HDP ile ilişkiler

Tipik bir ‘iktidar’ tavrı; muhalefeti vurmak için HDP-PKK ilişkisini kullanmak ama kendi işine geldiğinde Adalet Bakanı başkanlığında bir heyeti HDP’ye gönderip başörtüsü referandumu için destek istemek…Uzun yıllar iktidarda olmanın pekiştirdiği “güç tutkusu” olaylara ilkelerden çok “işime yarar mı” düşüncesiyle bakıyor.

Muhalefet HDP tabanından oy alırsa “hain” oluyor ama “biz” oy alırsak harika! İstanbul Belediye seçimlerinde Binali Yıldırım’ın Diyarbakır’a gidip ‘Kürdistan’ kavramını kullanarak konuşma yapması, Öcalan’ın mektubunun TRT’de okunması, Osman Öcalan’ın TRT’ye çıkarılması, Bahçeli’nin susması… Ama muhalefetin terör işbirlikçisi diye suçlanması!

Tamamen seçim taktikleri…

KAPATMAK, TECRİT ETMEK

HDP ile PKK arasındaki sosyolojik ve siyasi ilişkiler belli. Sorun, böyle bir olgu karşısında doğru politikanın ne olduğunu akl-ı selimle, soğukkanlılıkla, doğru tespit edebilmektir: Partiyi kapatmaya devam etmek mi?.. HDP ile siyasi ve sosyal ilişkileri keserek bu partiyi tecrit etmek mi?

Benzer sorunları yaşayan ülkeler de biz de bu iki yolun ikisini de denedik. Partilerini kapattık, yeniden kurdular, oy artırarak yüzde 10 barajını aştılar…

Partiye terörist muamelesi yapıp siyaseten tecrit etme politikasını 1990’larda uyguladık, “Meclis’te terörist istemiyoruz” diyerek Meclis’ten attık. Ne oldu? Kürt siyasi hareketi uluslararası platformlarda konumunu genişletti. Zakharov Barış Ödülü 1995’te hapisteki Leyla Zana’ya verildi. Kürt siyasi hareketinin siyasallaşması artık aşağıya çekilemez boyutlara çıktı…

Erdoğan hep Batı’yı suçluyor ama “sevgili dostum Putin” PKK’yı terör örgütü bile saymıyor, Moskova’da PKK ve PYD’nin resmi büroları var.

TARİH LABORATUVARI

Tecrübeler gösteriyor ki, kitleleşmiş etnik kimlik hareketlerini yasaklamak ya da tecrit etmek bugünkü iletişim çağında imkansızdır. Üstelik radikalleşmesini körükleniyor.

Başvekil İsmet Paşa, Şark gezisinde günlüğüne şunu yazmıştı:

“Kürt meselesi vardır. Siyasi olarak sindirilmiştir. Amma vardır.” (9 Temmuz 1935)

İnönü’nün “Defterler”i Yapı Kredi’den iki cilt yayınlandı. Saygı Öztürk’ün yayınladığı “İsmet Paşa’nın Kürt Raporu” kitabını da tavsiye ederim. (Doğan Kitap)

İktisat Vekili Celal Bayar, Atatürk’e sunduğu 1936 raporunda, doğu illerinde bir kısım vatandaşlarımıza “yabancı bir unsur” gibi davranılmasının ileride “aksülamel” (tepki) doğurmasından endişe ettiğini yazmıştı.

Bugün HDP hakkında konuşurken, bu partiye oy veren 6 milyon seçmenin ve aile fertlerinin kendilerini “yabancı bir unsur” gibi mi, yoksa Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gibi mi hissetmelerine katkıda bulunuyoruz?! Bu soruyu hiç akıldan çıkarmamak gerekir. Bunu hiç unutmayalım.

DEĞİŞEN SOSYOLOJİ

Meselenin silahlı tarafı vardır, siyasi tarafı vardır. HDP’nin PKK ile ilişkilerini sürekli eleştirmek ve teröre karşı sürekli ve kararlı mücadele yürütmek elbette temel ilkelerdir. Bunun yanında, HDP oy tabanı olan ve parlamentoda temsil edilen bir partidir. Elbette HDP ile görüşmeler yapılacak, anlaşma sağlanabilen konularda birlikte kanun teklifi verilebilecektir.

Hatta HDP sözcülerini panellere, sempozyumlara da çağırmak da gerekir. Farklı tabanlara hitap etmek, dili dikkatli yapar.

Uzun vadede en önemlisi, şehirleşme, eğitim ve piyasa ilişkilerinin gelişmesi bütün Türkiye gibi Kürt vatandaşlarımızı da “birey” ve “açık toplum” yönünde etkiliyor. Bu, uzun vadeli bir sosyolojik entegrasyon sürecidir. Selahattin Demirtaş’ın PKK’yı henüz örgüt olarak değilse bile terör eylemleri açısından eleştirmesi bu sosyolojik tabanda karşılığı olan bir davranıştır ve memnuniyet vericidir.

İngiltere IRA, İspanya ETÖ terörünü nasıl bitirdi?

GELİŞMİŞ ÜLKE OLMAK

Böyle bir sosyojik gelişme çağında, Kandil’in baronları, mesela Karayılan, hala 1970’lerin “devrimci halk savaşı” lafıyla konuşuyor! (19 Ağustos 22)

Dağa çıkmaların çok azalmasının bir sebebi teröre karşı asker ve polisin öteden beri yürüttüğü mücadeledir; diğer bir sebebi Kürt gençlerimizin hayat anlayışındaki bu sosyolojik değişimdir.

Gelişmiş ülkeler seviyesine çıkmak bir çok sorunu çözecektir.

HDP ile diğer partilerin görüşmeler yapması kötü değil, iyidir. Yanlış olan, iktidarın bunu kendi tekelinde sayması, Altılı Masa’yı bu yüzden suçlamasıdır.

YORUMLAR (109)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
109 Yorum