Yolsuzluk bir insan hakkı mıdır?

10 ilimizde ortaya çıkan 6 Şubat depremi büyük bir felakete neden oldu. Bu yazının başına oturduğumda AFAD verilerine göre 44 bin 218 kişi hayatını kaybetmişti. Bölgeden tahliye edilenlerin sayısı 528 bin 146’ya ulaştı.

520 bin bağımsız bölümden oluşan 164 bin 321 bina yıkık, acil yıkılacak ve ağır hasarlı.

Bizler 3 haftadır bu acıyla dertleniyoruz. Gün birlik zamanıdır diyoruz. Herkes elinden geldiğince bölgeye yardım etmeye çalışıyor.

Heyhat!

Bu arada bazılarının ülkeden tüyme çabalarına şahit olduk.

Evet, bu kartondan evleri yapan müteahhitler ülkeyi terk etme derdine düşmüşler.

Bunların ölümüne neden olduğu canlar toprağın altına verilirken. On binlerce insan sokaklarda yaşarken. Hala enkazdan çıkarılmayı bekleyen bedenler varken.

Bunların siyasetle iç içe oluşlarını gördük. Nurdağı’ndaki müteahhidin belediye meclisi üyesi ve imar komisyonu başkanı olduğunu öğrendik. Sosyal medyada Cumhur İttifakına mensup Gaziantep’li siyasetçilerin birbirleri hakkında yaptıkları yenilmesi yutulması mümkün olmayan iddialara ve hakaretlere şahit olduk.

2011 yılında, Erzurum Kış Olimpiyatları için yapılan Atlama Kuleleri temel mühendislik hataları nedeniyle 2014 yılında çöktü. Bu rezaletin sahibine davetiye usulüyle Kahramanmaraş’taki enkaz kaldırma işi verildi.

Bunu da gördük.

Sonra da Adalet Bakanı “Sorumlu olan herkes milletin gözü önünde milletin yargısına hesap verecek” demiş.

O hesaplar zamanında sorulsaydı bunlar olmazdı.

Nasıl mı?

Gelin bir bakalım.

CEZASIZLIK

Dün bir televizyon programında eski milletvekili Sırrı Süreyya Önder Türkiye’nin en büyük terör örgütü “imar şebekesidir” dedi. “Bu çetenin elbirliğiyle 50 bine yakın vatandaşımız hayatını kaybetti” diye de ilave etti.

Değerli okur Önder haksız mı Allah Aşkına!

10 ayrı ilde kartondan yapılan evler tesadüf olamaz.

Unutmayın tango dansı yapmak için iki kişiye ihtiyaç duyulmaktadır.

Bu müteahhitlerin bir de karşı tarafı bulunmaktadır.

Kimler mi? Bildiniz.

Kamu görevlileri ve siyasetçiler.

Kamu görevlilerinin ve siyasetçilerin koruması altındaki müteahhitler cezalandırılmayacaklarına inanmışlar.

Bu denli büyük bir yolsuzluk başka türlü olamaz zaten. Herkes işin içinde. Muhasebeciler, hukukçular, mühendisler ve hatta basın.

Eğer cezasızlığa inanıyorsanız yaratıcılığınızın sınırı kalmaz.

Fay hattının üzerine ev yaparsanız. İmar ve iskân işlerini siyasetin korumasında halledersiniz. Devletten aldığınız yetkiyle 4 kat yerine 20 kat çıkarsınız. Binalarda deniz kumu kullanırsınız. İnşaatta kullanacağınız demiri inceltirsiniz ve demirin sıklığını düşürürsünüz. Bina bir an önce bitsin diye betonu sulamazsınız.

Böyle bir organizasyonun olduğu yerde hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığından bahsedilemez?

Nasıl mı?

Devam edelim.

HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ

Türkiye yolsuzluk, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı gibi uluslararası endekslerde sürekli geriye gitmektedir.

Bu yılın 31 Ocağında Uluslararası Şeffaflık Derneği “Yolsuzluk Algı Endeksini” açıkladı.

2001 yılında yolsuzluk algısı sıralamasında Türkiye 54’üncü sıradaydı. 2022 yılında 180 ülke içerisinde 101’inci sıraya geriledi. Tanzanya ve Etiyopya bizden daha iyi durumda. Düşünün artık.

Dünya Bankası dünya genelinde yönetişim göstergeleri açıklıyor. Bunlardan birisi de hukukun üstünlüğü göstergesidir.

Yönetişim bir ülkedeki yetkililerin kullandıkları kurumlar ve gelenektir.

Hukukun üstünlüğü, vatandaşların toplumsal kurallara güvenini ve saygısını göstermektedir. Bu kurallar ve kurumlar sözleşmelerin icrasının kalitesini, mülkiyet haklarını, polisi ve mahkemeleri içermektedir.

Şekil 1’de Türkiye’nin hukukun üstünlüğü göstergesindeki notunun değişimini gösteriyorum.

Hatırlarsınız Türkiye’de kamu yönetimindeki ilk kapsamlı dönüşüm, 2011 yılında hükümete verilen yetkiyle çıkartılan Kanun Hükmündeki Kararnamelerle başladı.

2011 seçimleriyle birlikte AK Partinin “ustalık dönemi” de başlamıştı.

Bu dönemden itibaren (2014 yılı hariç) hukukun üstünlüğü notumuz sürekli kırık geldi ve geriledi.

Sadece hukukun üstünlüğü mü? Ya imar notumuz?

KONDA, 2022 yılı Ocak ayında, benimde çalıştığım bir proje kapsamında Uluslararası Şeffaflık Derneği için 2780 kişiyle telefon araması yaparak bir anket düzenledi.

Bu ankete göre Toplumun %82 gibi büyük bir çoğunluğu siyasi partilerin yolsuzluğa bulaşmış olduğunu düşünüyor.

Toplumun %85 i ihaleleri en çok yolsuzluk yapılan işlemler olarak görürken, bunu imar ve ruhsat işlemleri (%82) takip ediyor.

2019 yılı belediye seçimlerine göre deprem bölgesindeki 10 ilin 6’sı AK Partili, 2’si CHP’li, biri MHP ve biri de HDP’lidir. (Diyarbakır’da HDP’li Başkanını yerine kayyım atandı, ama kayyım döneminden önce belediye HDP ve selefleri tarafından yönetiliyordu.)

Benzerini ilçe belediyeleri için de söyleyebiliriz. Bölge’de AK Partinin 59, CHP’nin 22, MHP’nin 18, HDP’nin 15, SP’nin 2 ve İyi Partinin de 2 ilçe belediye başkanı bulunmaktadır.

Deprem KONDA’nın bulgularını doğrulamaktadır.

Sadece deprem mi?

Gelin size “gün birlik günü” nasıl olurmuş bir anlatayım.

İNSAN HAKKI VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ

2013 yılında siyasi partiler TBMM’de benzeri görülmemiş bir ittifak kurdu. 6459 sayılı Kanunla “Kamu kurum veya kuruluşlarının yaptığı ihalelere fesat karıştıran kişiye verilen 5 yıldan 12 yıla kadar olan hapis cezası, 3 yıldan 7 yıla indirildi.”

Açık gerekçeyi bilmiyoruz ama örtülüsü belliydi. Çünkü 2009-2013 yılları arasında belediyelerde çok sayıda soruşturma başlatılmıştı. 29 Mart 2009 - 1 Nisan 2013 tarihleri arasında İçişleri Bakanlığınca verilen 3 bin 861 araştırma/ön inceleme onayının bin 682’si AK Partili, bin 181’i CHP’li, 481’i MHP’li, 199’u BDP’li (HDP), 318’i ise diğer partilere mensup belediye başkanları hakkındaydı.

Baksanıza şu an şeytanlaştırmaya çalıştıkları HDP’nin selefi BDP’yle nasıl omuz omuza verip ihaleye fesat karıştırma suçunun cezasını hafifletmişler.

Değerli okur şimdi sıkı durun ve lütfen yazının başlığına bir daha bakın!

Türk Ceza Kanununda değişiklik yapan kanunun adı “İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” idi.

Son söz olarak şunu söyleyeyim: “bu düzenlemeyi yapanlar, Türkiye’de ihaleye fesat karıştırma suçunun bir insan hakkı ve ifade özgürlüğü olduğunu mu düşünüyorlardı?”

İyi pazarlar.

g-copy.jpg

YORUMLAR (27)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
27 Yorum