Parlamenter sistem iyi bir seçim vaadi mi?
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçtik geçeli işler iyi gitmiyor.
Yargı bağımsızlığıyla, hukukla, adaletle ilgili sorunlar eksilmedi, arttı.
Eksilmesi beklenmiyordu muhtemelen. Çünkü Türkiye henüz ‘fiili başkanlık’ dönemindeyken sistem ‘siyasi otorite’ lehine dönüşmeye başlamıştı.
Ekonomi de düzelmedi. Şubat Ocak’tan, Mart Şubat’tan, Nisan Mart’tan iyi olacağına tersi oldu.
AK Parti iktidarının çok başarılı bir hamleyle liradan attığı altı sıfır geri dönüş hazırlığı yapıyor. Bir tanesi muhtemelen döndü. Gidişat değişmezse ötekiler de dönebilir.
Enflasyonumuz, piyasa gerçekleriyle bağdaşmadığı halde kendisi negatif bir piyasa gerçeğine dönüşen enflasyon-faiz-döviz bağıntısı teorisi sebebiyle tırmanmaya devam ediyor.
Ancak TÜİK yöntemleriyle kağıt üzerinde yavaşlatılabiliyor.
Dolar lobisi gibi çalışan teori Türk Lirasını aşağı çektikçe çekiyor.
Bunlar rakamlarla, grafiklerle ifade edilebilen gerçekler.
Yoksulluk, geçim sıkıntısı gibi gerçekleri siyasetçiler anlamaktan da tarif etmekten de çok uzak.
Çünkü sıkıntıyı hissetmiyorlar. Dinlediklerinde bile inanmıyorlar.
Yolsuzluk var mı ülkemizde?
Konuşulmadığına, tartışılmadığına göre yok.
Ya da var ama kimsenin konuşamadığı bir dokunulmaz alan olarak muhafaza ediliyor. (Bir tek Sedat Peker konuştu, onu da bir yolunu bulup susturdular.)
Haklar, özgürlükler, demokrasi ne durumda?
Bazı alanlarda bir ilerlemeden söz edilebilir. ‘Bazı’ derken aklıma devletin başörtüsü konusundaki yasaklayıcı tavrını düzeltmesi geldi.
Ama ifade özgürlüğü, medya özgürlüğü gibi konularda geri gittiğimiz aşikar.
Bu sorunlar bizdeki Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin karakteriyle irtibatlandırılabilir.
Karar alma süreçlerinde bir kişi var. Ya da görevi o bir kişiyi tasdik etmek olan birkaç kişi daha.
Bir açıdan bu bir kolaylık gibi görünüyor. Karar alma süreçleri kısalmış oluyor.
Öte yandan, aynı karakter, Merkez Bankası’nın başına gelenlerin bize çok açık bir biçimde öğrettiği gibi, sistemin yanlış karar üretme yüzdesini arttırıyor.
Sistemin ‘talimat’sız işlememesi ve bürokrasinin, siyasetin kapasitesinin sorunların çözümüne iştirak edememesi ayrı bir sorun.
Öyleyse, parlamenter demokrasiye geçelim, bu sorunlar bitsin.
Biter mi?
Bazı sorunlar bitebilir.
Ama başka bazı sorunlar çıkabilir.
İnşa edeceğin parlamenter sistemin ‘kalite’sine bağlı.
Bir de sistemi tatbik edecek olan heyetin yapısına ve insicamına...
Muhalefet parlamenter demokratik sisteme odaklanmış görünüyor.
6 siyasi parti zaman zaman bir araya gelerek parlamenter sistemin nasıl olması gerektiğini müzakere ediyor.
Müzakerenin ayrıntılarını bilmiyoruz, belki takvim de konuşuyorlardır.
Bu mesai lüzumludur.
Evvela doğru bir parlamenter sistem tasarımı için.
Sonra da eğer iktidara gelirlerse çok ihtiyaç duyacakları ‘insicam’ın ön çalışması olarak.
Peki, parlamenter demokrasi ya da güçlendirilmiş parlamenter sistem bir seçim vaadi olarak nasıldır?
İlk aklıma geleni söyleyeyim.
Fena değildir. Ama bir vaatle seçim geçmez.
Sorunlar ortada, açık ve acil.
Her sorunun, hangi sistemde olursak olalım, ayrı ayrı çözümleri var.
İktidara talip olduğunuza göre o çözümleri biliyor olmalısınız.
Ayrıca o çözümleri uygulayacak bilgiye, birikime, iradeye sahip olmalısınız.
Siz gelince sorunları çözecek misiniz?
Hangi sorunu nasıl çözeceksiniz?
Önerdiğiniz çözümlerle ilgili olarak kendi aranızda mutabık mısınız?
Bu işin altından gerçekten kalkabilir misiniz?
Seçim vaadi olarak öncelikli olan budur.
Parlamenter sistem de bir vaat olabilir.
Sorunlarla Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi arasındaki illiyetin izahı bir süreç gerektirir.
Sistemin tesisi de ayrı ve hayli teferruatlı bir süreçle mümkündür.
Vadesi uzundur.
O kadar uzun vade vatandaşa cazip gelmeyebilir.