Hafız ve Goethe

Kaybolan Yusuf bir gün döner Kenan eline gam yeme

Hüzünler evi bir gün döner gül bahçesine gam yeme”

Bu beyitteki ‘Yusuf’la kendi aramda bir yakınlık mı kuruyorum?

Bazen... Kaybolduğumu hissettiğim zamanlar.

Fakat bu beyte aşinalığım bazı zamanlar kurduğum yakınlıktan evvel başka bir hatırayla ilgili.

Babam, İmam-Hatip’te Farsça imtihanına girerken Hafız’ın bu şiirine çalışmış. Çalışması boşa gitmemiş. Hoca imtihanda Yusufu Gomgeşte’yi, yani ‘Kayıp Yusuf’u sormuş.

Babamın bu şiire çalışmasında benim adımın Yusuf olmasının tesiri olmuş mudur? Muhtemelen olmuştur.

Babamın bu hatırası sayesinde Yusufu Gomgeşte’ye ben de çalıştım.

“Yusufu gomgeşte baz ayed be Ken’an ğam mehor/Kulbe-i ahzan şeved ruz-i gülistan ğam mehor” diye daha çocukken hafızama yerleştirdim.

Hafız’ı, ya da Sadi’yi, ya da Firdevsi’yi, Rumi’yi, Hayyam’ı Farsçasından okuyup anlayamamak büyük eksiklik.

“Canım sağ oldukça Kur’an’ın kölesiyim, Ahmed-i Muhtar’ın yolunun toprağıyım” demekle “Men bende-i Kur’anem eger can darem/Men hak-i reh’i Muhammed Muhtarem” demek arasında muazzam bir ses, bir musıki farkı var.

Kovid hastalığı bizim hanemize de isabet etti. Son günlerde sıkı karantinadayım. Allahu Te’ala bütün hastalara şifa ihsan etsin.

Karantina, Allahtan, İtalyanca orijinalinin çağrıştırdığı gibi 40 gün değil. Birkaç güne kadar bitecek inşallah.

Bu esnada kitaplara daha fazla vakit ayırdım. 

Hafız’ın Divan’ıyla da epey vakit geçirdim. (İş Bankası Yayınları, çeviri Abdülbaki Gölpınarlı.)

Farsça’nın belki de en büyük şairidir Hafız. 14. Yüzyılda yani 1300’li senelerde yaşadı. (Ölümü: 1389-90.)

Bizim büyük şairlerimizin çoğunun hocası sayılır. Şeyhi’den Yahya Kemal’e kadar.

Evet, Hafız’ın şiirinde çok şarap var.

Gerçi Fuzuli’nin, Baki’nin, Nedim’in şiirinde de var.

Kimine göre bir ‘imge’ olarak, kimine göre bir baştan sona bir hayat tarzı olarak.

Doğrusu ben de Hafız’ın şarabını tevil etmeye uğraşmayacağım.

İki tarafa da tabir edilecek sözleri var ve kim ne tarafa istiyorsa çeksin.

Şu anda şiirle ilgiliyim.

“Yarabbi, sürahi ne fenalık etti de küpün kanı kulkul nağmeleriyle boğazında düğümlenip kaldı?”

“Şarap içip terleyerek bahçeye ne zaman gittin ki güzelliğin erguvanı ateşe verdi?”

Ya aşk? Aşk, bedenin içindeki can gibi, şiirinin her tarafındadır.

“Dedim ki hayaline gözümü kapayacağım, gönlüme hayalini getirmeyeceğim/ Dedi ki hayalim geceleri yürür başka yoldan gider.”

“Dedim ki zülfünün kokusu alem içinde yolumu kaybettirdi. Dedi ki bilirsen sana yol gösteren yine odur.”

Sufilere, zahitlere, mürailere, vaizlere iğneleyici beyitleri çok Hafız’ın.

“Zahitler minberde, mihrapta cilvelenip dururlar/Ama halvete girdiler mi ‘o öteki iş’e koyulurlar.”

“An kar-ı diğer” dediği nedir acaba? 

“Şehirdeki vaiz padişahla valinin sevgisini ihtiyar etti. Ben de bir güzelin sevgisini seçsem ayıp mı?”

Şu da güzel. Sanki bu günü yaşayıp kendi çağına öyle dönmüş gibi diyeceğim ama bu işler hep öyle be!

“Ey derviş, dostların kılıcından feryat etme. Bu taife öyle bir taife ki adamı öldürürler de kolumuz yoruldu diye ölenden kan diyeti alırlar.”

Şiirinde sufiyane söyleyişler çok.

“Tanrı, daima aşıkla beraber, fakat o Tanrı’yı görmüyor. Kendini O’ndan uzak sanıp Ya Rabbi diyor.”

“Pir-i mugan dedi ki darağacının kadrini yücelten dostun suçu şuydu: Sırları açığa vurmak.”

İster ‘vahdet-i vücud’ deyin artık, ister Hallac, ister ‘Ene’l Hak.’

“Akıllılar varlık pergelinin noktasındadırlar; ama aşk bilir ki onların da bu dairede başları dönmüştür.”

Rivayet edilir ki Timurleng’le de karşılaşmış. Yoksulluktan şikayet etmiş. Timur demiş ki “Eger an Türk-i Şîrâzî bedest âred dil-i mârâ / Behâl-i hinduyeş bahşem Semerkand ü Buhârârâ”  diyorsun,  sevgilinin yüzündeki ben için Semerkand’ı ve Buhara’yı veren bir adam nasıl yoksul olur?

“Böyle vere vere yoksul düştük” demiş Hafız.

Doğu-Batı Divanı’nda Goethe Hafız’ın hikmete dönük tarafına teveccüh etmiş.

Bu yüzden “Dünya yarın batacak olsa/Seninle Hafız sadece seninle/Girmek isterim müsabakaya! Tasada ve kıvançta ikiz kardeş olalım.” Diye sesleniyor Hafız’a.

Goethe’nin Hafız’a ve İslam’a sathi bir ‘molla kasım’ bakışından daha derin ve daha vukuflu baktığına şüphe yok. 

Diyor ki J. G. Herder’e mektubunda: “Musa’nın Kur’an’da ettiği gibi dua etmek istiyorum “Rabbim göğsüme genişlik ver.”

‘Rabbi’şrah lî sadrî.’

O genişliğe hepimizin ihtiyacı var.

YORUMLAR (20)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
20 Yorum