Olmadı, olmaz ve olmayacak

Trabzonspor yönetimi görev başında ikinci yılını doldurdu.
Şampiyon bir takım devralan yönetimin, görev yaptığı ve geride kalan iki yılın ardından Trabzonspor, şampiyonluk şöyle dursun matematiksel de olsa kümede kalmaya çalışan bir takıma evrildi.

Neresinden bakarsanız bakın muazzam bir düşüş söz konusu.

Şüphesiz bir spor kulübünde tek gösterge kriteri futbol takımının başarısı değildir. Diğer branşlar, mali durum, halkla ilişkiler, sosyal çalışmalar vs. türünden bir çok faktör performans kriteri açısından belirleyici olabilir.

Ancak profesyonel futbol takımı kategorisinde mücadele eden bir spor kulübünün futbol takımının başarısı, bütün bu unsurların tamamının katbekat önünde görünür.

Hele hele söz konusu kulüp, kurulduğu günden beri en üst seviyede rekabet etmeyi ve sonucunda da birinci sırayı kazanmayı misyon ve vizyon haline getirmiş Trabzonspor gibi bir kulüpse, kulüple ilgili cümlelerin %99,99 unun futbol takımının başarı ya da başarısızlığı ile ilgili kurulması kaçınılmazdır.

“Bu böyle mi olmalıdır” konusu şüphesiz tartışmaya açıktır ama özellikle Türkiye’de bu böyledir.

Bir önceki başkan döneminde, futbolculara şampiyonluk primlerinden aylık taksitlerine kadar ödeme yapamayacak seviye dip yapan ekonomik durumu bir ölçüde düzene sokabilen yönetim , ne yazık ki Süper Lig mücadelesinde iki yıldır çok kötü bir performans ortaya koymaktadır. Orhan Ak’ı da dahil edersek iki yıl içerisinde tam beş teknik adamla çalışan, beşinde de başarısız olan ve bu süreçte binbir güçlükle elde ettiği mali kazanımları çok sayıda vasat ve vasat altı futbolcu transferi ile adeta çarçur eden Trabzonspor yönetimi açıkçası önümüzdeki 2025 - 26 sezonu planlaması adına da fazlaca bir umut verememektedir.

Şampiyonluk sezonunda dolu tribünler önünde oynamaya çalışan futbol takımı iki yıldır birkaç istisna haricinde boş tribünlere oynamaktadır.
Oysa kimsenin isimlerini dahi bilmediği U 19 takım futbolcuları, gösterdikleri olağanüstü performans ile A takımına nazire yaparcasına Akyazı‘yı tıklım tıklım doldurmuş ve binlerce kişi de dışarıda kalmıştı. Bu bile Trabzonspor camia ve taraftar nezdinde, futbol takımına duyulan ilgi, alaka ve güven açısından mukayeseli bir kriterdir.

Yönetim, futbol takımının başarısızlığı, istikrarsızlığı ve sıradanlaşmasına engel olamayıp, önümüzdeki sezon da bu tür başarısız tekrarlarla başlarsa durum kendiliğinden olağanüstü bir kongre sürecine
evrilebilir.

Bizden uyarması.

FATİH TEKKE

Gerek Şenol Güneş gerekse de Fatih Tekke, biri kaleci diğeri de forvet olarak gerçek ve tartışılmaz birer efsane idiler. Şenol Güneş’in kaleciliği ve futbol oynadığı sürece kırdığı rekorlar hala daha konuşulmakta. Fatih Tekke’yi ise en çokta kendilerine karşı oynadığı savunma oyuncularından dinleyebilirsiniz.

Ancak Georgi Hacı örneğinde olduğu gibi her yıldız futbolcu iyi teknik direktör olamıyor ne yazıkki.

Liyakat sahibi olarak kabullenilmeniz adına konuşulacaksa eğer başka bir kategoride gösterdiğiniz üst düzey başarı her işi aynı oranda başarı ile yapabileceğiniz anlamına gelmez.
Tıpkı efsane kaleci Şenol Güneş ve vasat teknik direktör Şenol Güneş örneğinde olduğu gibi.

Olağanüstü forvet ve taçsız kral Fatih Tekke, taraftarların özellikle sosyal medyada gösterdikleri büyük teveccüh üzerine göreve geldi.

Şüphesiz taraftarın bu teveccühünde futbolcu Fatih Tekken’in etkisi yadsınamaz.

Ancak yaklaşık on yıl önce teknik adamlık yapmaya başlayan ve bu on yılda bazıları aynı takımda tekraren olmak üzere tam 12 kez görev yapan Fatih Hoca, Alanyaspor‘da görev yaptığı bir yıla yakın süre haricinde bir takımın başında uzunca süre kalmamış. Genelde birkaç aylık çalışmaları olmuş. Ortaya çıkan teknik adam referansı Trabzonspor için şüphesiz yetersiz.

Yönetim, bu CV ye sahip (yani “Trabzon doğumlu yıldız futbolcu etiketi olmadan” )başka bir teknik adam ile 4,5 yıllık sözleşme imzalamış olsaydı muhtemelen kafaların üzerine huni konarak kendilerine teşekkür edilirdi.

FENERBAHÇE MAÇI

Dört maçtır Trabzonspor’un başında olan Fatih Tekke hocanın takımı bu dört maçta tam yedi gol yedi. Birkaç top direkten döndü Trabzonspor kalesinden. Uğurcan bir penaltı kurtardı. Rakipler defalarca Uğurcan’la karşı karşıya kalıp gol atamadılar, çoğunu uğurcan kurtardı ya da bazılarını da gol yapmayı beceremediler.

Kabul edilmelidir ki bu zayıf savunma kurgusu Fatih Hoca’ya Şenol Güneş’ten miras kaldı. Bu satırların sürekli okurları Şenol Güneş’in savunma zafiyetini gayet iyi hatırlarlar.

Ancak Şenol Güneş’in de öğrencisi olan Fatih hoca geldiği günden beri kafasındaki şablon ile meşgul. Trabzonspor’un şu an ligde küme düşme hattında olmasının en önemli sebebi olan savunma kurgusu zayıflığı ve bunun sonucu olarak çok gol yeme durumu devam ediyor oysa.
Fatih hocanın şablonunda bu savunma kurgusunun onarımı ne kadar yer tutuyor, bilmiyoruz. Ama her ne kadar yer tutarsa tutsun, bu bölgede şu ana kadar pozitif hiçbir düzelme işareti görünmemekte.

Kupa kovalayan ve herhangi bir kategoride iddia sahibi her takımın birinci önceliği savunma kurgusu olmalıdır.

Eğer çok iyi bir hücum hattınız varsa ve her maçta yedi gol atıyorsanız ama savunmanız kötü ise ve her maçta sekiz gol yiyorsa attiginiz yedi gol sizi kandırmaktan başka hiçbir işe yaramaz.


Bırakın kupayı maşrapa bile kazanamazsınız .

Fatih hocanın Fenerbahçe maçı sonrası açıklamalarını da şaşkınlıkla karşıladık.
Hoca “oyun olarak kazandık ama skor olarak kaybettik” dedi.

Hoca ilk yarıyı kastediyor olmalı. Oysa rakip Fenerbahçe daha üç gün önce sezonun en büyük travmasını yaşamış ve ezeli rakibine bu sezon üçüncü kez yenilerek muhtemel büyük bir infiali, hala matematiksel ihtimalin devam ediyor olmasından dolayı Trabzonspor maçı önlemişti. Nitekim Mourinho çarşamba kadrosundan tam yedi oyuncuyu değiştirmiş ve takımını abandone durumundan kurtarmaya çalışmıştı. Ancak Fenerbahçe takımı Trabzonspor maçının ilk yarısı boyunca abandone durumundan kurtulamadı. Ama malum, maçlar 90 dakika.

Bu devrede Trabzonspor direkten dönen topuyla biraz da şansızdı. Ancak kurt bir hoca Fenerbahçe’nin durumunu fark ederek bu devrede işi bitirebilirdi. Çarşambanın sıkıntısı ile maça başlayan ve ilk yarı boyunca bunu atlatamayan Fenerbahçe, bir de iki farktan maçı çevirmenin motivasyon zorluğunu yaşayabilirdi.

Fatih hoca, ilk yarıdaki oyun ve sonucun kerametini kendinden kabul etmiş olmalı ki ikinci yarıda sezonu kapatmamak için var gücüyle üstüne geleceği kesin olan Fenerbahçe’ye karşı hiçbir tedbir almamıştı.

Örneğin “maçta oynasa da olur oynamasa da olur” türü oyunculardan olan Arif’in yerine Nwakaeme‘yi alarak oyunu biraz daha ileriye taşıyabilir ve böylece Fenerbahçe’nin bu denli üzerine gelmesini engelleyebilirdi.
Ama Trabzonspor’un ikinci yarıda etkili bir şutu bile yoktu.

Bir başka tuhaflık da son on yıl içersinde Türkiye futboluna damga vuran bir kaç fantastik oyuncudan biri olan Talisca‘nın ikinci yarı oyuna girdikten sonra Fatih Hoca’nın adeta onu fark etmemesi idi.

İkinci yarıda oyunu çeviren ve hat trick yapan Talisca muhtemelen antrenmanlarda bu kadar rahat şutlar atamıyordur.

Fatih hocanın bundan sonraki maçlarda rakip oyunculara karşı daha fazla tedbir alması gerekiyor.

Yoksa önüne gelen forvet Trabzonspor’a gol atıyor..
Hem de kariyer sezonunu yaşayan kaleci Uğurcan’a rağmen.

YORUMLAR (6)
6 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.