TRT’nin işleri, deve ve kulak

Kendi tarzımı bazen komik buluyorum. Fakat, yapmadan da edemiyorum.

Bir mevzu oldu mu, cemaziye’l evveline kadar gitmek. Ne bileyim ben, lazımmış gibi geliyor.

Şimdi, mesela TRT. Ben Allahualem TRT hakkında ya hiç yazı yazmadım şimdiye kadar, ya da sadece kenarından köşesinden yazdım.

İşte şimdi, biraz fazlasını yazacağım.

TRT, biraz mesafeliydi eskiden. Yani, milletle senli benli sayılmazdı.

Bir seviye gözetirdi. Spikerleri mutlaka düzgün konuşur, tiyatrolarında, skeçlerinde argo kullanılmazdı.

Din-iman işleri de fazla bulunmaz. Galiba Menderes döneminde devlet cevaz verdi, kandillerde Mevlid-i Şerif okuma adeti çıktı, o kadar.

Bir de yumuşak sesli, azıcık gevşek birtakım adamlar, yalvarır gibi bir ses tonuyla dini nasihatlerde bulunurlar. Herhalde Cuma günleridir.

Ramazan?

Ramazan’da istemediğin kadar eski Ramazanlar. Kavuklu, Pişekar, İsmail Dümbüllü.

Bunun haricinde ne oruç ne namaz ne bir şey.

Fakat, tek kanaldı. Radyo olarak da, sonraları TV olarak da. Rakibi yoktu. Ne getirse dinleyeceksin, ne gösterirse seyredeceksin.

Bunlar, aman ha, eleştiri değil. Öyleydi işte. Hatıra.

Komiklik dediğim işte bu eski hikayeler, ‘esatirul evvelin.’ Bir zamanlar burası tarlaydı, burada koyunlar yayılıyordu gibi şeyler.

Üstad’ın ‘Bir Adam Yaratmak’ı TRT’de oynatıldığı zaman (1978), sanki devrim olmuştu.

Senelerce önce, CHP döneminde Devlet Tiyatroları’nda Muhsin Ertuğrul oynadığı zaman olmadı da devrim (1937-38), TRT’te oynayınca oldu...

Üstad pek beğenmedi Ahmet Mekin’in oyununu ama, biz beğendik. Daha iyisini görmedik çünkü. Demek ki Muhsin Ertuğrul daha iyi oynamış.

Bakıyorum geriye doğru. Yücel Çakmaklı’nın ‘Kuruluş’u, Tarık Buğra’nın Küçük Ağa’sı. Cihan Ünal’ı şöhret yapan 4. Murat... Aaa! Unutmak ayıp olurdu. Rasim Özdenören’in ‘Çok Sesli Bir Ölüm’ü.

Bunlardı, 70’lerin, bizim gibilerin hafızalarında yer eden TRT yapımları.

Hoş, Kaynanalar’ı da seyrederdik, Görevimiz Tehlike’yi (Bu yabancı dizi!) Gülünüz Güldürünüz’ü... Fakat, ‘halk’ olarak seyrederdik. Politik kafayla değil.

(Gördüğünüz gibi, buralar bostandı, burada top oynardık!

Neresi bostandı? Kızılelma Caddesi’nden Şehremini’ne doğru çıkarken solda! Hiçbir yer, kendimle kafa buluyorum.)

Herhalde, bu fark edilir işler Şaban Karataş’ın genel müdürlüğü döneminde (1976-77) yapıldı. Nevzat Yalçıntaş’ın döneminde de yapılmış mıdır? Olabilir (1975.)

Şimdi?

TRT’nin tümünde, benim en çok beğendiğim program, ‘Ömür Dediğin.’

Parasını pulunu bilemem.

İnsan gibi, düzgün, güpgüzel bir program.

Başka?

Vardır tabii. Var.

Fakat, eldeki imkanla kıyaslandığı zaman, ‘hiçbir şey yok’ desek, sadece biraz abartmış oluruz. Hepsi bu.

AK Parti, ilk dönemde, ‘nicel’ bir gelişme sağladı TRT’de.

Yeni kanallar açtı. Kulakları çınlasın, İbrahim Şahin, üretken bir Genel Müdür’dü. TRT Şeş, TRT Haber, TRT Müzik, TRT Arapça... Başka kanallar.

Hele TRT Şeş. Senelerce ondan geçindik. Yani, Kürt sorununu TRT Şeş üzerinden tartıştık. ‘Geçindik’ dediğim odur.

Ben değilim TRT’den geçinen, başkaları... Helalinden geçinene hiç sözüm olamaz.

Haramla geçinenin de günahı başına! Ahiret’e kaç gün kaldı?

Fakat, bu uzun dönemde, TRT’de, kalıcı, büyük, iz bırakan bir iş yapılmadı.

Şimdi, Ertuğrul dersiniz... Hatta birkaç başka program, film, sayarsınız. Ben de rastlıyorum. Beğeniyorum. İyi olmuş diyorum.

Devede kulak, nispetinde olsa, olmuş diyebiliriz. Çünkü deve çok büyük.

Kültüre, sanata aşina insanların ‘işte bu!’ diyeceği işler, devenin büyüklüğüne göre, kulak kadar bile yok.

Bu, girizgah olsun. TRT derin mevzu. Devenin büyüklüğünü falan, en az bir defa daha çalışırız.

YORUMLAR (12)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
12 Yorum