Yüzde 50+1 ‘in maliyeti

Seçimler yaklaştıkça o kadar sık görmediğimiz siyasi figürler daha çok ekranları işgal eder oldu. Elbette farklı fikirler aykırı görüşler çoğulculuğun bir gereği.

Hatta siyasi partilere yapılan seçim yardımları dahil birçok düzenleme oy tabanı dar olmasına rağmen farklı görüşlerin varlıklarını göreceli ölçüde garanti altına almak için bir güvence aslında.
Olması gereken demokratik kurallar içerisinde her görüşün seçimler sonunda kendini temsil edeceği bir sistemin işlemesi.

Ancak siyasal partilerin aldığı oydan ya da toplumdaki karşılığından bağımsız olarak ülke yönetiminde eşit etkiye sahip olması demokrasilerde temsilde adalet yönetimde istikrar geriliminin zeminini oluşturuyor.

Temsilde mutlak eşitliğin güçlü bir iktidarı imkansızlaştıran yönetilemez bir sisteme sebep olması ile yönetimde istikrarı sağlamak için tüm alternatif görüşlerin yok sayılması arasında bir denge kurmak hiç de kolay değil.

Cumhur İttifakı’nın koalisyonlara son vermek ve istikrarı sağlamak için tercih ettiği başkanlık sistemi günün sonunda beklenenin tam tersi bir sonuç üretti. Bugün yüzde 50 artı 1 oyu temin edebilmek için çok sayıda partiden oluşan ittifaklar ortaya çıktı.

İktidarın en büyük hesap hatalarından biri kendisinin çoğunluğu alacak bir ittifak kurmaya gücünün yeteceği ama muhalefetin bunu başaramayacağı idi. Bu hesabın tutmadığını 2019 yerel seçimlerinde gördük.

Üstüne de Millet İttifakı aritmetik zorlamanın da etkisi ile genişlemek zorunda kaldı. Bu genişleme bir yılı aşan süre içerisinde devam eden görüşmeler ve ortak çalışma kültürünün etkisi ile daha siyasal bir bütünlüğe de evrildi.

Bugün Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı anketlerinde Erdoğan’a önemli bir rakip hale gelebilmesinde krizlerine rağmen Millet İttifakı’nın oluşturduğu psikolojinin etkisi var. Partilerin oy toplamı değişmese de Kılıçdaroğlu’nun daha önce Erdoğan’ın karşısına çıkan rakiplerden fazla oy alabilir hale gelmesinde masanın kapsayıcılık iddiası ve elbette Erdoğan’ın kitleleri kendisine oy vermemeleri konusunda keskinleştiren tavrı büyük rol oynuyor.

Dolayısıyla aradan geçen zaman, yürütülen müzakereler, 2-6 Mart arasında ipler kopma noktasına geldiğinde Gelecek Partisi lideri Davutoğlu’nun oynadığı rol gibi işaretler Millet İttifakının paydaşlarının oy oranlarından bağımsız daha sağlıklı bir yapıya kavuştuğunu gösteriyor.

Cumhur İttifakı ise 14 Mayıs seçimleri yaklaşırken anketlerde geride olmanın da etkisi ile daha önce en fazla kısa süreli işbirliği olan partilerle temas trafiğinde. Bu da Yeniden Refah ve Hüda-Par gibi partileri daha önce olmadığı kadar kamuoyu önüne çıkarıyor.

Erdoğan’ın istediği oyu almak için içinde bulunduğu zor durum olmasa 6284 sayılı yönetmeliğin öngördüğü “… şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınlar, çocuklar, aile bireyleri ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi ile şiddet uygulayan veya uygulama ihtimali olan kişiler hakkında şiddettin önlenmesine yönelik tedbirler ile bu tedbirlerin alınması ve uygulanmasına ilişkin usul ve esasları...” kaldırmayı amaçlayan bir partinin kitlesel oy alması gereken bir iktidar namzeti parti ile pazarlık masasına oturması mümkün olmazdı.

Yeniden Refah Partisi’nin AK Parti ile ittifakı mevcut sistemin ne derece uç ve toplumun geneli tarafından kabul edilemeyecek görüşlerin sadece oy için önem kazanabileceğini gösterdi.

Olması gereken yürütmenin yüzde 50+ 1’e ihtiyaç duymadan şekillenebilmesi, bunun yanında farklı görüşlerin de parlamentoda toplumdaki karşılıkları nispetinde temsil edilebilmeleri.

Türkiye’nin istikrarlı, siyaset üretebilen bir yapıya geçmesi için yüzde 50 artı bir sisteminden vazgeçmesi gerekiyor. An itibariyle iktidar, ülkenin yakıcı sorunlarına çözüm üretmek bir yana asgari müştereklerde bile uzlaşması zor olan partilerden bir bütün oluşturma çabasında.

Mevcut oy toplama mecburiyeti ülkeyi kim yönetirse yönetsin iktidarı siyasetsizliğe mahkûm ediyor. Hangi konuyu ele alsanız tedirgin edeceğiniz ya da tepki gösterecek kesimlerin oyları nedeniyle çözümün yolunu açabilecek riskli söylemlerden vazgeçmek zorunda kalıyorsunuz.

Türkiye gibi birbirinden çok farklı sorunları olan ve bunları çözmek için kimi zaman siyasal risk alınması gereken bir coğrafyada, farklı kesimlerin mutlak doğrularının diğerinin ihtiyaçlarını ve haklı beklentilerini engellediği bir sistemin fayda getirmesi imkansız.

YORUMLAR (12)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
12 Yorum