Alnını Mescid-i Aksa’nın eşiğine koyan adam
Akif İnan gelecekmiş. Rüya sinemasında konferans verecekmiş.
Eh biz de o zamanlar Mavera falan okuyoruz. Akif İnan’ın isminden biraz da şiirinden haberimiz var. Çok değil biraz.
Fehmi Usta’yla birlikte gittik aldık Akif İnan’ı. Balıkesir Garı’ndan aldık.
Şimdi şüpheye düştüm. Yoksa garajdan mı aldık? (Garaj denirdi otobüs terminallerine.)
Fark etmez. Balıkesir’de istasyonla garaj birbirine yakın.
Otelde bize seccade sordu. Bir battaniye bulduk. ‘Bu yeter’ dedi.
30’lu yaşlarında. Yüz çizgileri kuvvetli. İlk intibam, mütevazı bir adam.
Olsa olsa 1977’dir. Demek 40 sene olmuş.
Akif Abi ahirete göçeli 17 sene oldu. Daha dün sendikasının başındaydı.
Zaman çabuk geçiyor değil mi?
***
Evet, sendika işleriyle uğraştı bir müddet Akif İnan. Sendikanın başkanıydı. (Eğitim Bir Sen.)
Bizimse, ‘Akif Abi’mizdi. Bazen de Akif Hoca’mız.
Akif Abi’nin Balıkesir’deki konferansta ne anlattığını dahi hatırlamıyorum. Unutmuşum. Sesi kulaklarımda, ne anlattığı kulaklarımda değil.
Ama 1980’de, Eskişehir’de “İslam Dünyası bir milyarlık bir hapishanedir” dediğini unutmam.
Bir doktor arkadaş ‘la galibe illallah’ diye çığlık atmıştı salonda, o çığlık da kulaklarımda.
Dilimizde dolaşırdı, Akif İnan’ın ‘El Gazeli.’
“Ellerine sarın kalbimin için
O ayla boyanmış nar ellerine”
“Bitirip şu kuru kara ekmeği
Göç etsem diyorum yar ellerine...”
Akif İnan’ın gazelleri aruzla yazılmamıştır. Ama çoğunda, Akif İnan’ın sesine uygun bir ritim vardır. Bakın başka başka şiirlerden beyitler.
“Türkümüz dünyayı kardeş bilendir
Gökleri insanın ortak tarlası.” (Umut Gazeli.)
“Sen attın bilmeden kuyuya taşı
Dinemez yankısı mahşerde bile” (Adsız Gazel.)
“Bir adım atarsak kafes kırılır
Belki birden erir zincirlerimiz” (Ey Beyaz Ela.)
“Bozgunlardan çıktım kan içindeyim
Yeni bir savaşa kuşandır beni (Kaside.)
Akif İnan’ın şiirindeki ‘ritm’i gösterirken, ‘izlek’i de göstermiş oluyor muyuz?
Biraz.
Zinciri kırmak istiyoruz. Yenildik, yeni bir savaşa kuşanmak istiyoruz. O kuşağın şairlerinde kavgasız olmaz. Kavgasız ve aşksız olmaz.
Akif İnan’ın ‘Hicret’ini ve ‘Tenha Sözler’ini evde aradım, bulamadım.
Kitaplarımı bulamamak son yılların sorunlarından biri. Bulamayınca yeniden tedarik ediyorum.
Bu yüzden gazeteye gelirken İz Yayıncılık’a uğradım. Oradan iki kitabı tek kitapta cem eden ‘Şiirler’ini aldım.
Hasan Aycın gündüzleri çoğu zaman İz Yayıncılık’ta oluyor.
Bana Akif İnan’ın Mescid-i Aksa’sını hatırlattı.
Yazar mıyım, yazmaz mıyım?
Baştan tereddüt ettim, ama baktım yazmayınca olmaz. Çünkü güzel şiir.
“Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde
Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu
Varıp eşiğine alnımı koydum
Sanki bir yeraltı nehr çağlıyordu”
“Şimdi kimsecikler varmaz yanıma
Mü’minden yoksunum tek ve tenhayım
Rüzgarlar silemez gözyaşlarımı
Çöllerde kayıp bir yetim vahayım.”
***
Geçen hafta Nuri Pakdil’in ‘Anneler ve Kudüsler’inden bahsetmiştim. Güzel Kudüs şiirlerimiz var.
Fakat, neden okunmuyor bu şiirler miting meydanlarında?
Okunuyor da ben mi rastlamıyorum?
Meydanların, böyle bir ‘kalite’ye ihtiyacı var.
“Bağlanma” Akif İnan’ın şiirinde ve hayatında bir dönüm noktasıdır.
Şiirinin ritmi değişmez. Ama sanki aradığı ‘yol’u bulmuştur.
“Bir nazarla kırdın küreklerimi
Buhar kıldın nefsin denizlerini”
“Kazıdın putların sikkelerini
Şimdi her yan Celal levhalarıdır”
Bir yaralı yürekti, bir dertli adamdı.
‘Güzel Adam’dı.
Şiirindeki gibi, göçtü gitti.
“Günleri bir secde hızıyla geçip
Erişsem mahşere bir iftar gibi” (Melce.)
Alnını Mescid-i Aksa’nın eşiğine koyan adam...
Allah rahmet etsin. ‘İftar’ın kutlu olsun.