Ne zaman asansöre sıra geldi?
Birkaç haftadır, bizim piyasada bir ‘asansör’ geyiği dönüyor. Dost meclislerinde bana bile sordular “Halvet ne demek, asansörde halvet nasıl oluyor?” diye.
“Asansörde halvet olmaz, biri girer biri çıkar” da demiş olabilirim, soruyu ciddi sanıp.
Meğer mesele başkaymış. Nurettin Yıldız Hoca asansörde bir kadının kendisine nikahı düşen bir erkekle baş başa kalmasının sakıncasından bahsetmiş.
İster istemez, ‘başka işi mi yokmuş’ diye soruyorsun.
Sade asansör değil, yatağın ve yorganın genç bir erkeğin şehvetini ‘gıdıklayacak’ tarzda olmamasını da tavsiye ediyor, Nurettin Yıldız Hoca.
Tabii ki, önemli dini meselelerimiz var.
Önemli sosyal meselelerimiz var.
Ahlak, hak, hukuk, adalet, tevhid, şirk...
Ne kadar muhtacız böyle konuların insanlara anlatılmasına.
Merhamet...
Bir hoca, kalksa, ömrü boyunca merhameti anlatsa mesela...
‘Amel-i Salih.’
Bunu anlatsa.
Hocaların böyle meselelerde topluma önderlik etmesi faydalıdır.
Bize nasihat etseler. Bizi ikaz etseler. Bize bilmediklerimizi öğretseler.
Şu da faydalıdır:
Din, doğru anlatılmıyor. Doğru anlaşılmıyor.
Bakın, bizim dünyamızda, insanlar birbirini yiyor.
Kan gövdeyi götürüyor.
Halimizi gören, evvela bizden kaçmayı düşünüyor.
Halimiz, insanlara bunu ilham ediyor.
Neden böyleyiz biz? Sorsalar hocalar.
Derdimize şifa olacak cevabı arasalar.
‘Cevap’ dediğimiz şey ceplerindeymiş gibi davranmadan...
Büyük bir sorumluluk hissiyle.
Şu perişan halimizden kendilerinin de mes’ul olduklarının bilinciyle...
Ne güzel olurdu böyle yapsalar.
Ne zaman bitirdiler de bu meseleleri, asansöre sıra geldi?
Yok! Biz zamanın ruhunu keşfettik, lüzumsuz işlerle uğraşıyoruz!
Nurettin Yıldız’ın asansör ve yorgan haberleri afakı tutunca rahatsız oldum.
Cemiyet de böyle şeylere meraklı. Buldu mu peşine düşüyor.
Konunun, avami tabirle ıcığını cıcığını çıkarıyorlar.
Tek Nurettin Yıldız değil, başkaları da affedersiniz sidik ve sümük bahisleriyle efkar-ı umumiyeyi tenvir ediyorlar!
Üşenmedim, dinledim Nurettin Yıldız’ın piyasada dolaşan konuşmalarını.
Biraz da bağlamını anlamak için.
Baktım, sakin sakin anlatıyor Nurettin Yıldız.
Şimdi asansör bahsini burada tekrar etmek uygun değil. Verdiği fetvanın anhasına minhasına girmek de gerekmez.
İçinde bulunduğumuz ahval ve şeraitte asansör, yatak, yorgan fetvasıyla uğraşmak dahi lüzumsuz.
Piyasada yankısı ziyade olunca tabii siyaset de ilgilendi asansör fetvalarıyla.
Olabilir.
Siyasiler, böyle bir din söylemine iştirak etmediklerini ilan etme ihtiyacı duyabilir.
Siyasetçi veya yazar-çizer, herkesin, makul ölçülerde, yani sövmeden, saymadan yaptıkları eleştiriler haklıdır.
Fakat bununla kalmadı.
Dün, Nurettin Yıldız’ın fetvalarının adli soruşturmaya konu edildiğine dair bir haber çıktı.
Bunu yadırgadım.
Asansör fetvası mahkemelik bir mesele midir?
Bence değildir.
Şimdi Nurettin Yıldız mahkemede asansör fetvasını mı savunacak?
Tuhaf.
Evet, bir vatandaş olarak, verilen fetvayı isabetli bulmayabilirim.
Fetvayı neden yanlış bulduğumu izah da edebilirim.
Fakat, yanlış da olsa bu bir görüştür. Bir fikirdir.
Neden yargı konusu olsun?
Bir görüş, mukabil bir görüşle düzeltilir.
İlim adamları tenkitlerde bulunur, izahlar yapar. Böylece yanlış görüşün yapacağı tahribat izale edilebilir.
Lüzumsuz işlerle meşgul olmanın lüzumsuzluğunu anlatırken, ben de biraz lüzumsuzluk mu yapmış oldum?
Buna ihtiyaç hissetmemeyi tercih
ederdim.