Nisanın ardından
Bir mayıs sabahına uyanmak ne güzel...
Yağmurların bereketiyle kabarmış toprağın kokusunu içe çekmek...
Yol kenarlarına serpişmeye başlamış kır çiçeklerini seyretmek...
Birkaç güne rüzgarlar da şiddetlenir.
Kış ile yaz ayrılır.
Büyük şehirde olmasak kırlarda hâlâ yapılan şenliklere gitmek vardı.
Beyez ya da yeşil bir kıyafet giyerek Hıdırlıktaki eğlencelere katılmak, şifa niyetine çiçek tolpamak, mangal sofrasına oturmak...
Bugün o lebaleb ilim dolu halimizle 'Hızır da ne, Hızır diye bir şey yok, olmaz öyle şey, hiçbir kitapta yazmıyor' falan deyiveriyoruz ya bazen.
Bilmiyoruz ki belki kul kulun hızırıydı bir zamanlar.
Hıdrellez arefesinde ağzı açık yiyecek kaplarının, kapısı açık ambarların, büzgüsüz para keselerinin içini gören kullar, kulların hızıydı kim bilir.
Gönüllerinden geçirdikleri ev vb şeylerin resmini ya da bir modelini yapan kullara, istedikleri kolyeler, bilezikler yerine yapraklardan, çiçeklerden kolyeler, bilezikler takan kullara, başka kullar hızırdı kim bilir. Yüzük veya küpelerini su dolu çömleklere atan kısmetsizlerin niyetlerini mani çekerek çıkarmak için bir gün sonra toplanan kadınlar hızırlarıydı belki de bahtları açılsın diye.
Bugünkü büyük şehirlerde ise bembeyaz ya da yeşil kıyafetleri ile çiçekli, yapraklı bilezikleri, kolyeleri ile çölleşmiş beton dağlarının arasındaki vahalardan biri gibi olan bir parkta toplanıp eğlenmek istese insan, muhtemelen önce diğer insanlar yadırgar.
Çölleşmiş beton dağlarının çorak ruhları, onların ruhlarını öyle ehlileştirmiştir çünkü.
Hatta öyle ehlileşmişlerdir ki o park alanı, dünyaya yeni gelen çocukların oyun alanı ihtiyacı olmasa arazi israfıdır, bilmemkaç katlı kaç bina kondurulabilir oraya.
Öylelerinin himmetiyle midir artık bilinmez ama nisanın son günü ulaşıma kapanacak güzergahları duyarız buralarda.
Bu sebeple sabah işe gitmek için kullanılacak yolu gözden geçirmek gerekir.
Resmi tatilse bile resmî olanlaradır tatil, adına bayram kutlananların bir kısmı ise resmî falan değildir.
Üstelik bir de Taksim meydanı üzerine her sene aynı muhabbet televizyonlarda.
Haklısını haksızını yıllarca düşünseniz bulamazsınız.
Çok acı olaylar olmuş, doğrudur doğru olmasına da bu acı ne çok ekmek doğurmuş, hâlâ yiye yiye bitiremiyorlar farkında mısınız?
Büyük acıların yası da büyük olur, bu da doğru, mutlaka saygı duymalı ama herhangi bir yastan yapılan temcit pilavı sofrasına oturmak istemeyip de birkaç gün sonra gelecek pırıl pırıl mayıs günlerinde, eğlenerek hep beraber kurulan sofralara oturmayı istemek daha güzel.