İflah olmaz bir şehirli Müslüman

Onun adını ilk annemden ve babamdan işittim. İki tane ‘Şevket’ vardı daha okula gitmezken adını işittiğim. Birincisi Şevket Eygi, ikincisi Şevket Rado.

Şevket Rado Hayat Mecmuası’nın sahibiydi. Şevket Eygi Yeni İstiklal’i yönetiyordu.

Babam Hayat Mecmuası’nın bazı sayılarını biriktirmiş. Bilhassa Yassıada duruşmalarının haberlerini içeren bol resimli sayılarını.

Yani İstiklal’in de ciltleri vardı evde. Ben okula gittikten, okumayı öğrendikten sonra o ciltleri çok karıştırmışımdır.

Fakat Şevket Eygi’yi asıl Bugün gazetesinden biliyorum.

O zamanın Bugün gazetesinden aklımda ne kaldı?

Bazen esanslı çıkardı gazete. Bir çiçek kokusuyla. Kokunun adını unuttum.

Müslümanları toplu sabah namazlarına davet ettiğini de hayal meyal hatırlıyorum.

Bir de o zamanlar aklımın ermediği ama hafızamda yer eden anti-komünist gösterilere dair manşetleri.

O yıllarda 6. Filo’yu protesto eden solculara saldırılar olmuştu. Meşhur ‘Kanlı Pazar’ hadisesi.

(Şevket Eygi, bu konu sorulduğu zaman tatminkar bir cevap vermezdi. Yuvarlar bırakırdı. Bu tavrını, o günkü duruşundan kendisinin de pek memnun olmamasına yormak isterim.)

Vehip Sinan’ın çizdiği ‘Bay İlerici’ ve ‘Topuz’un Maceraları’nı da hatırlıyorum.

Sonra Şevket Eygi Almanya’ya gitmiş. Bugün’ün Yazı İşleri Müdürlüğü’nü Yeni Şafak’ta uzun zaman beraber çalıştığımız Sabri Yılmaz yürütmüş.

Sabri Abi anlatırdı, Almanya’dan arar, sert manşetler dikte edermiş. Hatta Sabri Abi “Almanya’dan ahkam kesmek kolay, yapabiliyorsan gel kendin yap” gibi sözler söylemiş Şevket Eygi’ye.

Sabri Abi o manşetler yüzünden bir müddet Sağmalcılar’da hapis yattı.

Bir ara Büyük Gazete diye bir haftalık gazete çıkardı. O gazeteyi ilk 1976’nın 29 Mayıs’ındaki Fetih Mitingi’nde gördüm. Bayazıt Meydanı’nda dağıtılıyordu.

Büyük Gazete’den aklımda kalan, öz Türkçecilikle dalga geçen eğlenceli yazılardı.

“Tüm olanakların olasılıkları koşullar.”

Bir makalenin içinde konuşma çizgisiyle bu tür cümleler içeren konuşmaların sırf ‘uydurukça’nın çarpıklığını göstermek için verildiğini hala unutmamışım!

Bir de iki at resmi. Biri ötekine diyor ki, “Duyduğuma göre Müslümanlar birbirlerine ‘beygirist’ diyorlarmış.”

O zamanlar, dindar olup hala Adalet Partisi’ni tutanlar için ‘kırat’ amblemine gönderme yaparak ‘Beygirist’ tabiri kullananlar gerçekten vardı. Şevket Eygi bunu eleştiriyordu.

***

Sonradan tanıştık da Şevket Abi’yle.

Zarif bir adamdı.

‘Şehirli Müslüman’ tabirine uygun bir tarzı vardı.

Köylülüğe karşı tutumunu her durumda hissettirirdi.

Kendine has bir giyinişi vardı.

Başına fese benzeyen ama fes gibi kızıl olmayan bir serpuş giyerdi bir ara. Onu, bir eskiciden aldığı fötr şapkanın kenarlarını keserek kendisinin imal ettiğini söylerdi.

“Ceketi şuradan beş liraya aldım, pantolonu üç buçuk liraya, ayakkabıyı şu kadar liraya” diye saymıştı bir defasında. Bütün kıyafeti 20-25 lirayı geçmiyordu. Ama sonunda zarif, uyumlu bir kıyafet çıkıyordu ortaya.

Müslüman kadınların güzel giyinmesi konusunda fikirleri vardı. Paris’in Milano’nun modacılarıyla birlikte bir estetik değeri olan bir sentez geliştirmeyi öneriyordu. Bu önerileri çok eleştirildi.

Bir defasında aynı grupla Halep’e gitmiştik. Üzerine Arap motifleri işlenmiş bir binanın önünde dikilerek, “Bakın, adamlar kendi geleneklerini modern mimariye aksettirmişler” gibi cümleler kurması hala gözümün önünde.

Bedir Yayınları’nda da etkili bir yayıncılık yaptı. Bir çok temel eseri bastı.

Kitaplarının başına yazdığı mezhep uyarılarını yadırgasak da kitaplarından faydalanırdık. İhya’yı, Kimya-yı Saadet’i herkes bilir. Nadide kitaplar da basardı. Mesela İbn Fazlan Seyahatnamesi’ni Bedir’den okudum.

Ele avuca sığmayan, beğenseniz de beğenmeseniz de doğru bildiğini söylemekten geri durmayan, fikri olan bir ‘şehirli Müslüman’dı.

Türkiye’deki ‘İslamcılık’ın içinde bir ‘sağcılık’ damarı -maalesef- olagelmiştir.

Şevket Abi’nin bu mizacın teşekkülünde az çok payı vardır.

Hayatının son gününe kadar Milli Gazete’de yazdı.

Dili keskindi. İktidarı da muhalefeti de eleştiriyordu.

‘Cemaatçilik’ de her türlü tezahürüyle onun eleştirilerinden nasibini alıyordu.

Bu konularda pervasız olduğunu söyleyebilirim.

Son yazısına kadar çizgisini sürdürdü.

Dolu dolu bir hayattı yaşadığı. Göçtü gitti, Allah Rahmet eylesin.

Hüzünlendim, emr-i Hak vaki olduğunu duyunca.

Cenaze namazına yetişmeye çalışacağım. Yetişebilirsem, hoca “Nasıl bilirdiniz” diye sorduğunda “iyi biliriz” diye cevap vereceğim.

YORUMLAR (16)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
16 Yorum