Usuletle ve suhuletle...

Siyasilerin her seçimde bir yolunu bulup bizi bu seçimin en mühim en kritik seçim olduğuna inandırması tuhafıma giderdi.

Bu seçim çok önemli…

Bu seçim daha önemli.

Bu seçim daha önemliden de önemli.

Bildiğin gibi değil, çok kritik.

Niye kritik kardeşim?

Sen seçileceksin. Ya da seçilmeyeceksin. Kendi işini kendin görsene. Beni niye işin içine katıyorsun?

Hayat şöyle ya da böyle devam edecek. Alem milyarlarca yıldır (Yılların sayısı konusunda rivayetlerin muhtelif olduğunu biliyorum. Kesretten kinaye söyledim.) sen olsan da olmasan da dönüyor. Yine döner.

Döner dönmesine de…

Bu defa başka birinin bizi ikna etmesine ihtiyacımız yok; seçim gerçekten kritik.

Ayrıca da heyecanlı.

Çünkü ilk defa rakipler başa baş görünüyor.

Derinlerde, sokağa bakınca göremediğimiz bir dip dalgası yoksa sonuç ‘foto-finiş’e bile kalabilir.

Ya da ikinci tura.

İpi kim göğüsleyecek?

Göğüsledikten sonra nasıl davranacak?

Biraz sakinleşsek seçimden sonra. Dilimizi biraz düzeltsek. Daha müşfik, daha insani bir mevsime girsek.

Girer miyiz?

Girsek güzel olur.

Aslında benim favorim Jose Saramago’nun ‘Görmek’indeki seçmenler.

Seçim sabahı yağmur yağıyor. Sandığa kimse gelmiyor. Sandık görevlileri boş boş oturuyor. Yağmur kesilince ahali yavaş yavaş geliyor. Oy verme süresi uzatılıyor. Sonra oylar sayılıyor.

Oyların yüzde 80’e yakını boş.

Hoppalaa!

Saramago bu noktadan sonra ceberut devletin üçkağıtçılıklarını, zorbalıklarını kurcalamaya başlıyor.

Anlattığı devlet entrikaları çok yabancı değil.

Tabii ki hayal, seçmenin yüzde 80’nin boş vermesi.

Böyle bir kitlesel bilince ulaşmış toplum var mı dünyanın herhangi bir yerinde?

Portekiz’de?

(Saramago’nun memleketi olduğu için andım Portekiz’i.)

Rusya’da?

ABD’de?

Hayır yok.

Hindistan’da? Kuzey Kore’de? İsveç’te? İsviçre’de? İngiltere’de? Uganda’da?

Yok maalesef.

Burada da yok.

Saramago’nun romanı topumun çok sınırlı bir kesiminin gözünü açmaya yarayabilir. Onlar da fazla bir yekûn teşkil etmez.

(Yekûn teşkil eden ‘gözü açık’lar ayrı… Onların bu dünyada işleri iş.)

Ayrıca bizim siyasilerimiz vatandaşın ‘ima’larından pek anlamıyor. Vatandaşın ne demek istediğini kim tercüme edecek?

Bizimkiler her türlü sonucu kendilerine yontacak şekilde terbiye edilmişler.

‘Mesajı aldık’ derler, almazlar.

Git sandığa, ne muradın varsa orada söyle. Açık, anlaşılır, yoruma mahal bırakmayacak şekilde.

Bir endişe var mı? Seçimde gürültü patırtı olur, seçim karakolda biter falan diye?

Biraz var.

Çünkü seçim kampanyasında ‘hain’den aşağı suçlama yoktu.

Olur mu? Mümkün mü? Memleketin bir yarısı öteki yarısına göre hain?

Bizi birbirimize karşı ne biliyorsunuz? (Bilmek değil. Bilemek. Yanlış anlaşılmasın.)

Lütfen uymayalım bu kutuplaştırma siyasetine.

Sakin olalım.

İyi şeyler düşünelim.

Usuletle ve suhuletle geçsin şu seçim.

Sonu hayır olsun.

YORUMLAR (17)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
17 Yorum