Milli vefasızlık

Mehmet Akif’in adı anıldığında ya da bir mısraını okuduğumda, işittiğimde aklıma gelen budur. Milli vefasızlık.

Yüzyıllardır uyuyan milleti uyandırmak için çırpınan... Dinin meskenete mazeret yapılmasına karşı canını dişine takan...

“Ey millet-i merhume, güneş battı... Uyansan!” diye ömrü boyunca haykıran...

Yaşadığı devirde ‘Garb’ın çakallar gibi üzerimize yürüdüğünü görüp ilmiyle, fikriyle, şiiriyle, hitabıyla, dizinin dermanıyla gece gündüz mücadele eden bir adam.

Köse İmam, Süleymaniye, Fatih kürsüleri, Asım, Çanakkale Şehitleri, Kocakarı İle Ömer...

Hafızaya kolay geliyor. Hamasetimiz yükselişe geçtiğinde “Adam aldırma da geç git diyemem, aldırırım/Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım.”

Çanakkale Harbi’ni hiç kimsenin inkar edemeyeceği kadar güzel, hiç kimsenin inkar edemeyeceği kadar içten kim yazabilirdi?

İstiklal Marşı’nı da iyi ki o yazdı.

Keşke bestesini de o yapsaydı diyesim geliyor, bestekar olmadığını bildiğim halde... Malum, Zeki Üngör’ün bestesi şiirin anlamını takip etmeye pek müsaade etmiyor.

“Hakkıdır Hakka tapan milletimin istiklal” mısraını tapu gibi koydu marşın sonuna.

Rical-i devletin o kelimelerden rahatsız olduğu zamanlar da gördük.

Peki nedir milli vefasızlık?

İnsanların ‘milli şairimiz’ deyip şairin ne dediğini bilmemesi mi?

Eğer öyleyse her tarafımız milli vefasızlık.

Ya da son zamanlarda daha sık karşılaştığımız bir takım bahisler.

Mehmet Akif Sultan Abdülhamid’i hicvetmiş. İttihat ve Terakki’ye kaydolmuş.

Ah! O halde öteki bildiklerimizi de unutalım. Değil mi ki Sultan Hamid’e vaktiyle intisap edememiş!

Hafiflik bu. Bilgi gibi duran bir bilgisizliğin mahsulü.

Talat Paşa’nın “Nazır Hazretleri selam ediyor, yazılarınızda o kadar ileri gitmemenizi rica ediyor” diye haber gönderdiği görevliye “Nazırına söyle, kendilerini düzeltsinler! Bu gidiş devam ettikçe bizi susturamazlar. Ben fasulye aşı yemeye razı olduktan sonra kimseden korkmam!” dediğinden muhtemelen haberleri yok.

Fasulye aşı yemeye razı olduktan sonra kimseden korkmam.”

Bu cümleyi söylemek, geçmişte de her babayiğidin harcı değildi, şimdi de değil.

Bana en ağır gelen... Çünkü hepsinden daha gerçek... Akif’in çocuklarının büyük bir yokluk ve yoksulluk içinde yaşamaları ve öylece dünyadan göçmeleridir.

Bunun telafisi yoktur ve tarihe bir milli vefasızlık örneği olarak geçmiştir.

Mehmet Akif’in vefat yıldönümünde en çok bunu hatırlıyor ve buna üzülüyorum. Daha önce birkaç kez yazdığım için tafsilata girmiyorum.

***

Bugünlerde Mehmet Akif filmiyle meşgulüz. Daha doğrusu, filmde Mehmet Akif rolünü oynayacak oyuncuyla.

Mehmet Akif rolünde, herkesin iyi bir yorumcu olarak tanıdığı, bildiği Yavuz Bingöl oynuyormuş.

Münasip mi değil mi? Tabii ki tartışmak isteyen tartışır.

Düşünüyorum da... Muhteşem Yüzyıl’daki Kanuni de pek münasip değildi.

Payitaht Abdülhamit’teki oyuncu da cüssesiyle, havasıyla Abdülhamit’i hiç andırmıyor.

Yine de beğenen beğenir, beğenmeyen beğenmez.

Fakat, denildi ki, Yavuz Bingöl, “Mehmet Akif camilerde Arapça vaaz verdiği için Arapça çalışıyorum” demiş.

Tuhaf. Çünkü Akif’in şiirlerindeki vaazlar bile Türkçe.

D. Mehmet Doğan, haklı olarak kızmış. “Mehmet Akif’in camilerde Arapça vaaz verdiğini sanacak kadar cahil” demiş.

Türkçeye büyük hizmeti vardır Mehmet Abi’nin. Söz söyleme yetkisi vardır.

Ben yine de bir araştırayım dedim. Filme danışmanlık yapan Sebilürreşad Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Bayhan’ı aradım.

Yavuz Bingöl’ün tam olarak ne dediğini sordum. İşte kelimesi kelimesine Yavuz Bingöl’ün sözleri:

“Akif Hafız-ı Kur’andı. Anadolu’da, Hacı Bayram’da, Balıkesir Zağanos Paşa ve Nasrullah Paşa camilerinde Ayet-i Kerimelere atıf yaparak konuşmalar yapıyor. Kur’an ayetlerini okuyacağım sahnelerde lafzı tam olarak çıkartabilmek için Arapça öğreniyorum.”

Şu halde, Yavuz Bingöl’ün sözlerinde yadırganacak bir şey yok.

Zaten biz de bıktık, filmlerdeki acemi hoca ağızlarından.

Fatih Bayhan’la konuşmam güzel bir sürprizle tamamlandı. Ankara’da bir ara aynı evde kaldığımız Vahdet Sürücü’nün izini buldum.

Vahdet nereden dahil oldu mevzuya derseniz. Vahdet, rüyasında Akif’ten nasihat almış. Aldığı nasihatleri filmi yapan yetkililere iletmiş.

Fatih’in dediğine göre, gereken yapılıyormuş.

 

YORUMLAR (40)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
40 Yorum