Hangi başkan bizim için iyi?
İstanbul’la Washington’ın arası kuş uçuş 8397 kilometreymiş.
9 tane İstanbul-Trabzon ediyor.
Hayli uzak.
Bu uzaklığa rağmen, Kaliforniya’da sandığa atılacak bir oy bizi etkiliyor.
Fiziksel olarak etkilemese de kafamızı etkiliyor.
Düşünsenize, adam Biden’a bir oy atıyor ve bizim canımız sıkılıyor.
Trump’a oy atıyor memnun oluyoruz.
Ya da tam tersi.
“Bana ne Amerikan seçimlerinden” deyip geçemiyoruz.
Tercihiniz, yani neye canınızın sıkıldığı ve neye sevindiğiniz, kendi ülkenizdeki politik kimliğinizle kolaylıkla irtibatlandırılabilir.
Biden’a giden bir oy canınızı sıkıyorsa, sizi Türkiye şartlarında yerli ve milli sayanlar olacaktır.
Çünkü siz, ABD’yle aramız iyi olsun istiyorsunuz. S 400 alımının ve başka davaların Türkiye’ye yaptırım gerekçesi yapılmasını istemiyorsunuz.
Trump’a giden oya canınız sıkılıyorsa büyük ihtimalle muhalifsiniz. ABD ile Türkiye’nin arasının açılma ihtimali hoşunuza gidiyor.
Başka bir açıdan bakınca, bunların, yerlilikle milliliğin değil de bizim ABD’ye çok bağımlı olduğumuzun göstergesi olduğunu düşünmemiz de mümkün.
“Bağımlıyız ama yerli ve milli bağımlıyız” mı diyorsunuz?
Diyebilirsiniz.
Post-truth dönemde, neyin doğru neyin yanlış olduğu önemli değil. Çünkü doğru-yanlış kalktı. İşimize geliyorsa yanlışı baş tacı etmeye hazırız.
***
Önümüzdeki hafta Amerikalılar başkanlık için oy kullanacak.
Hepimizin perçemi önümüze dökülecek.
Kamuoyu yoklamaları Demokrat aday Joe Biden’ın açık ara önde olduğunu gösteriyor.
Fakat, kamuoyu yoklamalarında önde olmak seçimi garanti etmiyor.
Amerikalılar, başkanı seçecek ‘müntehib-i sani’ler için oy veriyor.
Ne demek ‘müntehib-i sani?’
İkinci seçmen demek.
Seçmenler, eyaletlerde, başkanı seçecek seçiciler kurulunu seçiyor.
Her eyaletteki senatör ve Temsilciler Meclisi üyelerinin toplamı kadar kurul üyesi, yani ‘müntehib-i sani’ seçiliyor.
Bunların sayısı 538.
Başkan seçilmek için seçiciler kurulu üyelerinden en az 270’inin oyunu almak gerekiyor.
Mesela geçen seçimde Hillary Clinton ülke genelinde Trump’tan 3 milyon küsur fazla oy aldığı halde 304’e 227 kaybetti.
Yani, kamuoyu yoklamalarının gösterdiği gibi Joe Biden öndeyse bile, bu, Trump’ın hiç şansı olmadığı anlamına gelmiyor.
‘Salıncak eyaletler’ diye bir tabir var ABD’de.
İki parti arasında gelip giden eyaletler.
Colorado, Florida, Iova, Michigan, Minnesota, Nevada, New Hampshire, Kuzey Carolina, Ohio, Pensilvanya, Virginia ve Wisconsin geleneksel salıncak eyaletler olarak kabul ediliyor.
Eyaletlerin salıncaklık derecesi seçimden seçime değişebiliyor.
Bir salıncak eyaletin ne tarafa salınacağı seçim öncesinde belli olabiliyor.
Bir görüşe göre salıncak eyaletlerde kim daha çok ‘müntehib-i sani’ kazanırsa başkan seçilecek.
***
İki başkan adayından hangisi bizim için iyi?
Bu soruya isabetli bir cevap vermek zor.
‘Filanca’ dersin, ilk kazığı ondan yersin.
Geçen seçimlerde Trump’ın ‘seyirlik’ bir başkan olduğunu düşünüyordum.
Hep el alem bizi mi seyredecek, biraz da biz onları seyredelim.
Seyrettik.
Benim için yeterliydi.
Hele İsrail politikası, Kudüs işgalini meşrulaştırma girişimi, üstüne üstlük bazı Ortadoğu rejimleriyle kurduğu rüşvet ilişkisi...
Cemal Kaşıkçı cinayetinden sonraki tavrı rüşvet ilişkisinin örneklerinden sadece biri...
Sıkıldım.
Sinemada olsam, yarısında çıkardım.
Peki şimdi? Biden kazanırsa?
Adam yarım asırlık politikacı. Tatsız, tuzsuz.
Sinemaya gitmeye bile değmez.
Ya Türkiye’yle ilişkiler?
Bir şey olmaz. Bütün ABD başkanları gibi ilişkileri yoluna koymanın bir yolunu bulur.
Biz de uyumlu ülkeyiz, işlerin sarpa sarmaması için elimizden geleni yaparız.