Değişenler neyi değiştirecek?
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin sadece kendi karakteri değil, sistemin kullanılış şekli de her türlü ‘değişim’ beklentisinin Cumhurbaşkanı’nın şahsına raptedilmesini icbar ediyor.
Kongre var ve AK Parti’nin Genel Başkanı aynı zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan 2023 vizyonunu ilan edecek. Türkiye’yi 2023’e taşıyacak parti yönetim kadrolarını yenileyecek.
Kadrolar yenilenince ne olacak?
Kadroya yeni dahil edilen her hangi bir siyasi figür alacağı herhangi bir inisiyatifle ülkenin gidişatında hissedilir bir değişiklik mi meydana getirecek?
Kongrede çok fazla yeni isim yok. Ama yeniler dahil hiç kimsenin kendi başına bir iş başaracağını düşündüğünü zannetmiyorum.
Bazı şeyleri düşünebilirler.
Mesela bazıları Sayın Cumhurbaşkanı’nın her durumda ve her konuda ne kadar çok isabetli düşündüğünü, isabetli karar verdiğini beyan maksadıyla şu ana kadar kurulamamış cümleler kurarak -gerçi bu iş gitgide zorlaşıyor- ‘inovasyon’ yapabilirler.
Hepsi o kadar.
Eski Meclis Başkanı ve eski Başbakan Binali Yıldırım listeye girmiş, Genel Başkan vekili yapılmış.
Bu yeniliğe nasıl bir anlam yükleyebilirsiniz?
İyi olmuş, dersiniz. Çok emeği vardı ve İstanbul seçimini İmamoğlu’na kaybetti edeli muallakta duruyordu, unvan verilmesi bir belirsizliği ortadan kaldırdı, hayırlı olsun.
Böyle bir tasarrufun bugüne kadar Genel Başkan Vekilliği görevini uhdesinde bulunduran Numan Kurtulmuş’ için ‘tenzil-i rütbe’ anlamına gelip gelmeyeceği ayrıca tartışılabilir parti içinde.
Hepsi o kadar.
Diyelim, Özlem Zengin’i MKYK’ya almışlar. Veya Metin Külünk’ü.
Mahir Ünal’ı listeye koymamışlar.
Olsun. Onu da başka bir yere verirler.
Önemli olan, daha çok sayıda isme bir unvan, bir sıfat izafe ederek oyuna dahil edildiği, dikkate alındığı hissini vermek.
Kongre öncesinde Hazine ve Maliye eski Bakanı Berat Albayrak’la ilgili bir beklenti oluşmuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Albayrak’ı sert bir şekilde ‘aff’etmişti.
Yerine atadığı Lütfü Elvan hakkında da, gelir gelmez dövizde düşme alametleri belirdiği için takdirkar sözler de sarf etmişti.
Sonradan, bilhassa muhalefetin sert eleştirileri ve ‘damat’ kelimesinin ortalıkta fazlaca dolaşması üzerine bilhassa yerel kongre konuşmalarında kuvvetli tamir-i itibar fasılları açtı.
Bu da eski bakan Albayrak’la ilgili sorunların aile içinde halledildiğine hamledildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, belki de Berat Bey’e yeni bir görev tevdi ederek işleri tatlıya bağlardı.
Kongrede böyle bir tasarrufta bulunmadı.
Ama bunu yapmanın başka yolları da var. Dilediği zaman, dilediği şekilde yapabilir.
Parti kadrolarındaki değişikliklere paralel olarak kabinede de bir değişiklik olur mu? Olursa ne anlama gelir?
Şimdiki sistemde bir bakanın değiştirilmesiyle bir valinin değiştirilmesi arasında fazla bir ehemmiyet farkı yok gibi görünüyor.
Bunun istisnaları olabilir.
İçişleri Bakanı Soylu bu istisnalardan biridir.
Aynı derecede olmamakla birlikte birkaç istisna daha ilave edilebilir.
İstisnaların dışındakiler ancak bir valiler kararnamesi kadar ya da biraz fazla yankı uyandırır.
Eski bakan Albayrak’ın terfi-i rütbe ile kabineye döndürülmesi de mi yankı uyandırmaz?
Uyandırır. Hem de çok.
Ancak muhtemel herhangi bir kabine değişikliği, Türkiye’nin sorunlarının ele alınışında, yönetim üslubunda bir değişikliğe ya da değişiklik beklentisine sebep olmaz.
Çünkü icranın başında bütün alanları kapsayan yetkileriyle Cumhurbaşkanı Erdoğan var.
Ne diyoruz?
Hukuk, adalet, özgürlükler, demokrasi, ekonomi, ehliyet, liyakat, kayırmacılık...
Bu alanlarda her hangi bir iyileşmenin bu işlere bakan yetkililerin değiştirilmesiyle alakası birinci dereceden bir alaka değildir.
Bu alaka, ancak, bu işlerle Cumhurbaşkanı arasında kurulabilir.
Eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan bütün bu alanlarda kapsamlı bir tadilata karar verirse bir iyileşme beklenebilir.
Kabinede yapılacak değişiklik böyle bir karara eşlik ederse bir değişim heyecanı uyandırır.
Var mı öyle bir alamet?
Görünürde yok.