Diyebildiğin kadar ‘isabet buyurdunuz’
Akdeniz’in sıcağı zaten çok sıcak. Bu mevsimde gölgede bile yanarsın. Bir de üstüne yangın.
Üzülüyorsun. Yüzlerce yıllık ağaçlar çıra gibi yanıyor. Az zaman mı gördü o ağaçlar?
Börtü böcek yanıyor. Yaban hayatı yanıyor. Kaplumbağalar, kertenkeleler, başka hayvancıklar. Ne tarafa kaçsalar yanıyorlar.
Ekranlarda bir görüntü geçti. Bir yavru ayıcığı kurtarmışlar. Yanan yerlerine merhem sürüyorlar.
Bir güzel keçicik. Birazı yanmış, kurtarmaya uğraşıyorlar.
Hayvancık, ne yapsın bağırıyor.
Topladığın zaman ne kadar büyük ve ne kadar çok acı.
Merhametin varsa, insanlıktan nasibin varsa üzülmez misin?
Üzülüyor insanlar.
Eğer bir teselli aranacaksa bu kadar yakıcı gerçeğin arasında, insanların içtenlikle üzülmeleri.
Kime sorsan, bir derdi de yanan ormanlar.
Takati yeten, imkanı olan, söndürmek için uğraşıyor.
Görevi yangın söndürmek olmayan insanlar, koşuyor, çırpınıyor
Görevi yangını söndürmek olanlar da canını dişine takıp ateşi soğutmaya çalışıyor.
Ormancılar, itfaiyeciler, siviller, AFAD.
Genç bir adam. Şahin Akdemir. 25 yaşındaymış. Fotoğrafı var, yüzü gözü is içinde.
Marmaris’te yangını söndürmeye çalışan görevlilere su ve ayran taşıyormuş.
Vefat etmiş.
Bir acı da bu.
Can veren orman işçileri, can veren siviller.
Bunların hepsi minnet ve merhamet uyandırır.
Ve saygı.
Ya ormanları yakanlar?
Evet, daha çok insan fiiliyle yanıyor ormanlar. İhmalle, sorumsuzlukla, bazen salaklıkla, bazen de kasıtla.
Henüz kasıtla, sabotajla ilgili tespit edilmiş resmi makamlarca doğrulanan bir vaka yok.
Ama bu da mümkün. Beklenir, teröristten.
Bu kadar hassas bir zemindeysen daha çok tedbirli olursun. Daha çok müteyakkız.
Genel Yayın Yönetmenimiz İbrahim Kiras sormuş dünkü yazısında, “PKK yaptıysa söndürmeyecek misin?”
Tabii ki söndüreceksin.
Bir zafiyetimiz var mıydı yangının ilk günlerinde?
Var olduğu anlaşıldı. Türk Hava Kurumu’nun yangında kullanılan uçakları işe yaramıyormuş.
Birisi bunu tenkit etse, neden işe yaramaz halde tutuluyordu uçaklar, neden tadilatları yapılmadı diye sorsa yanlış mı yapmış olur?
Hayır, doğru yapmış olur.
Çünkü ihmaldir, uçakların hazır tutulmaması.
Düşünüyorum da, eski THK olsaydı millet neler söylerdi neler!
Yangının bu kadar çok olduğu bir ülkede yangına müdahale için sadece iki veya üç uçak mı bulunur?
Daha fazla bulunması lazım.
‘Neden daha fazla uçak yoktu’ diye sormak haksızlık mı?
Değil.
Bu durumdan muhalefeti mi sorumlu tutmamız gerekiyor?
Hayır.
Sonradan çoğaldı uçaklar. Komşu ülkelerden, dost ülkelerden istedik, kiraladık, kiralamak satın almaktan daha pahalıya geldi diyorlar ama ne yapalım, geniş zamanı kullanmayınca dar zamanda bunu yapabildik.
Şimdi çalışıyorlar.
İnşallah bu yangındaki tedariksizliğimiz ders olur da bir dahaki sefere tedbiri erkenden alırız.
Bu arada, sistemdeki arızanın da sebeplerini araştırırız.
Neden bürokrasi inisiyatif alamıyor? Neden herkes ille de ‘talimat’ bekliyor?
Yoksa sistem mi bunu gerektiriyor? Korkuyorlar mı yetkililer talimatsız sorun çözmekten?
Helikopterlerimiz, arazözlerimiz, itfaiye araçlarımız zaten vardı. Hala da büyük bir gayretle çalışıyorlar.
Yabancı bir ülke bize ‘bir yardıma ihtiyacınız var mı’ diye sorsa ne olur.
Hiçbir şey. Nezaket göstermiş olur.
Biz de aynı şeyi yapıyoruz, afetlerde, depremlerde. Hatta teklif etmekle kalmıyoruz gidip yardım da ediyoruz.
Hatırıma gelen sadece Tsunami felaketindeki yardımlarımız değil.
Görüntüleri bile vardı, bir kasırga felaketi sırasında İHH ABD’ye yardım götürmüştü.
Afette, yangında, yardımlaşmada abartılı, taşkın bir milliyetçilik söylemi memlekete fayda getirmez.
Peki afet bölgesinde insanlara çay paketi atmak fayda getirir mi?
Getirmez.
Bu da bir sistem sorununa benziyor.
Hiçbir görevli, hiçbir yetkili, ‘efendim bunu yapmak yanlış olur’ diyemiyor.
Diyebildiğin kadar ‘isabet buyurdunuz’ diyebilirsin.