Ekonominin gardı dağıldı

Ekonomiden anlamam.  

Bir toplulukta böyle bir cümle sarf ettiğinizde size acıyarak bakabilirler. 

Çünkü etrafınızdaki herkes ekonomiden anladığını düşünüyordur. 

Senin anladığın kadar ben de anlıyorum ekonomiden. 

Çünkü, bir ekonomi öğrencisi için harika bir laboratuvar özelliği taşıyan bir ülkede yaşıyorum. 

Daha ortaokul çağında, Balıkesir’de, Kayabey Mahallesi’ndeki Cuma pazarında evin Pazar alışverişini yaptığım sırada alışveriş ettiğim pazarcıların radyoları Türk Lirasının yüzde 40 oranında devalüe edildiğini haber veriyordu. Ben pazarda dolaşırken 1 Dolar 9 liradan 15 liraya çıkmıştı. 

Tabii o devirde kimse maaşı dolarla almıyordu. Dolarla maaş almak bir tarafa, cebinde dolarla veya markla yakalanan hapse atılıyordu. 

Pazar alışverişi ve devalüasyon. Bu kadarı bile mütevazı bir ekonomi tahsili sayılır. 

Özal döneminde tahsilimizi ilerlettik. Enflasyon kronik hale geldi. Bankalar vadeli para yatırdığınız zaman dört yılda paranızın iki katını veriyordu. Dövizi de keşfettik. Bizim kendi halinde memurlarımız, ay başında maaşıyla büfeden döviz alıp, ay bitene kadar bozdurup bozdurup harcıyordu. 

1994’te ekonomi doktorası yaptık. Enflasyon yüzde 146’ya çıktı. Dolar, birkaç gün içinde 22 liradan 39 liraya fırladı. 

Erdoğan döneminde paradan altı sıfır atıldı. Dolar neredeyse 1 liraya düşecekti.  

Bunların hepsi, uygulamalı ekonomi öğrenimi. 

Bu sene dolar, -yuvarlak hesap- 6 liradan 8 liraya çıktı. 

Hesabı 2019’dan başlatırsak 5 liradan 8 liraya. Neredeyse Demirel’in devalüasyonu kadar. 

Rahip Brunson krizi dövizi fena halde sıçratmıştı. 

Döviz çok yükselince ihracat artıyor. Çünkü mallarınız döviz bazında ucuzluyor. 

İthalat da düşüyor. 

Fabrikalar daha az enerji harcıyor. Dolayısıyla daha az enerji ithal ediyorsunuz. 

Turist de daha çok geliyor. Çünkü cebinde dolar ya da Euro taşıyan turistin gözünde ucuz ülkesiniz. 

Tabii ekonomi yönetimimiz bu dönemle ilgili göstergeleri çok verimli kullandı. 

Cari açık azaldı. Yakında cari fazla bile veririz. 

İyi de, fabrikalar çalışmıyor. Neyin fazlasını veriyorsun? Olmayan bir şeyin fazlası ne işe yarar? 

Sonra döviz biraz duruldu. 

Hem de uyumlu bir Merkez Bankası Başkanı atandı. Faizi boyuna düşürüyor. 

Faiz düşünce dövizin artması lazımdı. Artmadı. Neden acaba? 

‘Ekonomiden anlamam’ deyişim bilhassa bu dönemle ilgili. 

Gerçi o kısmı da anlamaya başladım. 

Meğer Merkez Bankası’nda zor günler için tutulan ihtiyat akçesini hazineye aktarmışız. (Temmuz 2019.) O günkü gazeteler 21 milyar dolar yazıyor. 

Hazineye aktarınca ne oldu? 

Memleketin ihtiyacı vardı. Harcanmıştır ne olacak? 

Sonra yine dövizin tırmanmasına mani olmak için piyasaya sürekli döviz sürmüşüz. 

Yetmeyince klonlayıp sürmüşüz. 

Rakam çok büyük. 120 milyar dolar diyenler var. 

İktisatçılar, Merkez Bankası’ndaki döviz rezervinin eksiye düştüğünü söylüyor. 

Bazılarına göre eksi 30 milyar dolar. 

Swap hariç falan diyorlar. Bunun ne demek olduğunu henüz öğrenemedim. 

Derken, Merkez bankası faizi 2 puan yükseltti. Benim ekonomi bilgilerim biraz yerine geldi. 

Döviz duracakmış gibi yaptı. Belki faiz biraz daha yükselirse düşer. 

Bu ay Merkez faize dokunmadı. 

Haydii! 

Yahu bu politikaların hangisi doğru? 

Döviz yeniden tırmanışta. 

Döviz rezervleri ekside. 

Faiz resmiyette duruyor ama fiiliyatta yüksek. 

İhtiyat akçesi çoktan harcanmış. 

Doğru mu düşünüyorum? 

Devletin elinde Lira’nın değer kaybetmesini önleyecek vasıta kalmamış. 

Tek bir vasıta kaldı, faiz, onu da devlet kullanmak istemiyor. 

Bütün bunlar, ekonominin gardının dağıldığına mı işaret? 

Galiba. 

Tamam, ben kabul ediyorum, anlamıyorum ekonomiden. 

Ama koskoca devlette ekonomiden anlayan bir kişi yok mu? 

Olsa iyi olur.  

Çünkü TL düşünce biz de düşmüş sayılıyoruz. 

 

YORUMLAR (29)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
29 Yorum