Hepsini AK Parti yaptı
Cumhur İttifakı’nın seçime muhalefetten daha hazır olduğunu söylediğimizde seçimli kazanma ihtimalinin daha ziyade olduğunu da söylemiş olur muyuz?
Pek değil.
Cumhur’ur adayı belli, Cumhurbaşkanı Erdoğan. Adayınızı belli etmeniz bir hazırlıktır.
MHP ile birlikte seçim kanunlarında kendi şartlarına uygun düzenlemeler yapma imkanına da sahipler. Ama düzenlemelerin kendilerine yaramasını sağlamaları yani sonuçlarını kontrol etmeleri mümkün değil.
İttifakınızın ihtilafa düşmeyeceği konusunda toplumu temin etmeniz de hazırlık sayılır.
Teknik hazırlıkta AK Parti’nin eksiği olmaz. Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim uzmanıdır. Mitinglerini, salon toplantılarını, tafsilatlı icraat anlatımlarını başka yapılacak ne varsa hepsini kamilen yapar.
MHP lideri Bahçeli için de büyük kolaylıktır Erdoğan’ın bu kapasitesi. Çok yorucu olmayan bir kampanyayla seçimi atlatır.
Ama bu hazırlıklar seçim kazanmak için her zaman yeterli değildir.
20 yıllık bir iktidar olarak seçime hazır olmak teknik hazırlıktan fazlasını gerektirir.
Mesela ekonomik sıkıntılar var.
Muhalefette olsan ‘iktidar yaptı’ der verir veriştirirsin.
20 senedir iktidarsın. Kim bozdu ekonomiyi? Kim bu noktaya getirdi işsizliği?
Kim yükseltti enflasyonu, dövizi? Kim sattı 128 milyar doları?
‘Dış güçler’ söylemiyle bunları geçiştirebilir misin?
Evet bu söylemi benimseyen, bu söyleme ikna olan, hatta ikna olup olmadığından emin bile olmadan hemen tekrarlayan bir kitle var.
Fakat bu söylemden yorulanlar da var.
“Yorulanlar yanlış yapıyor.”
Diyelim yanlış yapıyor. Ama yoruldular, bu bir gerçek.
Yolsuzluk hemen hiç konuşulmuyor medyada, siyasi ortamlarda. Ama ülkede baştan ayağa yolsuzluğun yaygın olduğuna dair bir kanaat yerleşti, konuşulsun konuşulmasın.
İnsanların bir kısmı, mezhebi genişçe olanlar “Amaan, ötekiler de yapıyor yolsuzluk” diye bir müdafaa geliştirebiliyor.
Ama bir kısmı da geliştiremiyor. Yolsuzluk, usulsüzlük gibi menfi bir olguyu savunmayı zül addediyorlar.
Belki birden fazla maaş alan, çalışmadan maaşlandırılan AK Partililerin sayısı yüz bin iki yüz bin değildir. Ama belli ki var bu gökten zembille inmiş ayrıcalıklı çocuklar, kimse inkar edemiyor.
Astronomik ‘huzur’ hakları tek bir maaş bile alamayan veya ev kirasını, elektrik, su, doğalgaz faturasını ödeyeceğim diye kıvranın, asgari ücret için bir ay boyunca imanı gevreyen insanları çok etkiliyor.
Yargıdaki, adalet mekanizmasındaki sorunlar toplumun büyük çoğunluğunu etkilemeyebilir.
İktidarın ‘adalet’ söylemi de hemen hemen mükemmel.
Fakat toplumun bir kesimi söylemle uygulama arasındaki şiddetli tenakuzu fark edebiliyor.
Soma’da 301 madencinin can verdiği davada sorumluların serbest kaldığını bunun da siyasi himaye ile mümkün olduğunu davayla ilgili olmayan insanlar bile düşünebiliyor.
Veya yerel mahkemenin Anayasa Mahkemesi’nin kararına uymadığını çıplak gözle görebiliyor.
Bu insanlar, AK Parti’nin eleştirildiği ortamlarda artık AK Parti’yi eskisi kadar heyecanla savunmuyorlar.
Çoğu yerde sükut geçiyorlar.
Bir kısmı oyunu hala AK Parti’ye vermeyi düşünüyor. Ama sessizce. İsteksizce.
Bir kısmı da vermeyecek.
Vermeyecek olanların sayısı az diyebilirsiniz.
Ne kadar az?
Yüzde bir mi? Yüzde iki mi? 5 mi? 10 mu? (Bu rakamların her birini doğrulayan kamuoyu yoklamaları bulabilirsiniz.)
Şimdiki sistemde seçimi kazanmak ya da kaybetmek için 5’e 10’a gerek yok, yüzde 1 yüzde 2 yetiyor.
Kim yaptı bunları? Sorumlusu kim?
Muhalefet mi? Dış güçler mi?
Hayır, hepsini AK Parti kendisi yaptı.
Doğru işleri de, yanlış işleri de...
Teknik hazırlık mükemmel olabilir. Fakat sorunlar açısından bakıldığında AK Parti seçime hazır sayılmaz.
Hazır olması için önce bu sorunları görebilmesi, sonra tartışabilmesi sonra da çözebilmesi gerekiyor.
Vakit de dar.