Hadi gel parlamenter sisteme geri dönelim
Arabesk’in üç büyüğünden biridir Ferdi Tayfur.
Ötekiler kim?
Kim olacak, Orhan Gencebay’la Müslüm Gürses.
Şimdi sırası değil kimin daha büyük olduğunu tartışmanın.
‘Parlamenter sistem’i “Hadi gel köyümüze geri dönelim” şarkısının ritmine uydurduğum için Ferdi Baba’nın adını anmam icap etti. Şarkı onun.
Çok özel, çok istisnai bir sistem Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi.
Rahmetli Burhan Kuzu Hoca senelerce anlattı Başkanlık sistemini. En çok o anlatmıştır.
‘Tek adam’ eleştirilerine, ‘aşırı yetki’ itirazlarına daha çok ABD’deki başkanlık sistemini misal göstererek mukabele ediyordu Burhan Hoca.
Başkan her istediğini yapamıyordu, kongre vardı, senato vardı, yargı vardı, kuvvetler ayrılığı vardı.
Tatbikat hiç de öyle olmadı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konjonktürün de yardımıyla kendisi için en çok yetkiyi garanti edecek bir modele yöneldi.
Alabileceği her hangi bir yetkiyi almamazlık etmedi.
Burhan hocanın anlattığı başkanlık modelleri unutuldu gitti.
Şu anda var mı kuvvetler ayrılığı?
Kağıt üzerinde var. Hayatta yok.
Meclis kanun çıkarıyor işte. Önüne getirilen kanunu çıkarıyor.
Hoş eskiden de öyle oluyordu.
Bizim köyde, kim olduğunu unuttum, bir adama, bir milletvekilini “Nasıldır?” diye sordular.
“İyi parmak kaldırır” dedi.
Şimdi de iyi parmak kaldırırlar.
Ama şimdi hükümeti onaylama yetkileri yok. Hükümetler Meclis’ten güvenoyu almaya ihtiyaç duymuyor.
Kararnameler Meclis’in üzerinden vızır vızır geçiyor.
Yani, yürütmeyi dengeleyebilecek bir kuvvet olarak Meclis eskisine göre çok daha önemsiz çok daha zayıf bir mevkie inmiş durumda.
Yargı?
Yargı eski anayasada ‘bağımsız’dı. Şimdi üstüne üstlük ‘tarafsız.’
Öyle yazıyor kağıt üzerinde.
Diyebilirsiniz ki, eskiden de bağımsız ve tarafsız değildi.
Doğrudur. Değildi.
Şimdi de değil.
Daha doğrusu, şimdi, seçilme ve atanma yöntemleriyle bağımsız ve tarafsız olmaması teminat altına alınıyor.
İyi tarafları yok mu hiç?
Eğer kullanmak istersen iyi tarafını, tabii ki var.
Her türlü faydalı işi, reformu, ıslahatı, her türlü iyiliği bir formaliteye, bürokratik bir maniaya takılmadan yapabilirsin.
Ama aynı yetki, yanlışları da bir engele takılmadan yapmaya imkan veriyor.
Belki, rahmetli Burhan Hoca’nın anlatmaya çalıştığına benzer, kuvvetler ayrılığını, denetlemeyi, yargı bağımsızlığını, Meclis’in itibarını gözeten bir başkanlık sistemi Türkiye’deki yönetim kalitesini yükseltebilirdi.
Belki zamanında, muhalefet yeni anayasa yapma çalışmalarını yokuşa sürmeseydi daha dengeli bir sistem geliştirilebilirdi.
Olmadı.
Peki şimdi, şu saatten sonra, Türkiye dönebilir mi parlamenter sisteme?
Türkiye’deki siyasi muhalefetin böyle bir vizyonu var.
Gelecek Partisi “Tam Demokrasi İçin Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” başlıklı bir model açıkladı.
Şimdiki sistemin sakıncalarını giderme maksadının güçlü bir biçimde hissedildiği bir model.
Muhtemelen başka partiler de kendi önceliklerine göre modeller hazırlarlar.
Sonunda muhalefetin üzerinde fikir birliğine varacağı bir model ortaya çıkabilir.
Peki, ha deyince dönülebilir mi parlamenter sisteme?
Muhalefet için bir uzlaşma zemini olarak, kullanışlı olabilir parlamenter sistem.
Ancak teknik olarak çok aşamalı bir süreçtir.
Seçim vaadi olarak bile uzun vadeli bir vaattir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gün gelip parlamenter sisteme dönmeyi düşünebileceği ihtimali bazen dillendiriliyor.
İhtimalden çok ihtimalin temennisine benziyor, en azından bugün için.
Şimdi veya gelecekte bir iktidarın Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin iktidara sağladığı avantajlardan vazgeçeceğini zannetmiyorum.
Türkiye’deki siyasi ve toplumsal şartlar icbar ederse, çok güçlü bir toplumsal talep oluşursa, belki.