İslam’ı yeniden düşünelim mi?
İlk cevabım şu: Müslümanların çoğunlukta olduğu bir ülkede yaşayan, Müslüman anne ve babadan doğmuş, Müslümanlığı anne-babalarımızdan tevarüs etmiş, sonra da kendi akıllarımız ve kendi kalplerimizle iman etmiş insanlar olarak İslam’ı sürekli, her gün yeniden düşünmemiz gerekiyor.
Bunu muhtemelen yapıyoruz.
Bir çoğumuz, doğduk bittik İslam’ı düşünüyoruz.
Kur’an-ı Kerim’de “Ey iman edenler iman ediniz” ifadesini ilk gördüğümde heyecanlanmıştım.
İman etmeyenlere değil, iman edenlere “iman edin” deniliyor.
Demek ki iman ettim, imanımı koydum sağlam bir yere işime bakıyorum diyemiyorsunuz.
Tabir caizse, imanın konservesi, turşusu olmuyor.
Öyleyse gerekiyor, İslam’ı yeniden düşünmek.
Diyanet İşleri eski başkanlarımızdan Prof. Dr. Ali Bardakoğlu buna dair bir kitap yazmış.
Geçen yıllarda “İslam Işığında Müslümanlığımızla Yüzleşme” kitabını okumuştuk. (Kuramer.)
Tarihine baktım, 2016’ymış. Neredeyse 10 yıl olmuş.
Bir tarafıyla Müslümanlığımızı sorguluyordu bu kitap.
Mısırlı alimlerden ariyet aldığı “İslam Müslümanlardan utanıyor” sözünü tartışmaya açıyordu.
Bu köşede birkaç defa temas etmiştim. Okumayan varsa okusun. Müslüman bir alim tarafından kaleme alınabilecek en önemli kitaplardan biri.
Daha sonra, 2019’da “İslam’ı Doğru Anlıyor muyuz” çıktı.
Bu kitabı enine boyuna okuduğumu söyleyemem.
Okudum, sonra gözümün önünden kayboldu. Muhtemelen başka kitaplar okumaya koyuldum, kaldı.
Bazen böyle oluyor. Zamanında bitiremediğin bir iş araya başka bir iş girdiğinde, düyuna kalabiliyor.
(Düyuna kalmak? Hukuki bir tabir. Zamanında alınmayan ödeneğin bir sonraki bütçe döneminde ödenmek üzere borç olarak yazılması. Okurlarımın çoğunun parantez içinde yaptığım izahları çok iyi bildiğini biliyorum. Tek tük bilmeyen olursa onların işini kolaylaştırmak için küçük izahlar yapıyorum.)
‘İslam’ı Doğru Anlıyor muyuz’ adından anlaşılacağı üzere, İslam’ı doğru anlamaya kılavuzluk etmeyi hedefleyen bir kitaptı.
O kitaba yeniden dönecekmişim gibi hissediyorum.
Bazen şöyle düşünüyorum. İslam’ın anlaşılmasında nasıl bir zorluk olabilir?
Şeytanın Allah’ın doğru yolunun üstüne oturması var ya…
İnsan, şeytan doru yolun üstüne oturunca, insan o doğru yola giremeyebilir, ya da girdiği doğru yoldan çıkabilir.
Aslında temiz bir zihin için anlaşılmayacak bir şey yok.
Şirk koşmayacaksın.
Allah’a karşı içten olacaksın.
Hayatın bütün alanlarını kapsayacak şekilde adil olacaksın.
Hak yemeyeceksin. Haksızlık etmeyeceksin.
Ekmeğine haram karıştırmayacaksın.
Bir insan bunları ayırt edebilir. Çok karmaşık bir şey değil.
Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin ne kadar karmaşık icatlar yapılırsa yapılsın, bütün yapay zekalar, bütün demagojiler, bütün yalanlar, dolanlar üst üste yığılsın, temiz ve berrak bir cevher olarak hakikat onların arasından seçilebilir.
Bazen de şöyle düşünüyorum.
Doğruyla yanlış, şirkle tevhid, haramla helal birbirinin içine öyle sokulmuş, dinin hassas yerlerine öyle yerleştirilmiş ki…
Tarih boyunca birbirine öyle yaklaştırılmış ki…
Tevhid kılığındaki şirk öyle savunulmuş ki…
Ve birtakım yanlışlar öyle yerleşmiş, öyle kökleşmiş öyle müesseseleşmiş ki…
Bırakın yeniden düşünmeyi hepsini kaldırıp sıfırdan başlamak, temiz bir zemin üzerine yeniden inşa etmek ayıklamaktan daha kolay olabilir.
Ali Bardakoğlu bir İslam hukuku hocası.
İslam Hukuku insanlığın hukuk birikiminin önemli bir kısmını teşkil eder.
Ayrıca modern hukuk formasyonuna da sahip. İlahiyat eğitiminin yanı sıra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olmayı da başarmış.
Yani modern hukukun meselelerine aşina.
Dolayısıyla bu meseleleri açmaya, tartışmaya, konuşmaya ehil bir ilim adamı.
Öyleyse Bardakoğlu Hoca’nın yeni kitabını, “Metin, Tarih ve Toplum Üçgeninde İslam’ı Yeniden Düşünmek”i (Kuramer) birlikte okuyalım, bakalım neler öğreneceğiz.














