Terörsüz bir Türkiye!..
Bugünlerde Türkiye, kronikleşmiş ağır sorunlarından birisinden kurtulmanın arifesindeymiş gibi görünüyor. Geçmişte birkaç kere çözüme çok yaklaşılmış ama gerek içerden ve gerekse dışarıdan müdahalelerle çözüm akamete uğramıştı. 37 askerin şehit edilmesi, Hendek olayları vb. kritik gelişmeler ülkemize çok pahalıya mal oldu.
Terörün maliyetinin boyutları bugünlerde bir kere daha sıklıkla dillendiriliyor ama burada bir noktaya da dikkat etmek gerekiyor. Terörün içimizdeki İrlandalılara neler kazandırdığı da unutmamalı çünkü geçmişte sorunu çözümsüzlüğe mahkum eden sadece terör örgütü değildi. İçimizde bizden görünen ama terörden nemalanan çevreler de bu çözümsüzlüğün aktörleri arasında idi.
Bu nedenle bu çevrelerin varlığı gözden kaçırılmamalı ve toplumu tahrik etmek için her yolu deneyeceklerini bilerek hareket edilmelidir. İç sorunlarını aşmış bir Türkiye’nin ne denli önemli bir güç olacağının tartışılacak bir yönü yok ama bundan rahatsız olan dış güçlerinde olduğu-olabileceğini es geçmemek gerekiyor.
Dünyanın hiçbir yerinde bu tür sorunlar bir gecede çözülmemiştir ve çözülemez de. Yaraların bir günde sarılması ve yaşananların külliyen unutulmasını hemen beklemeyelim. Önümüzdeki günlerde daha çok inişler ve çıkışlar görülecek, zaman zaman sabırlar zorlanacak, öfke patlamaları yaşanacak ama sonuçta çocuklarımızın ölmediği yarınlar için daha sabırlı ve dirayetli olmak zorundayız. Aksi takdirde gene eski günlere döneceğimiz malum.
Bu nedenle öncelikle siyasi partilere büyük iş düşüyor ve gelişmelere kahvehane mantığı ile yaklaşmamak ve akla-ağza ilk geleni söylememek çok önemli.
Gördüğüm kadarı ile içerden gelen tüm kışkırtmalara rağmen CHP’nin tepe kadroları bugüne kadar iyi bir sınav veriyor. MHP ve Sayın Bahçeli ise zaten sürecin baş aktörü durumunda ve büyük bir irade gösteriyor dersek yalan olmaz.
Böyle bir sürecin Türkiye’de MHP’ye rağmen başarılı olması zaten çok da mümkün değil.
MHP’nin bu gayretinin karşılığını da alacağı şüphesiz, çünkü Türkiye’de insanlar bazı sorunların temcit pilavı gibi sürekli ısıtılarak önlerine sürülmesinden artık bıktı.
Süreç içinde belki de en kötü sınavı iki kesim veriyor.
Partiler arasında İYİ Parti ve lideri Sayın Müsavat Dervişoğlu’nun adının aksine eski MHP’nin dilini benimsemesi ve siyaseten Zafer Partisinin bile gerisine düşmüş olması nedeniyle önümüzdeki ilk seçimlerde miadını doldurduğunu görmek çok da şaşırtıcı olmayacaktır. Meral Akşener’in başkanlıktan ayrılmasından sonra partinin tüm motivasyonunu(?) kaybettiği ise bir gerçek. Motivasyon derken Meral Akşener’in politikalarının doğruluğundan çok siyasi hayattaki rolünden bahsediyorum ve ilk günden beri Akşener’in rolü hakkındaki öngörülerimin doğru çıkması dışında beni şaşırtan hiçbir şey olmadı. Geçmiş öngörülerimi ise burada tekrarlamak istemiyorum.
Kötü sınav veren diğerlerine gelince; bu kesim aslında geniş bir yelpazeye dağılmış durumda. İçlerinde Ulusalcılardan Sol-Kemalistlere, muhafazakarlardan milliyetçilere kadar geniş bir kitle var. Bu kitlenin tüm hamasi duyguları hem Türklük hem de Kürtlük adına dışa vurmasına rağmen hayal kırıklığının temelinde iktidara karşı bir gücün kaybedilmesi olduğu ise maalesef acı bir gerçek.
Ve ne yazık ki, pek çoğu bu terör ve şiddet sarmalından çift taraflı besleniyor. Bir yandan halkın duyguları ile oynama fırsatı yakalarken bir yandan da hükümeti onlar üzerinden sıkıştırabilme, eleştirebilme konforuna sahiptiler. Şimdi ise bu konforu kaybetme endişesi ile ne istediklerini kendilerine bile açıklamaktan acizler.
Tüm olumlu işaretlere rağmen hala dikkatli olmakta fayda var. Çünkü, ülkemiz bugüne kadar pek çok konuda mehter takımı gibi iki ileri bir geri sürekli salınıp durduğu için mütedeyyin kesimlerin dili çok kez yanmış durumda. Bu nedenle süreci kalpten destekleseler bile bir süre daha sükûneti tercih edecekleri ve üst perdeden ses vermeyecekleri görülüyor.
Umarım Türkiye tekrar eski günlere geri dönmez ve evlerimize yeni ateşler düşmez.














