Biz kerevete çıkar mıyız?
Eski, ya da eskiyi anlatan Hollywood filmlerinden aşina olduğumuz kölelik taraftarı, göçmen karşıtı, büyük arazi sahibi kasıntılı güneyli tipleri andırıyordu Trump’ın tavırları. O kadar sevmiyordu ki göçmenleri, Meksika sınırına duvar bile ördü.
“Amerika’yı yeniden büyük yapacağız” diyordu seçim kampanyalarında Trump.
Biden, sanki “Amerika’yı yeniden Amerika yapacağız” demeye çalışıyor, Amerika tarihinin belki de en şatafatlı yemin merasiminde.
Trump’ın hoşlanmadığı ne varsa getirdi Biden Kongre binasının önüne.
Hintli, koyu tenli ve kadın bir Başkan yardımcısı, Kamala Harris.
“Kaliforniya’dan New York adasına kadar bu ülke benim ülkem” diye şarkı söyleyen Latin kökenli bir şarkıcı. Jennifer Lopez.
Amerika’nın milli marşını okuyan bir Katolik şarkıcı. Lady Gaga.
Kendisini şiirinde “Ataları köle olan, bir bekar anne tarafından büyütülen ve bir gün başkan olma hayali kurabilen siyah sıska kız” diye tanımlayan bir şair. Amanda Gorman.
Gorman’ın “Arkanızda size bırakılandan daha iyi bir Amerika bırakın” çağrısı, Trump’ın bıraktığı Amerika’nın çok iyi durumda olmadığı imasını da içeriyor.
Biden göreve başladığı gün 17 tane kararname imzalamış.
Hani bizde anlatırlar. Padişah Bursa’ya gelmiş. Kestaneliğin içinde bir çobana rastlamış. Padişah çobandan dileğini sormuş. Çoban da “Şu değneğimi havaya atayım. Değnek yere düşene kadar padişahlığı bana ver” demiş.
Güya padişah çobanın bu dileğini kabul etmiş. (Çok saçma. Benim bildiğim padişahların hiç biri birkaç saniyeliğine de olsa yetkisini devretmez. Ama hikaye öyle.)
Çoban değneğini havaya atmış ve “Bursa kestaneliği vakıf!” diye bağırmış.
Biden da, sanki ertesi gün yetkisi elinden alınacakmış gibi daha ilk gün pratik değeri de sembolik değeri de yüksek kararlar aldı.
Trump göreve gelir gelmez (Ocak 2017) 7 Müslüman ülke vatandaşlarına Amerika’ya giriş yasağı getirmişti. Biden bu yasağı kaldırdı.
Trump geçen sene ABD’yi Dünya Sağlık Örgütü’nden çıkarmıştı. Biden yeniden katılma talimatı verdi.
ABD’yi Paris İklim Anlaşması’na yeniden dahil etti.
Trump’ın Meksika sınırına duvar inşaatını durdurdu ve inşaatın bütçesine dayanak teşkil eden ‘ulusal acil durum’ ilanını yürürlükten kaldırdı.
Yasa dışı göçmenlerin 10 yılda bir nüfus sayımına dahil edilmemesi planını iptal etti.
Benim hatırladığım, ABD’de Başkan değişikliğiyle alınan en keskin viraj bu.
Bunlar, eğer hep böyle giderse, Biden Amerikası’nın takip edeceği istikamet hakkında fikir verebilir.
Öte yandan, sanki Biden frikik atışı yapacakmış gibi hazırlanıyor dünya. (Penaltı demedim, çünkü penaltıda gol ihtimali çok yüksek.)
Obama, Putin’in yayılmacılığı konusunda -ambargo dışında- fazla bir şey yapamamıştı.
Biden ciddi bir politika değişikliği yapar mı?
Trump, İran’la yapılan nükleer anlaşmayı askıya almakla kalmamış, Devrim Muhafızları komutanı Kasım Süleymani’ye de suikast tertip etmişti.
Nükleer anlaşma yeniden masaya konulur mu?
Çin’e karşı da sertti Trump. Bir şey yapamadı, ama en azından söylemleri bir ticaret savaşı sinyali veriyordu.
Biden daha ileri mi gider, geri mi?
Trump’ın aksine Cemal Kaşıkçı cinayetini geçiştirmeyecek gibi duruyor Biden.
Prens Salman’ı rahatsız edecek dereceye varır mı? Yoksa o da silah üreticilerinin gönlünü mü yapmaya uğraşır?
Sağlam bir cevabı yok henüz bunların.
Elalemin işlerini bir tarafa bırakalım. Bizim de meselemiz, hatta meselelerimiz var ABD’yle.
ABD’nin PYD’yle ittifakı devam edecek mi?
Edecek gibi görünüyor.
Peki Biden, S 400’ler konusunda bizi sıkıştırmaya çalışır mı?
Muhtemelen çalışır.
Bu durumda biz S 400’ler için bir orta yol arar mıyız? Yenisini almamak, aldığımızı kullanmamak gibi?
Fetö konusunda Trump’ınkinden farklı bir tutum sergiler mi?
Sergilemez.
Türkiye’deki siyasete burnunu sokar mı? Geçen sene yaptığı konuşmada söylediğine benzer şekilde?
İnşallah sokmaz.
Amerikalılar -en azından Demokratlar- muradına erdi.
Fakat galiba biz kerevete çıkacak durumda değiliz.
Zira, ABD ile aramızdaki meseleler, ‘biz ne yapacağız’ sorusunun ‘ABD ne yapacak’ sorusundan daha önemli olduğunu düşündürüyor.
Cevabımız da henüz belirsiz.