Biz yanlış yapmayız
Baro seçimleri beni ilgilendirdi mi hiç?
İlgilendirdi.
Doğrudan değil, dolaylı olarak.
Daha çok kıdemli Huder başkanımız Necati Ceylan’ı hatırlıyorum.
İstanbul Barosu’nun seçim dönemlerinde gelir, meseleyi anlatırdı.
Çalışmışlar. Organize olmuşlar. Milliyetçi tayfa da alaka gösteriyormuş.
İyi çalışabilirsek İstanbul Barosu seçimlerini kazanabilirmişiz.
Bir ara Mazlumder İstanbul eski başkanlarından Şadi Çarsancaklı da girmişti bu meseleye.
Aslında sayımız az değil, fakat avukatların haberi olmuyor. Bütün arkadaşlarımız gelip oy verse belki kazanırız.
Biraz medya desteği gerekiyor.
Hay hay.
O zamanlar hukuka çok ihtiyacımız var. 28 Şubat tepemizde boza pişiriyor.
Destek olurduk, yazar çizerdik.
Şimdi öyle bir şey olsa yine başım gözüm üstüne.
Bir netice alınamıyordu ama zaten işimiz netice almak değildi.
Neydi işimiz?
Şimdi bakıyorum da... ‘Doğru yerde durmak’tan başka bir izahı yok.
Tabii ki o zamanki aklımıza göre doğru yer.
Akıllar da değişiyor sürekli, ‘doğru yer’ de değişiyor.
Bazen adamına göre, bazen menfaatine göre, bazen keyfe göre...
İlkeye göre değiştiğini görsem dişimi kıracağım.
Köprünün altından çok sular geçmiş olabilir ama ben o zamanki aklımızı, o zamanki vicdanımızı bazen özlüyorum.
Belki mükemmel değildi, noksanı vardı.
Ama temizdi, cüruf bulaşmamıştı.
Daha çok sol gruplar kazanıyordu İstanbul Barosu seçimlerini.
Aklımda kazananların 5-6 bin civarında oy sayıları kalmış.
Şadi Çarsancaklı üç bin beş yüz’den fazla oy almıştı. Dört bini geçen de olmuştu.
Az oy değildi, o zamanlar için.
Bu sene ‘çoklu baro’ diye bir icat çıktı.
Normal yolla kazanamıyorsan baro seçimini, seçime girmeden kazanabileceğin bir baro kur.
İyi fikir mi?
Yoksa bir çeşit kurnazlık mı?
Fikirse de avukatlar pek beğenmedi bu fikri.
Fikri beğenmedik ama devlet büyükleri bizden bir şey istiyor.
Kanunu çıkardılar, önümüze koydular.
Öyleyse yapalım.
Ne yapalım?
Hemen, İstanbul’da alternatif baro kurmak için imza toplamaya başlayalım.
Kaç imza?
Çok değil, iki bin imza. Havada karada toplarız.
Ağustos’un 15’inde kanun çıktı, iki gün sonra imza kampanyası başladı.
Şengül Karslı, Niyazi Paksoy, Necati Ceylan ve Cavit tatlı kampanyayı basın toplantısıyla ilan ettiler.
İlgili haberlerde şöyle yazıyor:
“Avukatlar, bir-iki gün içinde ulaşabileceklerini söyledikleri 2 bin imza sonrası TBB’nin vereceği yetkiyle genel kurula gidilerek baronun kurulacağını dile getirdi.”
İki gün içinde mümkün olmadı imzayı toplamak. Bir ay sürdü.
Bazen rica etmek yetiyordu. Bazen hatır gönül araya giriyordu.
Havuç ve sopa göstermiş olabilirler mi?
Gösterdiyseler bile, herhalde avukatlar havuçla ikna olmamıştır.
Benimki hüsnü zan. Dokunmayın hüsnü zannıma.
Gönülsüzdüler.
Gönüllü olsalardı, seçimlerde 3-4 bin oy veren avukatlar, 2 bin imzayı hemen verirdi.
Avukatların, neden gönülsüz olduklarını düşünecek mi kimse?
Yani, büyüklerimiz istediği halde, neden hepsi koşa koşa gelip imza vermedi?
Verenler bile gönülsüz verdi?
Düşünecek belki, ama asla özeleştiri yapmayacak.
Asla ‘yanlış yaptık’ demeyecek.
‘Başkaları yanlış yaptı’ diyecek, ‘onlar yanlış yaptı.’
Çünkü yanlış başkalarında aranır.
Biz, tanımımız gereği, yanlış yapmayız.