Atı eğitmişler, güdüyorlar

Politika iyi bir şey değil.

Neden?

Çünkü eski Yunanca’da ‘poli’ çok demektir, ‘tika’ yüz demektir. ‘Poli-tika’ çok yüzlülük demektir.

Ben bu izah şeklini taa orta mektep yıllarından hatırlıyorum. Hiç kullanmadım. Üçüncü bir şahsa hiç söylemedim. Bilmediğim şeyi nasıl söyleyeyim? Ama değişik zamanlarda en az on defa büyüklerimizden dinledim.

Söylemesi ayıp, aklıma da yattı. Tamam işte, poli-tika’cılar iki yüzlü olduğuna göre kelime oradan gelmiştir. Tam isabet.

Poli: Çok, tika, yüz.

İlk kim baktı lügate?

Hangi akl-ı evvel bu tarifi soktu kafamıza? Hiç bilmiyorum. Yerleşmiş, yerleştiği gibi de kalmış.

Ama doğru değil.

Kelimeyi ortadan böldüğün zaman ‘poli’ ve ‘tika’ parçalarını elde ediyorsun. Tabiat, ‘tabi’ ve ‘at’ kelimelerinin bileşiminden oluşur der gibi.

Ama kelimenin terkibi öyle değil. Kelimenin gövdesi ‘polis’ yani şehir veya devlet. Nişanyan sözlüğüne göre ‘ik’ ekiyle türetilmiş ve şehri, devleti yönetmek anlamına geliyor.

Yani başlangıçtaki tarif tam bir hurafe.

Tamam da hayat maalesef sahih bilgiye göre değil, daha çok hurafelere göre şekilleniyor.

Belki de bu yanlış tarif zihnimize çok yüzlülük olarak yerleştiği için politikacıların yalanlarını, numaralarını, üçkağıtlarını normal karşılıyoruz.

Abi politikacılar boyuna yalan söylüyor. Bugün söylediği dünkü söylediğini tutmuyor.

Anlamıyor musun? Politika yapıyoruz. Sen de söyle iktidara gelinceye kadar serbest.

İktidara geldikten sonra?

İktidara geldikten sonra başka bir yalan söylersin. Merak etme, inanan bulunur.

Anladık. Politika kötü. Peki siyaset nasıl?

Aaaa… Siyaset iyidir.

Bunu söylerken ‘siyaset’in ‘İslami’ olduğu imasını da yaparsınız.

“İslam’da politika yok, siyaset var!”

Maşallah öyleyse.

Peki neden iyidir siyaset?

Çünkü kelime kökeni ‘seyislik’tir. At bakıcılığı anlamına gelir.

Atı terbiye edebilmek için atın huyunu suyunu bileceksin. Ona göre atı alıştıracaksın. At sahibini üstünden atmayacak. Mütehammil olacak. Sahibinin götürmek istediği yere gidecek. Durmak istediği yerde duracak, koşturmak istediği yerde koşacak.

Tamam, bir sanat sayılır bu.

Ama ‘at’ dediğin ‘halk’ ise demek ki o kadar faziletli bir sanat değil.

Çünkü seyis, atı alıştırmak için çeşitli yöntemler kullanır. Onu şartlandırır. Onu yerine göre kandırır.

Seyisin seni kandırmasını ister misin?

Avucuna bir iki parça şeker koysun. Git, ye onu. Mutlu ol.

Sonra seyisin avucunu her uzatışında tekrar koş yanına.

Böyle değil mi siyaset alemi?

Seyis avucunu uzattığı zaman hurraaa! Herkes oraya.

Bir sanat, bir maharet olabilir. Takdir de edilebilir.

Ama fazilet bunun neresinde?

Keza, İslam bunun neresinde?

Doğruya da yanlışa da boyun eğmek var işin içinde.

Sulu götürüp susuz getirmek var.

Politika kelime yapısı itibarıyla olumsuz bir anlam içermiyor olabilir.

Ama bizler, onu, ‘poli’ ve ‘tika’ olarak idrak ediyor ve öyle uyguluyoruz.

Siyaset kelimesi çeşitli ‘numaralar’ için müsait. Yapanlar da o numaraları hiç ihmal etmiyorlar.

Alemdeki örneklerine bakarak vardığım kanaat şu.

Siyaseti de politikayı da İslam’la bağdaştırmak zorunda değiliz.

Hele kutsallaştırmak, hiç.

Bir oyun oynuyorlar.

Ticaret yapıyorlar. Al gülüm ver gülüm.

‘At’ı eğitmişler. Güdüyorlar.

At da durumdan memnun görünüyor.

Yani bu dünyada işleri iş.

Yaptıklarına Müslümanlığı, Allah’ın adını karıştırmasalar, bana oy vermeyen dinden çıkar demeseler iyi ama diyorlar.

Ne diyeyim, Allahu Teala hepimizi ıslah etsin!

YORUMLAR (45)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
45 Yorum