyon ve işsizlik rakamları hiç de iç açıcı bir gelecek vadetmiyor. Sedat Peker ifşaatları gibi gelişmeler seçim arazisini iktidar için mayınlamaya devam ediyor. Dış politikada da rüzgâr iktidar lehine esmiyor.

İktidarı seçmen nezdinde rahatlatabilecek tek gelişme Kovid-19 bağlamında yaşanan hızlı aşılama ve buna paralel seyreden normalleşme süreci. Bunların da kazanmaya yetip yetmeyeceği ayrı bir tartışma konusu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan mevcut Cumhur İttifakı’nın kendisine bir seçim galibiyetini garantileyeceğinden emin değil. Alternatif bulmak için niyetlendiği açılım çabaları bir sonuca ulaşmadı. Bu konuda kesin bir sonuca ulaşmadan da erken ya da baskın bir seçime niyetlenmesini anlamlı kılacak bir siyasi zemin bulunmuyor.

Muhalefet tarafına gelince son dönemde muhalefetin söylem üstünlüğü konusunda bir avantaj elde etmiş durumda. Bunda CHP’li belediyelerin siyasi varlığı, iktidarın belediyelere karşı takındığı tavır, İYİ Parti’nin özellikle ekonomideki rahatsızlıkları gündemleştirebilme kabiliyeti, Gelecek Partisi’nin kuruluşu ile muhalefette iktidar tabanına seslenen aktör sayısının artması, DEVA partisi ile demokratikleşme çağrısı yapan alternatiflerin çoğalmasının rolünün altı çizilebilir.

Muhalefetteki bu çoğulcu fotoğraf bir yanda dağınıklık gibi algılanmaya müsait. Ama çok sesli ve alternatif söylemlerin hâkim olduğu bir yapı en azından seçim takvimi netleşmemişken bir avantaj. Mesele, henüz muhalefet partilerinden hiçbirinin 2002’deki gibi seçmene ‘Türkiye’nin yeni iktidarı’ algısını verememiş olması.

Bu çerçevede HDP’nin muhalefet tarafından ‘elde var bir’ görülmesine Kürt seçmenin tepkisi de güçleniyor. HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın “Bundan sonraki seçimlerde hiç kimse bizden aynı [2018 genel, 2019 yerel seçimleri] tavrı beklemesin.” sözleri de en azından HDP tabanındaki rahatsızlığın bir göstergesi.

Dolayısıyla ne kadar iktidar-muhalefet dengesi muhalefet lehine bozulmuş olsa da mevcut durum muhalefet için bir seçim zaferini garantilemekten uzak. Bu uzaklık muhalefetin iktidarı olası bir erken seçime zorlamasını da mümkün kılmıyor.

Bu çerçeveden bakınca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Diyarbakır ziyaretini bir erken seçim hazırlığı olarak görebileceğimiz bir zemin yok. Ama bu adımın, arkasından gelmesi beklenen diğer il ziyaretleri ile birlikte, bir mıntıka kontrolü, AK Parti kitlesini mobilize etme çabası olarak değerlendirmek daha mantıklı görünüyor.

Türkiye’de sandık tahmininde bulunmak ve gerçekçi seçim senaryosu konuşmak için görünen o ki takvimlerin 2022’yi göstermesini beklemek gerek.

YORUMLAR (5)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
5 Yorum