Mülk adaletin temelidir

Bozdum değil mi? Cümleyi yanlış yazdım.

Kendime göre gerekçelerim var.

Yargının veya kolluğun bir suça, bir haksızlığa mani olduğunu, bir suça suçla mütenasip bir cezayı verdiğini, mesela bir hırsızı, bir katili, bir soyguncuyu takip edip yakaladığını gördüğümde “Bu iyi bir şey” diyorum, “Demek ki adaletin iyi kötü yürüyen bir tarafı var.”

Bazı aksaklıklar olabilir. Bir doktorun, hastasını hiç olmazsa on on beş dakika muayene etmek yerine, hasta izdihamı sebebiyle üstünkörü bakıp ilaç yazması gibi, bir yargıç da, önüne gelen davayı layıkıyla aşırı dosya yükü yüzünden tetkik edemeyebilir ve bu zaman zaman adaletsizlikleri sebep olabilir.

Bu da istenmeyen bir şey. Olmasa dersiniz. Keşke bütün davalara hak ettiği özen gösterilebilse.

Ama bunu bazı nicel sorunlara bağlarsınız, eleman az, vakit az, dosya çok dersiniz. Ya da, kazara vuku bulursa, bir yetkilinin suiistimalini o yetkilinin seciyesine bağlarsınız. Her tarafa teşmil etmezsiniz.

Bu sorunlara bakarak adalet hakkında, yargı hakkında büsbütün karamsarlığa kapılmazsınız.

Fakat, yukarılara doğru çıktığımızda... Toplumun üst katmanlarında, iş dünyasını, büyük miktarlarda paraları, siyaset içinde elit bir zümreyi, siyasi menfaatleri, siyasi gelecekleri, siyasetle para ilişkisinin iç içe girdiği olayları konu alan dosyalarda olayın seyrini hukukun değil de gücün belirlediğini gördüğünüzde nicelikle ilgili, fiziki yetersizlikle ilgili bir sorunun söz konusu olduğunu düşünmezsiniz.

Yukarılarda, adalet istenmiyor belki, netice isteniyor.

Çıkan netice, hala yerli yerinde duran, zıvanasından çıkmamış vicdanları yaralasa da, insanların o neticeye ‘adalet’ demesi bekleniyor.

Ben maruz kaldığımda ‘adalet’ demediğim bir tasarrufa başkası maruz kalınca nasıl adalet diyeyim?

İnsanların, adalette bir sorun gördüklerinde siyasetten müşteki olmaları normal.

Belirleyici kuvvet, siyasettir.

Hele kuvvetler ayrılığı prensibinin en zayıf seviyesinde olduğu şu devirde.

Siyasetin, adalet işlerini iyi bir seviyeye getireceğini ümit ettiğim zamanlar olmuştu.

Siyasetin, herkesin, yoksulun ve zenginin, benim gibi düşünenlerin ve düşünmeyenlerin, hatta tam aksini düşünenlerin, bütün etnik unsurların, bütün siyasi unsurların, grupların, azınlıkların, çoğunlukların hakkını hukukunu bir daha geri alınması mümkün olmayacak şekilde garanti eden bir hukuk zemininin tesis edilmesini hiç olmazsa bir hedef olarak benimseyebileceğine ve o istikamete doğru yürüyebileceğine ihtimal veriyordum.

Bizim hukukumuza çok müdahale edildi, şimdi öyle bir düzen kurulsun ki ne bizim ne başkalarının hukukuna halel gelsin.

Sonuçta herkes için iyi bir şeydir adalet. En çok da iyiler için iyi bir şeydir.

Eh, iyi siyasetçiler, herhalde adaleti isterler.

Şimdiye kadar hiç olmadı. Ama belki bu sefer olur, hiç olmazsa teşebbüs edilir.

Yanılmışım.

Adalet aramıyormuş kimse.

Tarih boyunca nasıl yürüdüyse öyle yürüyormuş, bundan sonra da öyle yürüyecekmiş işler.

Herkes kafasına göre fetva verecek hoca arıyormuş.

‘Öteki’nin hakkı kimsenin umurunda değilmiş.

Ötekinin hakkı, benim hakkımın namütenahi olduğunu kabul etmek ve ona göre ayağını denk almakmış.

‘Adalet mülkün temelidir’ ilkesi de bizim bildiğimiz gibi değilmiş.

Adalet, adalet olmaktan çıkmak pahasına belli bir zümrenin mülkünün temeli olmakla muvazzafmış.

Sanki ehram tersine çevrilmiş.

Neredeyse ‘mülk adaletin temelidir’ gibi bir ilke...

İlkeye aykırı davranırsan izale edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalabilirsin.

Bugünlerde cereyan eden hadiselere, varit olan bir takım beyanatlara, yapılan tartışmalara binaen sarf etmiyorum bu cümleleri.

Yani bu vakalara tahsis etmiyorum.

Geçmişe, tarihi gerçekliğe, bugüne ve hatta geleceğe bakarak böyle bir kanaate varıyorum.

Bunun açık bir bedbinlik olduğunun bilincindeyim.

Buna rağmen...

Kimse, hiç bir güç, hiçbir muktedir bunun için uğraşmayacaksa da...

Doğru olanın, bütün zümrelerin, bana yakın veya uzak bütün fikirlerin, bütün siyasi, etnik, dini mezhebi grupların hak ve hukukunu gözeten bir hukuk düzenini tesis etmek olduğu görüşümde sabitim.

YORUMLAR (23)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
23 Yorum