Siyaset, büyüme ve kalkınma çelişkisi

Malum 12. Kalkınma Planı hazırlıkları “siyasileştirilen ÖİK toplantılarıyla” başladı. Bunu konuşmuştuk.

Plan çalışmalarına “siyasileşti” dememin bir nedeni daha var.

On İkinci Kalkınma Planı’nın internet sayfasında şunlar yazıyor: “2053 vizyonu doğrultusunda hazırlanan 12. Kalkınma Planı, Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında ülkemizin potansiyelini harekete geçiren, bu sayede sürdürülebilir ve kapsayıcı büyüme hedefinin gerçekleştirilmesini sağlayan bütüncül bir yol haritasıdır.”

2053 vizyonu Plan’ın değil, AK Partinin vizyonudur.

Sayın Erdoğan 7 Mayıs, 2013 tarihinde partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada 2023, 2053 ve 2071 hedeflerini açıkladı.

Bildiğiniz gibi 2023 Cumhuriyetin kuruluşunun yüzüncü yılı, 2053 İstanbul’un fethinin altı yüzüncü yılı ve 2071’de Türklere Anadolu’nun kapılarını açan Malazgirt Zaferinin bininci yılıdır.

Siyaseten belirlenen hedeflere 12. Plan’da da yer verildiği için plan çalışmalarına “siyasileşti” diyorum. Düşünseniz AK Partinin siyasi vizyonunu, Türkiye’nin Planın da vizyonu hale getirmişler.

Gerçi ilk taşı bu arkadaşlar hak etmiyorlar. Bundan öncesi de var.

Nasıl mı?

Gelin başlayalım.

10. KALKINMA PLANI

Yıllar önce DPT’nin 20. Kat Toplantı Salonundayız. 10. Plan’ın hazırlıkları başlatılıyor. Toplantıda kendi çalışmalarımda da kendime sıklıkla sorduğum soruyu sordum.

“Neden Plan yapıyoruz?”

Soruyu anlamsız buldular ve güldüler. Ama cevap da veremediler.

Sorunun mantığı şuydu:

9. Plan’ın süresi bittiği için mi 10. Planı yapıyorsunuz?

Yoksa 10. Plandaki politika ve tedbirler ile Türkiye’yi şu ya da bu yönde bir kalkınmaya yönlendirmeyi mi hedefliyorsunuz?

Beyler anlamadılar. Şaşırdım mı? Tabii ki hayır!

9. Plan’ın süresi bitiyordu ve 10. Plan’ın yapılması gerekiyordu. Yani bir idari gerekliliği yerine getirmeleri gerekiyordu.

Yetmedi. Üstüne bir de siyasi gereklilik eklediler.

Sayın Erdoğan 7 Mayıs, 2013’de 2023 vizyonunu açıkladı demiştim ya! Bu açıklamadan 2 ay sonra 1 Temmuz, 2013’de TBMM’ye sunulan 10. Planda da “2023 hedeflerine” yer verdiler.

Türkiye’nin Kalkınma Planını hazırlayanlar yemediler içmediler, bir siyasi partinin hedeflerini kendilerine kıble edindiler. (Hatırlatayım bunların tamamı DPT 1989 girişlidir.)

Planda şunu yazdılar, yazdılar gerçekten: “2014-2018 dönemini kapsayan Onuncu Kalkınma Planı, ülkemizin 2023 hedefle­ri doğrultusunda hazırlanmıştır.”

Bir siyasi partinin hedefleri ne ara ülkenin hedefi olarak Plan’da yer alır. Hoş o hedeflere göre 2018 yılında kişi başına milli gelir 16 bin dolar ve 2023 yılında da 25 bin dolar olacaktı.

Oldu mu? Tabii ki hayır.

Kaç dolar oldu?

Orta Vadeli Programa göre 2022 yılında 9 bin 485 dolar.

Bu sapma nedeniyle sorumluluk alan var mı? Tabii ki yok. Devlet memuru partinin memuru haline gelirse ve hizmet ettiği parti de iktidarsa kalırsa sorumluluk alan da olmaz.

2023 hedefleri milli gelir, dış ticaret, istihdam ve enerji üretimi büyümesi gibi sayısal hedefler içermektedir.

Oysa kalkınma planlarının derdi “dar anlamda büyüme” değil, “geniş anlamda kalkınma” olmalıdır.

Nasıl mı?

Devam edelim.

KALKINMA HEDEFİ

Değerli okur dünden bugün iyi olmak iyi olmak anlamına gelmez. Hikâyeyi böyle okursanız Türk köylüsünün krallardan daha iyi bir hayat yaşadığını söylemeniz gerekiyor.

Hangi krallardan? Tabii ki Orta Çağın krallarından.

Orta Çağın krallarının nesi vardı Allah Aşkına? Soğuk taş saraylarında tir tir titreyerek karanlıkta oturuyorlardı.

Türk köylüsü gibi traktörleri, buzdolapları, akıllı telefonları, elektrikleri ve daha başka bir sürü alet edavatı yoktu.

İşte bu yüzden büyüme hızları gerçek bir refah göstergesi değildir.

Allah sağlık verirse doğan her çocuk 60’lı, 70’li yaşlarına kadar büyüyor. Ancak nasıl büyüyor? Kimisi sağlıklı kimisi sağlıksız?

Ülkelerin gelişmesine de böyle bakmak gerekiyor.

Akran ülkelerle karşılaştırıldığında bir ülkenin sağlığı ne durumdadır?

Şekil 1’de Türkiye’nin dünya gelirinden aldığı payı gösteriyorum.

Türkiye 2013 yılında dünya gelirinden yüzde 1,06 oranında pay alıyordu. İzleyen yıllarda Türkiye’nin payı giderek düştü ve 2020 yılında binde 74’e indi.

Yani akran ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye hızla fakirleşti.

Vizyoner plancılar bu gelişmeye bir cevabınız var mı?

Bu kadar mı? Tabii ki hayır!

Bakın Birinci Kalkınma Planını hazırlayan plancıların vizyonu nasılmış?

“Yüksek bir kalkınma hızına ulaşarak geliri artırmak başlı başına bir amaç değildir. Asıl hedef toplum refahını ve insan mutluluğunu artırmaktır. Artan kaynakların bu yolda kullanılması gereklidir. Kalkınma Plânı kalkınma yüküne katılmada ve kalkınmanın ürünlerinden faydalanmada adalete uygun bir gelir dağılışını sağlayacak şekilde hazırlanmıştır. Bu yolla kalkınma, demokrasi ilkelerine uygun, dengeli bir toplum düzeni kurulmasına yönelecektir. Toplu bir kalkınma, ancak bunu gerçekleştirecek bir teşkilâtlanma ile başarılabilir. Plân Hedefleri ve Stratejisi’nde bu şartı yerine getirecek temel reformların ve yeniden düzenleme hareketlerinin ilkeleri belirtilmiştir.”

Bu plancıların vizyonu sadece geliri artırmak değildi. Demokrasi, mutluluk, gelir dağılımı adaleti ve dengeli bir toplum düzeni gibi dertleri de vardı.

2022 yılı Dünya mutluluk endeksinde Türkiye 147 ülke arasında 112’nci sıradadır. 2013 yılındaki Raporda Türkiye 77’nci sıradaydı.

Hazırladığınız planlarda nerelerde hata yaptınız da Türkiye’yi 77 sıra gerilettiniz? Neden milleti Venezuella, Mozambik, Bangladeş, Irak ve İran halkından daha mutsuz hale getirdiniz?

Dünya Bankası verilerine göre 2013 yılında Türkiye’de vatandaşlarn ifade özgürlüklerinin ve kamu yöneticilerinin hesap verebilirliklerinin notu 40,85 iken, 2021 yılında yarı yarıya düşmüş ve 23,67 olmuş. Mozambik’in notu 31,40 ve Guetemala’nınki ise 34,30.

Var mı buna bir diyeceğiniz?

Hukukun üstünlüğü alanında Türkiye’nin notu 2013 yılında 54,46 iken 2021’de 36,54’e düşmüş. 2021’de beğenmediğiniz Küba’nın notu 37,98, Çin’in ise 53,85 olmuş.

Buna ne dersiniz?

Aynı dönemlerde Türkiye’nin yolsuzluk notu da 60,66’dan 40,38’de düşmüş. 2021’de Çin’in notu (58,17) Türkiye’den iyi, Çin’in iyi mi? Malezya’nın 61,06.

Cevap alayım.

Farkındaysanız yeni yıla girdiğimiz bugün moralinizi daha da bozmamak adına, karşılaştırmalarda modern demokrasilere sahip ülkelerin verilerini kullanmadım. Yoksa sizleri daha çok üzerdim.

Değerli okur yazı aslında burada bitti. Ama bugün için sizlere özel bir müjdem var.

Evet, müteahhitlerin ücretlerine yine zam geldi.

KÖPRÜ VE TÜNEL ÜCRETLERİ

Malum siz kızıyorsunuz diye hükümet 2021 Temmuz’undan beri otoyol ve köprü ücretlerine gişelerde zam yapmıyor. Ancak sözleşmeye göre belirlenen ücretlere zam yapıyor ve aradaki farkı sizlere çaktırmadan “katkı payı” başlığı altında müteahhitlere milli bütçeden ödüyor.

Şekil 2’de 1 Ocak, 2023 tarihinden itibaren KDV dâhil geçerli olacak ücretleri gösteriyorum (kırmızı sütun). Siyah sütun 2022 gişe ücretleri ve kırmızı sütun da bu ikisi arasındaki farkı gösteren “katkı payıdır.”

2023 yılında gişe ücretlerine zam gelmez ise; sizi kızdırmamak adına bütçeden sadece bu dört projede ödenecek toplam katkı payı yaklaşık 21 milyar TL olacak.

Daha bunun otoyolları da var.

Ayrıca her üç ayda bir kur artışlarına göre sözleşme ücretlerinde yapılacak zamlar var.

Var oğlu var.

İyi seneler.

screenshot-4.jpgscreenshot-1.jpg

YORUMLAR (12)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
12 Yorum