Tereddüt virüsü
Sonra tek tük ölüm haberleri.
Ne kadar hassas bir dil kullanmıştı Sağlık Bakanı Koca.
“Hastamı kaybettim.”
Uzaktaydı, hastalar da, ölenler de... Tanımıyorduk.
Bahar geliyor. Havalar ısınınca virüsün dışındaki yağlı kabuk eriyormuş. İnşallah yazın biter de kurtuluruz.
Kurtulamadık.
Ama hayır! İlk vaka Şubat ayında görülmüş. Sağlık Bakan Yardımcısı Şuayip Birinci Journal of Population Therapeutics and Clinical Pharmacology isimli bir dergide Şubat ayında Tarsus Medical Park Hastanesi’nde tedavi gören 24 covid hastasından bahsetmiş.
Şuayip Birinci makaledeki Şubat-Mart tarihini ‘sehven yazıldı’ diye düzeltti. Meğer doğrusu Mart-Nisanmış.
Bakan yardımcısı yalan söyleyecek değil ya. Doğrudur mutlaka.
Ama böyle çelişkili ‘sehiv’lerin vatandaşın itimadını sarsması da çok normal.
Başlangıçtan itibaren salgını iyi yönettiğinde insanların hemfikir olduğu Sağlık Bakanı Koca “her vaka hasta değildir” şeklinde bir değerlendirme yapınca da insanların ilan edilen veriler hakkında tereddüde düşmesi normal.
İnsanların tereddüde düşmesi ilk bakışta önemsiz görünebilir.
Tereddüt, yavaş yavaş etkisini gösterir.
Mesela İngiltere’de gösterdi. İngiltere Türkiye’yi seyahat koridorundan çıkardı.
Ne demek seyahat koridorundan çıkarmak?
Türkiye’den gelen yolcuları 14 gün karantinaya almak demek.
İngiltere Ulaştırma Bakanı Grant Shapps’ın ifadeleri açık.
“Türkiye’yi listeden çıkarıyoruz çünkü Türkiye’nin Sağlık Bakanlığı, Covid-19 vakalarını, uluslararası örgütlerin tanımından farklı şekilde tanımlıyor.”
Yerel vaka bildirimleriyle her gün açıklanan ulusal Covid tablosu arasında da çelişkiler çıkmıştı.
Neden böyle? Neden kıyısından köşesinden kırpılıyor veriler?
Turist gelsin, ekonomi ürkmesin diye mi? Yani kandırmak için.
Ama yanlış veriler de ürkütür ekonomiyi.
Acaba kim yapıyor bunu?
Acaba devlet salgın yönetiminde hekimleri, bilim kurulunu biraz geriye mi itti?
Ekranlara çıkan doktorlar neden ilk günlerdeki gibi net konuşmuyorlar, lafı dolandırıyorlar?
İşte, uzun bir yazdan sonra sonbahara girerken geldi yerleşti tereddüt.
Virüs gibi.
Güven ilişkisini bozan ve etkisi sonradan ortaya çıkan bir virüs.
***
Etrafınıza dikkatlice bakıyorsanız, resmi verilere çok ihtiyaç duymadan da bir kanaate sahip olabilirsiniz.
Ben şimdi oturduğum yerden adını sanını bildiğim, tanıdığım, teşrik-i mesaide bulunduğum 40-50 kişi sayabilirim.
Başlangıçta hiç sayamazdım.
Maalesef, aralarında vefat eden dostlarım(ız) da var.
Devlet nasıl bir tablo açıklarsa açıklasın. Başlangıçta çok uzağımızda hissettiğimiz virüs, şimdi, şu kadar yakınlarımıza bulaştığına göre hastalık her tarafa yayılmış.
Tamam da şimdi ne yapacağız?
Hiç.
Tedbire devam. Cemiyet içinde maske ve mesafe. Her durumda temizlik, sabun ve kolonya. Her durumda dikkat.
Ne zaman kurtulacağız bu beladan?
Görünüşe bakılırsa bu sene zor.
Hastalıkta gerileme yok. Mutasyon da yok.
Yumrukla tokalaşıyoruz. Maske yüzümüzün mütemmim cüzü oldu. Evde dura dura insanlarımız şişmanladı. Kişi başına üçer kilo aldıysak bütün memlekette insan ağırlığı 250 milyon kilo arttı. Neredeyse bizde başlayacak mutasyon, virüs bana mısın demiyor.
Aşı çalışmaları son aşamaya geldi. Aşı çıkınca kurtuluruz.
Gerçekten mi? Kurtulur muyuz?
Emin olmamız için, aşının kullanılması ve virüsten gerçekten koruduğunun ayan beyan ortaya çıkması lazım.
Ne kadar sürer emin olmamız?
Eğer gerçekten koruyan bir aşı bulunursa, bulunduktan sonraki bir yıl içinde.
Neden bir yıl içinde?
Emin olacağımız miktarda insana aşı yapılabilmesi ve insanların aşının etkisini görmesi en az bir yıl sürer.
Ya aşıların hiç biri virüsten yeteri kadar korumazsa? Veya bir-iki ay koruyup sonra korumayı bırakırsa?
Mümkün.
İnsanlar (veya uzmanlar) fazla tartışmıyor ama, aşı yerine ya da aşının yanı sıra ilaca ne dersiniz?
Hastalığı tedavi edecek bir ilacın bulunması insanlara aşıdan daha çok güven vermez mi?
Verebilir. İçersin ilacı, ya da vurulursun iğneyi, iyileşirsin.
İlaç ya da aşı, bir an önce bulsalar da normalleşsek artık.