ABD 8’de 8 kusurlu ama...
ABD’nin yeni başkanının seçilmesiyle Beyaz Saray’a yerleşmesi arasında geçen süre önemlidir derler.
Eski başkanın yetkisini mahdut ölçülerde kullandığı, ciddi işleri yeni başkana bıraktığı 2,5 aylık bir zaman dilimi.
Eski Başkan gündemden düşmüştür. Olan biten işlerin sorumluluğu ona yüklenemez. Ama hala yetkisi vardır. İsterse bazı işler yapabilir.
Bazı teorisyenler, bilhassa İsrail’in dönemi kullandığını, İranlı nükleer Fizikçi Muhsin Fahrizade’ye suikastın bir ara dönem operasyonu olduğunu söylüyorlar.
Doğru olabilir.
Gerçi İsrail operasyon yaparken hiç de dönem gözetiyormuş gibi görünmüyor.
Neyse, şu anda konumuz bu değil zaten.
Konumuz CAATSA yaptırımları.
Nedir CAATSA?
Countering America’s Adversaries Trough Sancions Act. CAATSA. Amerika’nın Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası.
Trump, yasayı 2017 Ağustos’unda imzalamış.
Hasım kim burada?
İran, Kuzey Kore ve Rusya.
Neden hasımlar?
İran, ‘terörü himaye ettiği’ gerekçesiyle. Bir de yürütmekte olduğu nükleer program yüzünden. Kuzey Kore kitle imha silahları ürettiği için. Rusya, Ukrayna’daki ve Suriye’deki savaşa müdahil olduğu ve ABD’nin 2016 seçim kampanyasını siber casusluk yöntemleriyle manipüle ettiği için.
İyi de, Türkiye neden hasım oldu?
Görünen o ki, Türkiye doğrudan ‘hasım’ değil. Rusya hasım olduğu için hasım.
Amerikalılara göre, Türkiye’nin Rusya’dan S 400 alması Rusya’ya uygulanan yaptırımların ihlali anlamına geliyor.
Trump, görevi Biden’a devretmeyi beklerken Senato’nun ve Temsilciler Meclisi’nin aldığı Türkiye’ye yaptırım kararını onayladı.
“Veto edeceğim” diyordu. Niye etmedi? Hani bizi anlıyordu? Rusya’dan S 400 alınması konusunda Obama’yı suçluyordu, Türkiye’ye Patriot vermedi diye?
Türkiye’ye giderayak bir kötülük yapmak için mi onayladı?
Ya da ‘Kötü polis’ rolü mü oynuyor.
İkisi de değil.
Türkiye’ye yaptırım kararı Temsilciler Meclisi’nden de Senato’dan da -ABD bütçesinin içinde- nitelikli çoğunlukla geçti.
İstese bile, görev süresi dolmak üzere olan bir başkan olarak yasama organlarının bu kadar kuvvetli bir çoğunlukla aldığı kararı onaylamaktan kaçınamazdı.
Trump’ın CAATSA’yı onaylamasının, Biden’ın elini rahatlattığını, gelir gelmez Türkiye’ye yaptırımlarla uğraşmaktan ve Türkiye’yle kriz çıkarmaktan Biden’ı kurtardığını düşünmek de mümkün.
Trump, yasayı onaylarken Türkiye’nin S 400 edinmesi konusundaki sözleriyle çelişmiş sayılmaz.
Yasada 12 yaptırım sıralanıyor. İçinde döviz işlemlerini kredi alıp-vermeyi yasaklayan, ciddi mali sıkıntılara sebep olacak maddeler var.
Trump, içlerinden en az 5’ini seçmek zorunda.
Seçti de. Genel kanaate göre, Türkiye’ye zararı en az dokunacak maddeleri uygulamaya koydu.
Maddeler, Savunma Sanayii Başkanlığı’nın (SSB) işleriyle ilgili.
SSB’ye ihracat lisansı veya 10 milyon doların üzerinde kredi verilmesini, S 400 alımında görev almış olan Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir ve beraberindeki 3 yetkilinin ABD’ye girişlerini, ABD’de mal mülk edinmelerini yasaklayan maddeler.
Etkilenir miyiz bu maddelerden?
İsmail Demir’in ABD’ye girememesi, mal mülk edinememesi çok önemli değil.
Kredileri de ABD’nin ortak olduğu kuruluşlardan almazsın da başka yerden tedarik edersin.
Ancak...
Türkiye son yıllarda Savunma Sanayii’nde önemli mesafeler kat etti.
3 milyar dolardan fazla ihracat yapıyor.
İhraç edilen ürünlerin bazı aksamı ABD’den ithal ediliyor. Atak helikopterleri bunlardan biri mesela.
Böyle ürünleri ABD’nin izni olmadan ihraç edemiyoruz.
Şu halde, ihracatımıza etkisi olur.
Peki, haklı mı yaptırım kararları?
Değil. Biz haklıyız. Bunu Trump bile teslim ediyordu.
Ancak şöyle bir soru sorulabilir.
Trafik kazalarında, 8’de 8 karşı tarafın kusurlu olduğu durumlarda bile, ‘şunu yapmasaydım veya şunu yapsaydım kaza olmayabilirdi’ diyebileceğimiz bir şey vardır.
Tamam, ABD 8’de 8 kusurlu. Ama biz sorunu doğru mu yönettik?
Eğer doğru yönettiysek mesele yok.