128 milyar dolar oyna oyna bitmez
Kabultü vehebtü kabultü vehebtü, kabultü vehebtü...”
Bu rezalettir. Kitapta yeri yok. Nasıl ettiyseler, dinde bir yerini bulmuşlar, uyguluyorlar!
Mevtanın namaz borcunu ödemek için mevta adına her kılmadığı vakte karşılık bir fidye vereceksin.
Fidyeyi mevta sağken bizzat verse neyse... Kendisi bir fedakarlıkta bulunmuş olur. Öyle değil. Adam öldükten sonra fidyeyi varisleri veriyor. Varisler uyanık. Mevtanın parası olsa bile hepsini namaz borcuna mı verecekler? Fidye için küçük bir miktar ayırıyorlar.
Küçük bir miktar nasıl büyük bir miktara baliğ olacak? Görürsünüz şimdi.
Mevtanın fidyesi, - kılmadığı vakit namazı sayısı çarpı bir fitre miktarı eşittir- faraza 50 bin lira tutuyor.
Kur’an kursu talebelerini çağırıyorsun ellerine 100’er lira veriyorsun. Karşılıklı oturuyorlar veya ayaktalar. 100 lirayı alan ‘Kabultü’ diyor, ‘Kabul ettim.’ Der demez ‘vehebtü’ (hibe ettim) diyerek parayı karşısındaki arkadaşına uzatıyor.
Kabultü-vehebtü diye diye parayı bir müddet alıp veriyorlar.
Tamaaam. 50 bin liralık namaz borcu ödendi.
Hem komik, hem ayıp.
Adı ‘ıskat.’ Sakıt etmek, düşürmek. Ödenmemiş namaz borcunu fidye vermek suretiyle hesaptan düşmek.
Sonra da paranın hepsini talebelerin elinden alırlar. Yahu alma, çocuğun cebinde üç beş kuruş harçlık dursun. Çocuklar sevinince belki rahmete, mağfirete vesile olur.
Alıp ne yaparlar? Hüsn-i zann edelim, yine talebelere harcarlar. Harcamasalar bile, sorduğun zaman öyle izah ederler.
‘Iskat’ işine benziyor muydu 128 milyar doların harcanması?
Bir ara ‘fiktif döviz satışı’ diye bir laf dolaştı piyasada.
Fiktif olunca illa ki modern mi olması lazım? Iskat da fiktif bir hayır hasenat! Hem fiktif, hem kadim!
(Demek ki kadim olan her şey iyi olmak zorunda değilmiş.)
Devlet, kamu bankaları üzerinden döviz satıyor.
Dövizi nereden buluyor?
Merkez Bankası’ndan.
Kasada döviz olması şart değil, hesabını dolara çeviren mudi doları cebine doldurup gitmiyor nasıl olsa. Ya da “Hani benim dolar, nereye yatırdın, göster?” diye tepesine çökmüyor veznedarın.
İktisatçılar, grafiklere bakarak bir şeyler döndüğünü anlıyorlar.
Bir hesap kalemini göremedikleri zaman, “Aaa, bu görünmüyor, birileri bir şeyler çeviriyor” diyebiliyorlar.
128 milyar doları da buldular.
Buldular dediğime bakmayın, doların sırra kadem bastığını, kaybolduğunu buldular.
Meğer devlet, kendisi, kasanın başına geçmiş dolarları satıyor.
Geçenlerde İbrahim Turan güzel anlatıyordu.
Evin var. Fakat işlerin kötü gidiyor. Para lazım. Evi satıyorsun. Ama sattığın adamla anlaşıyorsun, evde oturmaya devam edeceksin. Oturduğun sürece kira ödeyeceksin. Böylece, dışarıdan bakanlar senin iflasın eşiğine geldiğini anlamayacaklar.
Bitmedi. İşler hala kötüye gidiyor ve hala para lazım. Bu sefer, oturduğun evi tekrar, gizlice satıyorsun. O sattığın adama da kira ödüyorsun. Sonra üçüncü kez...
Hoşuma gitti.
Kabultü-veheptüden daha modern.
Dolar bu satışlarla düşseydi bizim ekonomi yönetimi dünyada yeni bir şey keşfetmiş olacak ve isimleri Keynes gibi iktisat tarihine geçecekti.
Olmadı. Yarım iktisatçı memleketi iktisattan etti.
Bu, kamunun bir kuvvetini acemice, beceriksizce, dipsiz bir kuyuya atar gibi heba etmektir.
Kötü niyet olması şart değil. Cahil olmak yeterli.
Cahil olmak kabahat mi? Hayır.
Fakat cahil olana cehaletiyle mütenasip bir sorumluluk verirsin.
“128 milyar dolar nerede?” sorusu herkesin anlayabileceği şekilde çizdi bu beceriksizliğin altını.
Meblağ büyük.
Dövizdeki kımıldanmalara bakarak satıyorsun.
100 milyon dolar, 500 milyon dolar, 50 milyon dolar... Parça parça satıyorsun. İnerken alıyorsun, çıkarken satıyorsun, bir şeyler ediyorsun.
Geçenlerde “Yayığın yağını kim götürdü” diye yazmıştım.
Bizim devletin paralı yerlerinde dolaşan uyanıklar var. Porsche görünümlü arabasında kokain çeken pudra şekerli çocuk, en masumları, en fakirleri.
Devletin içinde ve etrafında arı oğul atar gibi kalabalık, vız vız vız dönüp duran bir sürü fırıldak var. Zehir gibiler. Paranın inip çıkmasından, yan yan gitmesinden, her şeyinden anlarlar.
İçeriden tüyo alabilirler çünkü içerideler.
Dolar inip çıkarken, 128 milyar dolar parça parça piyasaya sevk edilirken, bu uyanıklar hiç mi heyecanlanmadılar? Hiç mi coşmadılar?
Dolarları hiç mi koklamadılar?
Bence koklamışlardır. Ellerini de sürmüşlerdir. Oynamışlardır.
128 milyar dolar, oyna oyna bitmez!
Dolarların Merkez Bankası’ndan çıkış takvimi ve kimlere satıldığı bilinirse, dolarla oynayanlar da bilinebilir.