Görevimiz Tehlike, devlet ve suç
Yaşı yetenlerin bir zamanlar dizisine meftun olduğu, yetmeyenlerin ise daha çok sinema filmi serisi olarak izlediği meşhur Görevimiz Tehlike dizisini ve baş kahramanı ajan Jim’i sanırım hemen herkes hatırlar. Kendisine verilen gizli görevlerin bildirildiği mesajlar hep aynı klişe sözlerle biterdi:
“… Her zamanki gibi eğer bir ajanımız öldürülür ya da yakalanırsa sekreterlik eylemlerinizi inkâr edecektir. Bu plak son turunda kendini imha edecektir. İyi şanslar Jim.”
Şimdi bu nereden aklıma geldi?
Son günlerde, devletimizin görünen yüzünü temsil eden çeşitli kurumlarla ilgili yapılan bir takım eleştiri ve suçlamalara en tepeden en aşağıya verilen tepkilerdeki aşırılık bana bu repliği hatırlattı.
Dünyanın belki de eli en kirli devletlerinden birisinin ABD olduğu malum. Hollywood yapımlarında bu kirliliğin boyutları pervasızca insanların gözüne çoğu kez sokulur. ABD, muhtemelen bu film ve dizilerdeki imajdan çok da rahatsız değil çünkü bir kısmı hayal ürünü bile olsa insanların ve de devletlerin üzerinde ciddi bir etki bırakıyor.
Bazen söylenceler gerçeklerden bile daha üstündür ve tarih bu tür hikayelerle doludur.
Tabii beni bu kısım ilgilendirmiyor. Beni ilgilendiren kısım Jim yakalandığı takdirde başına neler geleceği.
Bir zamanlar rahmetli Demirel “Devlet gerektiğinde rutin dışına çıkabilir” demişti. Demirel’in neleri kastettiğini geçmişi az buçuk bilenler biliyor ve tekrara da lüzum yok.
Biz asıl mevzuya odaklanalım. Jim ya da Cem, bir başkası rutin dışına çıktığı ve yakalandığında neler olacak?
Bizde rutin dışına çıkılıp yakalanınca pek bir şey olmadığını genelde biliyoruz. Peki, dünyanın en kirli devleti olduğunu düşündüğümüz Amerika’da neler oluyor?
Nedense bizde bu aşama kimseyi ilgilendirmiyor.
İlgilendirmediği için ve bizde işler farklı yürüdüğü için devletin onayladığı düşünülen hemen her konuda yetkili yetkisiz herkes inisiyatif almaya kalkabiliyor. Çete liderleri devletin en tepesine yakın isimlerle bile çok rahatça kahraman pozu verebiliyor.
Böyle olunca da kanunların dışına çıkmak rutin olmaktan çıkıp genel bir hal alabiliyor. Örneğin geçen hafta sonu oynanacak basit bir futbol maçı öncesi ev sahibini destekleyen bir taraftar grubu sosyal medya üzerinden rakip takımı ve rakip taraftarları alenen şiddet kullanmakla tehdit ederek uyarabiliyor.
Bu grup ve kişiler hakkında acaba ne yapılmış olabilir? Çok bir şey yapıldığını sanmıyorum; belki emniyete kadar çağrılıp sırtları sıvazlanarak daha dikkatli olmaları istenmiş olabilir. Böyle oldu ise de sanırım kimse şaşırmaz.
Hatırlayın geçen yıl Beşiktaş maçında hakeme ve Beşiktaşlı futbolculara saldıran holigan ertesi günü avukatlar ve taraftar grupları ile birlikte kahraman pozu vermişti.
Ama… Sivas’ta bir Avrupa maçında rakip futbolcuya saldıran holiganlar hapsi boylamıştı. Neden? Çünkü orada olayları içerideki gibi örtme şansı yoktu. Rakip bir Türk takımı olsa idi Ankara’dakinden farklı bir durum olmayacaktı ama yanlış zaman ve yanlış mekanı seçmişlerdi.
Amerika’da ya da gelişmiş herhangi bir demokratik ülkede rutin dışına çıkanlar -devlet adına bu işi yapsalar bile- mesajdaki gizli sesin dediği gibi yakalandıkları andan itibaren suçlu muamelesi görüyor ve en sert şekilde cezalandırılıyorlar.
Koskoca Amerikan Başkanları bile rutin dışına çıkıp yakalandıklarında sistem koltuklarını korumalarına izin vermiyor. Yakalanan kim olursa olsun affedilmiyor.
Böyle anlatınca tuhaf duruyor ve sanki suçu-suçluyu övüyormuşuz gibi geliyor ama ortada açık bir gerçek var. Devlet düzeneği çok katmanlı ve çok maskelidir ama görünen yüzü yasalara tabi olmak zorunda. Siz devletin görünen yüzünü alenen kirletirseniz derinleşen ve kangrenleşen problemlerinizi de çözemezsiniz ve basit bir çetenin gelişmiş bir örneğinden farkınız kalmaz.
Bugün Putin’in Rusya’sına öykünmek isteyen birçok devlet var. Bu isteğin kimseye uluslararası bir saygınlık ya da toplumsal bir meşruiyet kazandıramayacağı sanırım ortada. Rusya gibi devletlerde rutin dışına çıkmak sıradan bir vakıa olduğu için pek çok şey sokakta çözülüyor. Devletin boşalttığı alanı mafya vari yapılar dolduruyor. Halbuki hukuk bu tür hesaplaşmaları engellemek için var.
Devleti yönetenlerin asli görevlerinden biri de devletin kamuya açık olan yüzünü temiz tutmak ve bunun için hukuk var. Devlet gücünü kullanırken sınırları aşanlar deşifre oldukları ya da yakalandıklarında kim olursa olsun en ağır şekilde cezalandırılmalı ki üstüne vazife olmayanlar da durumdan kendilerine vazife çıkarmasın, vazifeli olanlar da işini doğru yapsın.
Kahramanlıkla hainlik arasındaki çizginin çok ince olduğu bir gerçek.
Toplumun huzurunu korumak buna bağlı. Devlet sırf kendi adına hareket ettiği için suç işleyen personelini halka karşı korursa neler olabileceğini hepimiz biliyor olmalıyız.
Ve maalesef son 300 yıldır devletimizin çözüm üretme kapasitesinin sürekli gerilemesinde bu çizgiyi sağlıklı tutamamamızın da çok büyük rolü var. Bu durum insan kalitemizin yetersizliğini de göstermektedir. Bu açmazdan çıkabilir miyiz, açıkçası bilemiyorum. Son tartışmalar ve devlet adına yapılan açıklamalardaki hava maalesef pek de umut vermiyor.