Dış güçler saldırıyor

Hafta içinde Türkiye’de son derece öğretici, ufuk açıcı tartışmalar oldu. Gözlerimizi kutuplaşmanın kapkara gözlükleriyle kör etmemişsek çok şey öğrenebileceğimiz tartışmalar…

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak Yeni Ekonomi Programı (YEP) adı verilen Orta Vadeli Program’ı açıkladı.

Ekonominin geleceğini insanlar buna bakarak tasavvur edecek, ona göre kararlar alacak.

2021 bütçesi buna bakarak hazırlanacak. Böylesine önemli olduğu için tam bir teknokrat uzmanlığıyla hazırlanmış olması gerekirdi.

TUTARSIZ RAKAMLAR

Fakat rakamlardaki tutarsızlıklar hemen uzmanların dikkatini çekti.

  • Ekonomist Prof. Fatih Özatay, YEP’te öngörülen kurların, enflasyon rakamlarıyla tutarlı olmadığını rakamlar vererek yazdı. En basiti, 2020’de ortalama dolar kurunun 6.91 TL olması öngörülmüştü, halbuki YEP açıklandıktan sonra da dolar 7.7 civarında seyrediyor. (Dünya, 1 Ekim 2020)
  • YEP’te 2020 sonunda dış açığımızın 38.1 milyar dolarda kalması öngörülmüştü. Fakat Ağustos’un dış ticaret verileri açıklandığında iktisatçı Erhan Usta soruna dikkat çekti: Bırakın Aralık sonunu, daha Ağustos sonunda dış açık 37.8 milyar dolar olmuştu!
  • YEP’te sene sonunda yıllık enflasyonun yüzde 10.5’e ineceği ifade edilmişti. Ekonomist İbrahim Çanakçı, Ağustos sonu itibariyle enflasyonun resmen yüzde 11.8 olduğuna dikkat çekti. Bu TÜİK’in resmi rakamı, pazardaki enflasyon değil üstelik.

İktisatçı İbrahim Turhan’ın açıklamasından anlıyoruz ki, “makro iktisat bilmeden, sadece finansal mühendislikle” bir süre gidilebiliyormuş ama “rezervler bitinceye kadarmış.”

BİLİMSEL ÖNGÖRÜ

Makro iktisat deyince, üç sene öncesine gidelim. Ünlü ekonomist Prof. Daron Acemoğlu’na Koç Üniversitesi’nin ‘Rahmi Koç Bilim Madalyası’nIn verilmesi için düzenlenen tören… Acemoğlu konuşuyor:

“Ekonominin yavaşlama riski çok yüksek, Türkiye’de 2018 ve 2019’da kriz riski var!”

Tabii fala bakmıyordu. Belirli sebepler bir araya gelirse nasıl bir sonucun ortaya çıkabileceğini modern iktisat bilimi yazıyordu. Acemoğlu, “Türkiye’de on yıldır verimlilik artmadan ekonomi büyüdü” diyerek krize yol açabilecek sorunları şöyle anlatıyordu: 

“Bunlar, son 10 senedir devam eden yapısal sorunlar. Ekonominin büyümesi genelde üretkenliğin büyümesiyle ilgili değil, daha çok taleple (tüketimle) büyüme. Bu yüzden risk faktörleri genelde daha yüksek oluyor. Taleple büyümenin de tabii ki uzun dönemli sürdürülen bir politika olmadığını biliyoruz. Çünkü hem enflasyon hem de daha da önemlisi kur ve kriz riski gibi faktörler söz konusu.” (25 Ocak 2017)

Son yıllardaki büyümenin verimlilik ya da üretkenlik artmadan, rant, tüketim ve borçlanmayla sağlandığını iktidarın 11. Kalkınma Planı da anlatıyor.

Ve, “rezevler tükenince” o büyüme tersine dönüyor böyle!

Acemoğlu, iki yüzyıldır krizlerle ve başarılarla sınanmış bir modern iktisat biliminin anlayışıyla olaylara bakıyor, gelmekte olan krizi görüyordu.

DIŞ GÜÇLER

Kriz sanayi ve verimliliği ihmal ederek rant, tüketim ve borçlanmaya dayalı büyüme yüzünden değil de dış güçlerin saldırısı yüzünden çıkmış olamaz m?

İktidarın bu “dış güçler” söylemini, MHP milletvekili Halil Öztürk çok veciz bir dille ifade etti:

“Türkiye Ekonomisi uzun süredir çok cepheli bir kuşatma ve saldırı altındadır. Uluslararası ekonomik tetikçiler, sermaye gaspçıları, uluslararası şirket ve bankalar bu ekonomik operasyonun içindedir.”

Fakat rant ve tüketim ekonomisini, dış ticaret açığını iktidara dış güçler mi yaptırdı? 

Mesela Moody’s dış güçtür değil mi? 

2015 yılında, Türkiye’yi “cari açık büyüyor” uyarısı yaparak “kırılgan ülkeler” arasında saymıştı! (4 Kasım 2015)

Ne yapılmalıydı? Cari açığı azaltacak kararlı politikalar lazımdı! Ama biz seçim ve referandum için bunu yapmadık! İçinde bulduğumuz krizin en önemli sebebi cari açık yani döviz sorunu oldu, değil mi?

Dış güçler herhangi bir ekonomiyi niye çökertmek istesin? O ülkeye kendilerinin yaptığı yatırımları batırmak için mi? O ülke fakirleşsin de onlara mal satamayalım diye mi? Türkiye’nin ekonomi çöksün de Türkiye’den satın aldığımız malları alamayalım, kendimiz sıkıntıya girelim diye mi?

Netice: Bilim zihniyeti, güçlü ve uzmanlık bilgileriyle donanmış liyakatli kamu kurumları, sağlam hukuki kurallar… Başka yol yok.

YORUMLAR (87)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
87 Yorum