Şu bizim madalya rekoru
Spor müsabakası seyretmeyi siyasi tartışma seyretmeye her zaman tercih ederim.
Olimpiyatlar vesilesiyle buna çok fırsatım oldu.
Daha hızlı yüzmeye, daha hızlı koşmaya, daha yükseğe, daha uzağa atlamaya, daha uzağa atmaya uğraşan genç çocuklar.
Daha içten. Çırpınıyorlar en iyisini yapabilmek için.
Öyle temiz seviniyorlar ki kazandıklarında. Ve öyle temiz üzülüyorlar ki başaramadıklarında…
Ekranda inanmadıkları fikirleri, siyasi konumları savunan kaşarlanmış, çenebaz tipleri seyretmekten çok daha güzel.
Bizim sporcuların müsabakalarına tabii ki daha çok alaka gösteriyorum.
Kazansın istiyorum, bizim çocuklar.
Soyadı güzel bir genç, Mete Gazoz okçulukta altın madalya aldı. Harika! İlk defa madalya alıyoruz okçulukta.
Okçular Vakfı’nın bir katkısı olmuş mudur bu başarıda?
Mete Gazoz’un vakıfla bir ilgisi yokmuş.
Ama olsun, ileride vakfın da bir faydası olur, eğer düzgün çalışırsalar.
Bu sene jimnastikte de madalya aldık. Bu da iyi.
Biz güreşte iyi madalyalar alırdık eskiden. Bu sene döküldük. Sadece üç bronz. Takım halinde 17. Olmuşuz.
Karatecilerimiz de iyi sayılır.
Ama en iyisi kadın boksörlerimizdi.
İki tane Busenaz, biri altın, biri gümüş.
Nasıl coşkulular. Çakıroğlu gümüş aldı, altın alamadığına üzülüyor. Sürmeneli’deki özgüven olağanüstü. “O madalya buraya gelecek!”
Vura vura aldılar madalyaları, helal olsun.
Erkek boksörler bu sene katılmadı mı olimpiyatlara?
Sadece 1 erkek boksörümüz kota almayı başarmış. O da maalesef elenmiş.
Atletizmde de hiç madalyamız yok. Bir ara ithal Afrikalı sporcularla netice almaya uğraşmıştık demek işe yaramadı.
Toplam 13 madalya almışız bu sene olimpiyatlarda. Rekor kırmışız.
Spikerler bu rekoru nasıl heyecanla anlatıyorlar.
Gerçekten, çok büyük bir başarı kazandıysak anlatsınlar tabii.
(Bu arada, spikerlerin Spor Bakanı’na alakası da kayda değerdi. Her müsabakada bir bakan faslı geçiyorlardı. Gerçekten, bakanın müsabakalar sırasında sporcularla yakından alakadar olması iyi bir şey. Ama kardeşim, bir kere anlattın iki kere üç kere anlattın. Yeter daha…)
Fakat aynı spikerler eski rekorun 12 madalyayla 1948 yılına ait olduğunu söyleyince durumu biraz garipsedim.
1948’de nüfusumuz 20 milyon civarında. Kişi başına milli gelirimiz de 150 dolar civarında (hatırlatan okurumuza teşekkür ediyorum.)
Yani kalabalık değiliz ve bugüne göre fakir sayılırız.
Doğru dürüst tesisimiz yok.
Toplum olarak spor hakkında ukalalık yapacak insanlarımız bile yok.
Şimdi maşallah sporun kendisini pek yapmıyorsak da her şeyi biliyoruz. Metrekareye birkaç fahri teknik direktör düşüyor.
1948’de 6 branşta 57 sporcuyla Londra’ya gidip 12 madalya almışız. 12 madalyanın 6’sı altın.
Serbestçiler, grekoromenciler fırtına gibi esmişler.
Yaşar Doğu, Gazanfer Bilge, Celal Atik, Nasuh Akar önlerine geleni tuşlamışlar.
Atletizmde de hiç olmazsa bir madalya almışız. Üç adım atlamada Ruhi Sarıalp 15,025’lik derecesiyle üçüncü olmuş.
1948’deki 57 sporcuya karşılık bu sene 108 sporcumuz vardı olimpiyatlarda. Toplam 2 altın madalya aldık.
1948’de takım halinde olimpiyat 7.’si olmuşuz. Bu sene 35.’yiz.
Olimpiyat komitesi de sıralamalarda evvela altını baz alıyor.
Bu yüzden mesela toplam 5 madalya alan Slovenya 3 altın madalya aldığı için bizim üstümüzde. 3 altın 2 bronz alan Özbekistan da öyle. Gürcistan’ın bizim gibi 2 altını var ama gümüşleri bizden fazla olduğu için sıralamada bizi geçmişler.
Doğrusu, aldığımız madalyalara herkes kadar ben de sevindim ama 1948’i duyunca ‘rekor’ edebiyatına iştirak edemedim.
1948’in hakkı yeniyor gibime geldi.