Rüşvet orucu bozar mı?

Ramazan-ı Şerif’in gelişi, bir büyüğümüzün ya da bir dostumuzun hanemizi onurlandırması gibi. 

Bütün günler kıymetlidir, hiç birinin gelişine ve gidişine kayıtsız kalamayız. 

Ramazan’ın ‘sayılı günler’inin kıymeti ziyadedir. 

Onun gelişini haber alınca toparlanmak, kendimize, hanemize çeki düzen vermek, geldiğinde onunla hemhal olmak... Kendi içimize doğru güzelce bakmak, yıkık dökük yerimiz varsa onarmaya uğraşmak Ramazan-ı Şerifin güzelliğiyle mütenasiptir. 

“Ramazan’ı Şerif’te insanlar Allahu Te’ala’nın mihmanıdır.” 

Bu sözü hatırlamayı seviyorum. 

Bereketli, bitimsiz bir sofra geliyor gözlerimin önüne, iyinin-kötünün, zenginin-yoksulun, alimin-cahilin nasiplendiği. 

Yok mu, israfın, açgözlülüğün, tekebbürün ‘ana yemek’ olarak servis edildiği sofralar? 

Var. 

Fakat sırrına eremeyiz ki Allahu Te’ala’nın lezzeti insanlara nasıl dağıttığının? 

Ne bilirsin, yoksulun tabağındaki zeytini? Belki daha lezzetlidir senin sofrandaki yağlı et parçasından? 

Belki yoksulun iftar sofrasındaki bir tas çorbanın, birkaç zeytinin lezzetini bilsen sen ona onun sana imrendiğinden daha çok imreneceksin? 

İsrafla, açgözlülükle, tekebbürle mi besleniyoruz, soframızdaki nimetlerle mi? 

Hangisinden daha çok lezzet alıyoruz? 

Bazen bunu bile ayırt etmek imkansız hale gelebilir. 

Ya dünyanın ökçesi altında ezilen, vatansız, evsiz insanlar? 

Onlar Allah’ın konuğu değil mi? 

Ne kadar keyif kaçırıcı bir soru! 

Şöyle düşünsek olur mu? 

Ya soframızdaki israf onun hakkıysa? 

Ya Ramazan’da (veya her hangi bir zamanda) onların hakkına el uzatıyorsak? 

Tamam, başkası mesul, biz bir şey yapmadık. 

Bazen bir şey yapmayarak da bir şey yapmış olmaz mıyız? 

‘Denize girersem orucum bozulur mu?” 

“Sakız çiğnemek orucu bozar mı? Ya da aşı olmak?” 

Her sene, her sene, ne kadar çok soruluyor değil mi? 

Böyle sorular varken nereden çıktı ahiret suali gibi ağır sorular? 

Neyse ki hocalar bu soruların cevabını biliyor. Cevapları hazır. 

Birden aklıma geldi, o soruları değiştirsek nasıl olur? 

“Haksızlık orucu bozar mı?” 

“Adaletsizlik orucu bozar mı?” 

“Rüşvet orucu bozar mı?” 

“İhaleye fesat karıştırmak? Torpil yapmak?” 

Gibi sorular koysak yerine? Alabilir miyiz cevaplarını? 

Tuhaf. Bu soruların hepsinin kitaplardaki cevabı “bozmaz.” 

Bozmaz da ne yapar? 

Hocalar cevabını ister versin ister veremesin... Sadece sorulması bile sonu hayra çıkacak bir tefekküre kapı açar. 

Soru sora sora başlangıç noktamızdan uzaklaştık. 

Geri dönelim. 

Her zaman Allahu Te’ala’nın mihmanı insanlar. Ama Ramazan’da daha çok... 

Böyle bir mevsimde insanlara şefkatle, merhametle, dostlukla muamele etmenin, kardeşliği hatırlamanın içimizi onarmaya da yarayacağı ümit edilir. 

Bu yüzden, Ramazan’da, bilhassa ilk günlerinde, sözü, hanemizi onurlandıran kutlu bir konuğun kapısını açar gibi açma isteğim ağır basıyor. 

Bunu yazıyla da yapmaya çalışıyorum. 

Başkalarını, hele de Ramazan’la fazla münasebet kurmak istemeyenleri dürtmek, silkelemek, Ramazan’ı onların gözüne sokmak için değil. 

Akıl vermek, istikamet vermek, nasihat etmek için de değil.  

Bunu beceremiyorum, ayrıca nasihate benden daha muhtaç kimse de bilmiyorum. 

Kendime doğru bir eylem bu, sükunetle yaptığım. 

O keyif kaçırıcı soruların da ilk muhatabı benim. 

Sonraki muhatabı kim? 

Belki bu hislere aşinalar vardır, suallerden, cevaplardan bana ne isabet ediyorsa onlara da isabet eder. 

Dert ise de nimet ise de, paylaşmış oluruz. 

Ramazan-ı Şerifiniz Mübarek Olsun.

YORUMLAR (69)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
69 Yorum