Ne yapacağız bu kadar İlahiyat mezununu?

Dünyada eğitim hızla başka bir noktaya doğru giderken biz hâlâ Sanayi Devrimi ve Milliyetçilik Çağına göre şekillenmiş eğitim sistemi içinde bocalayıp duruyoruz. İşin üzücü yanı bunca çabaya rağmen gerçek bir sanayi ülkesi de olamadık. Yeni nesil teknolojik araçlara sahip olmak kolay ancak üretmek ve pazarda pay sahibi olabilmek sanıldığı kadar kolay değil.

Yeni çağı yakalayabilmek için akıllı yatırım stratejilerine ihtiyacımız var. İnsan gücü olarak bir eksiğimizin olmadığı ortada ama bu devasa nüfusu doğru yönlendirebilmek, işte mesele burada.

Muhalefetin birinci partisinin genel başkanı, kendi partisindeki ekonomistlerin bile izah edemeyeceği bir şekilde gençlere müjde olarak KPSS ile mahalle muhtarlarının sekreterliğini vadedebiliyor. Halbuki memurluk gençlerin önüne hedef olarak konulacak en son yer olmalı.

Herkesin memur olduğu bir sistemin ne olduğunu yakın tarih bize birçok tecrübe ile zaten göstermiş durumda. Devletin ekonomideki gücü doğrudan ya da servet transferi ile olsun arttıkça eşitsizliğin daha da büyüdüğünü içinden geçtiğimiz dönem hepimize zaten uygulamalı olarak gösteriyor

Halbuki işsizliği çözecek ve insanca yaşanacak iktisadi bir yapının oluşturulması, milletin sırtına yük edilmiş memur zihniyetinden ve eş-dost-akrabanın zenginleştirildiği rantçılıktan geçmiyor. Kurallarına riayet edilen doğru düzgün bir serbest piyasamızın olması lazım. Bizde piyasa maalesef devletin-iktidarın-güç odaklarının izin verdiği kadar serbest!..

Türkiye’de kimse yaşadıklarından da ders almıyor. Koskoca devlet tüm imkanlarını kullanarak vatandaşına 5 tane maskeyi göndermeyi BECEREMEDİ!.. Güya hizmet edeceğim derken insanlar paraları ile bile maskeye ulaşmadılar. Ne zaman iş piyasaya ve özel teşebbüse bırakıldı salgının başında tanesine 5-10 TL ödediğimiz maskeler 15-20 kuruşa kadar iniverdi. Covit-19 aşıları dünya tarihinde görülmemiş bir hızla piyasaya sürüldü ve salgın kontrol altına alındı.

***

Devlet özel sektörün rolünü oynamak yerine özel sektörün önünü açınca neler olduğunun en güzel örneklerinden birisi de savunma sanayisi. Devletin desteklediği özel sektör kuruluşları çok daha az paralar harcayarak muazzam gelişmeler kaydetti. Bunların devlet eli ile yapıldığını düşünsenize!.. İsraf edilecek paraların haddi hesabı sanırım kolay kolay yapılamazdı.

Hemen burada bir itiraz duyar gibiyim, özellikle yap-işlet-devret işleri de buna dahil mi diye sorabilirsiniz. Yap-işlet-devret işlerinde şirketlere verilen garantilerin hesaplılığı ya da hesapsızlığı elbette tartışılabilir ancak bu işlerin özel sektör eli ile çok daha hızlı ve kısa sürede yapıldığını sanırım herkes kabul edecektir. Geçmişte devlet eli ile yapılmaya çalışılan GAP’ı düşünsenize 1977 yılından beri hala bitirilemedi.

***

Eğitimde de köklü çözümler yerine anı kurtarma çabalarının maliyeti maalesef yüksek oluyor. Almanya’yı bile kıskandıran bir öğrenci potansiyelimiz var. Var ama işsizlik rakamlarını bir süreliğine gizlemekten başka bir işe yaramıyor.

Bir de herkese sirayet eden memurluk arzusu… Sosyal medyada sıklıkla atan(a)mayan falanca, filanca mezunları diye taglar açılıyor. Eline üniversite diploması alan herkesi devletin istihdam etmesi gerektiğini düşünen tuhaf bir ruh hali hâkim ülkeye. Ama bu ruh halinden en az gençler suçlu, sistemi öyle lanse ederseniz insanlar da bunun gerçekleşmesini bekler.

Bugünü kurtarmak adına kadroları şişirdiğinizde ne ile karşılaşacağınızı bilemezsiniz. Bilemezsiniz derken aslında bilirsiniz ama bilmezden gelirsiniz. Yine üniversitelerden basit bir örnek verelim. 28 Şubat döneminin ötekisi Ak Parti döneminin gözdesi İlahiyat Fakültelerinin geldiği durum buna bariz bir örnek. Orada da deniz bitti, kadrolar şişirile şişirile gelinen noktada yarın için işsiz on binlerce ziraat mühendisi vb. gibi elinde diploması olan imam, vaiz, vaize, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmen aday adayı var artık.

5 Haziran itibariyle milyonları ilgilendiren yoğun sınavlar maratonu bir kere daha başlıyor. Önce 8. sınıflar %90 oranında akademik geleceklerini belirleyecek olan LGS sınavlarına girecekler. Nitelikli okullar ile nispeten kalburüstü okullara giren öğrenciler kendilerini şanslı hissedecekler. Bu şanslı grup birkaç hafta sonraki üniversite sınavına beş on adım önde başlama şansını yakalayacaklar. Diğerleri ise üniversiteli olma kandırmacası içinde harcanacaklar. Halbuki mesleki eğitime yönlendirilebilseler ve meslek liseleri de zamanın ihtiyaçlarına göre şekillenebilse emin olun şanslı olan diğer gruptan çok daha parlak bir gelecek onları bekliyor olabilirdi.

***

Sevgili veliler, emin olun gelecekte üniversite diplomalarının pek bir anlamı kalmayacak, bugün küçümsenen pek çok meslek ve yeni teknolojilere uyum sağlayanlar geleceğin orta ve üst sınıfını oluşturacaklar. Baksanıza doktorlar bile bir fayansçı kadar kazanamıyoruz diye feryat ediyorlar!..

YORUMLAR (35)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
35 Yorum