Neden hâlâ ilk beş yüzde Türk üniversitesi yok?

Siyasetten yoruldum. Hatta bıktım.

Biliyorum, birçok şey siyasetle oluyor. Siyaset, doğru yapılırsa memleketi abat edebiliyor. Yanlış yapılırsa berbat edebiliyor.

Fakat cıvık bir tarafı var siyasetin.

Çakma bir tanrı gibi... Veya bir cadı gibi, insanları değişik hallere sokabiliyor.

Bazen var ediyor, bazen yok ediyor.

Hoş, bu dediklerim, hayatın başka alanlarında da vuku bulabilir. Belki, siyasetteki daha göz önünde olduğu için dikkat çekiyor.

Buna rağmen siyasetin lüzumunu kabul ediyorum.

Allah siyasetin de hayırlısını versin.

Bu sıralar boyuna okuyorum.

Gazete, dergi değil. İnternet, twit mwit hiç değil.

Kitap okuyorum ve okumanın bana verdiği şeyden memnunum.

***

Ne mi veriyor okumak?

Daha çok zihnin ve ruhun tadabildiği bir tür haz ve bir itmi’nan. Ufff, bazı okurlarım sadece bildiği kelimelerden ibaret bir okumayı seviyor. Değişik kelime görünce rahatsız oluyor.

Fakat dilime böyle geldi bu kelime. Neden değiştireyim?

Bu kelimeyi bilenler çoğunlukta. Fakat bilmeyen ve lügate bakmaya üşenen azınlık için ‘doygunluk’ diye izah etmiş olayım.

Bir mevzuun alimi olmanın, bir ilmin hafızı olmanın peşinde değilim.

Okumak, daha çok bir ‘seyir.’

Seyir esnasında bir şeyler öğrenirsin.

Sonra bunların bazısını unutursun. (Unutmak da bir nimet.)

Sende kalan bir birikimdir. Bu birikimin sana faydası olabilir de olmayabilir de.

Neyse, okurken, gördüğüm şeylere bazen imreniyorum.

Neye imreniyor olabilirim?

Herhalde romanlarda, hatıratlarda okuduğum hayatlara değil.

En çok ‘bilgi’ye.

Hayır. ‘Bu bilgiye ben niye sahip değilim’ şeklinde bir hasetlikten bahsetmiyorum.

Biraz ‘milli’ bir durum benimki.

Biz, neden böyle şeylere uzağız?

Etrafımızdaki ilmi alem ne kadar sığ, ne kadar yalınkat?

Akademik dünyamız ne kadar yeknesak? Ne kadar heyecansız?

Eskiden derdik ki, “Üniversitelerimiz başörtüsü yasağından başka bir şeyle uğraşmıyor. En önemli eğitim meselemiz de İmam-Hatip Okulları’nın ve Meslek Liseleri’nin katsayısı... Öte yandan, hiçbir üniversitemiz dünyada ilk beş yüze giremiyor.”

Şimdi, katsayı belası yok, başörtüsü yasağı da Allah’a şükür kalktı.

Peki, dünyadaki ilk beş yüz üniversite içine girdik mi?

Ben bir sürü listeye baktım. Yokuz.

Bir listede İstanbul Üniversitesi’ni gördüm.

Bu da bana mantıklı gelmedi. Acaba hangi kritere göre girdi İstanbul Üniversitesi listeye?

Öğrenci sayısı mı? Akademisyen sayısı mı? Bilmediğimiz başka bir kriter mi?

Öyle ya? Boğaziçi’ne, ODTÜ’ye, Hacettepe’ye girmek için yüksek puanlar talep edilirken İstanbul Üniversitesi’ne neden daha düşük puanlarla giriliyor?

Bilim alanında bir mesafe kat etmek için, yüksek bir efor, insan takatinin sınırlarını zorlayan bir çalışma, tabuları (veya putları) yıkmaktan çekinmeyecek bir cesaret, akademik fosillerin ‘delilik’ zannedeceği bir coşkunluk, bir heyecan gerekiyor.

***

Gördünüz mü böyle bir şey?
YÖK’ün böyle bir meselesi var mı mesela?

Veya, bizim ‘akademya’mız bu evsafta bir ilmi hüviyete tahammül edebilir mi?

Akademideki hiyerarşi askeriyedekinden daha katı.

Ak saçlı profesörlerimiz, çoğu kez böyle bir heyecanı kapıdan dışarı atmaya hazır.

Aman, kimse değişik bir şey söylemesin!

Ofisinde, iki kağıt mütalaası ve bir iki talebe mülakatıyla akşamı eden ve ömrü idareyi –ister üniversite idaresi ister memleket idaresi- tenkitle geçen bir akademik kadro geliyor gözlerimin önüne.

Profesörler, doçentler...

Bazen görüyorum. Dinliyorum da belki bir şey söylerler diye.

Yeni bir şey işittiğim zaman sevinçten uçuyorum.

Fakat kahir ekseriyeti maalesef bilginin kabuğundan içeri giremiyor.

Korkudan değil, tembellikten.

Titrinin cahilliğini örteceğinden emin ve mutlu.

Hele de biraz slogan, biraz hamaset öğrenmişse, bu dünyada işi iş!

Bir avuç alimimiz var topu topu. Çalışan, çırpınan, heyecanı olan.

Onlar da, ataletin yanı sıra kıskançlıkla da malul olan şu akademik alemde barınabilmek için dünyanın eziyetine katlanıyor.

Düzelir mi?

Düzelmesi için kuru gürültüye kulak asmayan, ilmi teşvik eden, ilmi ödüllendiren bir bakışa muhtacız.

Şu anda bir düzelme alameti görünmüyor.

YORUMLAR (32)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
32 Yorum