Şimdi kuşa benzedin – liyakat mı sadakat mi?

PADİŞAHIN DOĞANINA, DOĞANI TANIMAYAN KADIN BAKIM YAPARSA (MESNEVİ’DEN)

Bir padişahın eğitilmiş bir doğanı vardı. Doğan, küçük av hayvanlarını yakalayıp padişaha getirir, görevini bitirdikten sonra gelip padişahın koluna konardı. Bir gün ne olduysa olmuş, doğan kaçmış, padişahın koluna geri dönmemişti.

Ortadan kaybolan doğanı her yerde arıyorlar, bir türlü bulamıyorlardı.

Padişahın avlandığı ormanın yakınlarında bir kulübe vardı. Kulübenin önünde yaşlı bir kadın doğanı gördü. Doğan, yaşlı kadından kaçmadı. Kadın da onu yakalayıp ayaklarını bağladı.

Doğanın kanatları kocaman, tırnakları upuzundu. Yaşlı kadın;

“İş bilmeyenler sana bakmadılar, kanatların haddinden çok fazlalaştı ve tırnakların uzadı. İş bilmeyenlerin eli seni hasta eder. Anneye gel, seni iyileştirsin”

Diyerek hayvanın kanatlarını ve tırnaklarını kısalttı.

Yaşlı kadın, tırnaksız ve kanatsız doğanın işe yaramayacağını bilmiyordu.

Sonunda padişah ve adamları doğanı tırnakları kesilmiş, kanatları kısaltılmış halde buldular.

ŞİMDİ KUŞA BENZEDİN

Nasreddin Hoca yolda bir leylek bulmuş. Almış onu evine götürmüş. Hikâye bu ya, Hoca daha önce hiç leylek görmemiş. Uzun gagası ve bacaklarını yadırgamış. Tutup bir güzel kesivermiş onları. Sonra da yüksekçe bir yere koymuş. Karşısına geçmiş. Yaptığı işten memnun, seslenmiş:

“Bak şimdi kuşa benzedin.”

Yaşlı kadın doğanı, Nasreddin Hoca da leyleği tanımıyordu. Onları kendi bildikleri kuşlara benzetmek için, kanatlarını ve tırnaklarını kestiler.

Hayvanlara iyilik yapayım derken farkına varmadan kötülük yaptılar.

Emanetlerimizi; emanetin gereğini yerine getirebilecek bilgi ve beceriye sahip olan “işin ehli” kişilere teslim etmeliyiz. Böyle yapmaz, emaneti ehline vermezsek; yaşlı kadının doğana ve Nasreddin Hoca’nın leyleğe yaptığı gibi, emanetimizin heder olduğunu görürüz.

EMANET NEDİR? KİME VERİLİR?

Emanet, korunması istenen her türlü maddi ve manevi değerdir. Kişinin kullanıp sahibine iade etmek üzere aldığı emanet eşya olduğu gibi, herhangi bir şirkette, STK da üstlenilen görev, devletin hizmet makamları da emanettir. Bütün emanetler korunacak, ne maksatla verilmiş ise ona uygun olarak kullanılacaktır.

Nisa Suresi 58. Ayeti emanetlerin mutlaka ehline verilmesini ve emaneti alanların da adaletle hükmetmesini emreder.

Elmalılı Hamdi Yazır, bu ayetin nüzul sebebini şöyle açıklar (*):

Mekke’nin fethinde Kabe’nin anahtarı henüz iman etmemiş Osman b. Talha’da idi. Anahtar ondan alınarak Müslüman olan Hz. Abbas’a verilmek istenir. Bu ayet bu olay üzerine nazil olur. Ayetin emredici hükmüne uyularak anahtar Osman b. Talha’ya verilir, Osman da bu olay üzerine Müslüman olur.

Aklı selim sahibi olanlar için, tek başına bu olay emanetin ve ehliyetin önemini idrak etmek için yeterlidir.

Hz. Peygamber bir hadisinde emanetin ehline verilmemesini kıyametin habercisi olarak bildirmiştir.

Ailenin reisi emin değilse ailenin, şirketin yöneticisi emin değilse şirketin, devletin yöneticisi emin değilse de devletin kıyameti yakındır. Kıyametin kopmasını istemeyenler emanetlerini ehil olanlara vermelidir.

EMANET HAYATIN HER ALANINI KUŞATIR

Özellikle bugünlerde emanet ve ehliyet denilince aklımıza devlet yönetimindeki uygulamalar geliyor. Geçen hafta, sayın Cumhurbaşkanımız, ayrılan uzman hekimlerin yerine “şu anda asistan doktorlarımızla biz bu yola devam ederiz” açıklaması ile sağlığımızla ilgili endişelerimizi arttırdığına göre haksız da sayılmayız.

Ancak, devlet yönetimi çok önemli olmakla beraber, emanet sadece kamu yönetimiyle sınırlı değildir. Aileden başlayarak, apartmandaki yöneticiler, mahallelerimizdeki muhtarlar, otomuzu tamir ettireceğimiz ustalar, çarşımızdaki esnaf, üyesi olduğumuz dernek başkanları, ticarethanemizi emanet edeceğimiz kişiler, çalıştığımız/sahip olduğumuz şirket yöneticileri de işini bilen emin kimseler olmalıdır. Hiçbirimiz acemi olduğunu ve kalitesiz iş yaptığını bildiğimiz birine malımızı ne canımızı emanet etmeyiz.

EHLİYET Mİ SADAKAT Mİ?

Emanet denilince aklımıza gelen ikinci kavram sadakat oluyor. Şüphesiz sadakatin de önemli olduğu konular vardır. Ancak önceliğimiz her zaman ehliyet olmalıdır. Ehliyetsiz sadıklar köylü kadının doğana, Nasreddin Hoca’nın leyleğe yaptığını yaparlar. Hangi koşulda olursa olsun, ehliyetsiz kişiye emanet verilmez. Emanetlerimizi ehline vereceğimiz gibi, biz de ehil olmadığımız konularda bize tevdi edilen emanetleri kabul etmemeliyiz.

Sorumlusu olduğumuz emanetlerle ilgili yükümlülüklerimizi hakkıyla ifa edenlerden olmamız dileğiyle…

(*) İlgilenenler için:

https://www.rasityildirim.com/2022/03/08/emanet-ve-adalet/

YORUMLAR (18)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
18 Yorum