Yahya Kemal’i sevme sebepleri

Yahya Kemal diye bir şairimiz olmasaydı çok eksik kalırdık.

‘Kim, bizim en büyük şairimiz?’ sorusunun cevaplarından biri Yahya Kemal’dir.

Bunu, elbette, soru 20. Yüzyılla ilgiliyse söylerim.

Soru zaman sınırlaması olmaksızın sorulduğunda tereddütsüz cevabım Fuzuli’dir.

‘Cevaplarından biri’ dedim. Çünkü başka cevapları da var bu sorunun.

Herkes, kendi zevkine, kendi meşrebine, şiirden kendisine isabet eden ‘nasib’e göre tercihte bulunur.

Öteki cevapları şu anda yazmak niyetinde değilim.

Herkes kendi cevabını içinden geçirsin. İsterse telaffuz da etsin.

Biliyorum, çoğu insan, kendi kafasından geçenleri matbu halde görmekten hoşlanıyor ama, bugün biraz laf orucu tutalım.

Madem ‘en büyük şairimiz’ cümlesini Yahya Kemal’le kullandık, bu yazının bitimine kadar öyle kalsın.

Bu arada, Necip Fazıl’dan bahsederken bir ‘şehirli şair’ lafı etmiştim.

Yahya Kemal de, başka türlü bir ‘şehirli şair’dir.

Şehrin kavgası, gürültüsü, sarhoşu, berduşu pek olmaz Yahya Kemal’de. Fakat, mahallelisi olur, tarihi, çeşmesi, nostaljisi olur...

‘Şehirli şair’ tabirinin içine sıkışıp kalmayalım. Çünkü, Yahya Kemal bundan fazla bir şeydir.

Ahenk. Bir de muhakkak ‘musıki.’

Yahya Kemal’in şiirini düşünürken bu iki kelimeden yakamı kurtaramam.

Yahya Kemal’in şiirinin ‘musıki’si, şiirleri için yapılan bestelerin musıki’sinden daha güzeldir.

(Hadi ‘Rindlerin Akşamı’nı istisna tutayım.)

‘Bin atlı’ şiirini okul kitaplarına kim koydu? Biz çocukken vardı. Hala var mı bilmiyorum. Şüpheliyim. Şimdiki çocuklar o kadar şiirsiz ki...

O şiiri (ve başka şiirleri) okul kitaplarına koyanlara, yarım asır sonra da olsa teşekkür ederim.

Tabii ki Yahya Kemal’in en güzel şiiri değil o. Fakat, çoğumuz, Yahya Kemal şiirine o kapıdan girdik.

Süleymaniye’de Bayram Sabahı.

Muhteşem.

Ölüyü diriltme duası gibi bir şey. Gerçekten, Süleymaniye’de Bayram Sabahı bir milletin üzerine okunsa, o milletin uyanabilmesi lazım.

Demek ki fena uyumuşuz!

Deniz ufkunda top sesleri nereden geliyor?

Barbaros belki donanmayla seferden geliyor

O mübarek gemiler hangi seherden geliyor?

Zafer!

Yahya Kemal, bunu diriltmeye çalışıyor milletin ruhunda.

“-Yahya Kemal mi?

-Ha evet Yahya Kemal

Bozgunda bir fetih düşü”

Sezai Karakoç’un, bu mısraları yazarken Yahya Kemal’i tahfif etmek istediğini zannetmiyorum.

Yahya Kemal’i Mehmet Akif’le yan yana, birbirinin mütemmimi gibi gören cümlelerini de hatırlıyorum.

‘Bozgunda fetih düşü’ herkeste var. İnsanın beynini sulandıracak seviyede olmamak kaydıyla, lüzumludur da.

Hatırımdan şiirler geçiyor. ‘Ok.’ ‘Nazar.’ ‘Sessiz Gemi.’

Hele ‘Kar Musıkileri!’

Bütün şiirleri güzel.

Benim asıl meftun olduğum Yahya Kemal şiirleri, İstanbul’un yoksul ve eski mahallelerini, o mahallelerin insanlarını yazdığı şiirler.

Biz, Kocamustapaşa’da 4-5 yıl oturduk. Yani o mahallenin eski haline aşinayım.

Şimdi de çok değişti sayılmaz.

Belki o aşinalık sebebiyle, ilk göz ağrım Kocamustapaşa’dır.

“Koca Mustapaşa! Ücra ve fakir İstanbul!

Ta fetihten beri mü’min, mütevekkil, yoksul.”

Ramazan-ı Şerif’teyiz.

O halde, büyük şairimizin ‘Atik Valde’den İnen Sokakta’ şiirini mutlaka analım.

Yahya Kemal’i seviyorum ve bunun birçok sebebi var.

Bir tanesi de işte bu şiir:

İftardan önce gittim Atik-Valde semtine,

Kaç def’a geçtiğim bu sokaklar, bugün yine,

Sessizdiler. Fakat Ramazan mâneviyyeti

Bir tatlı intizâra çevirmiş sükûneti;

Semtin oruçlu halkı, süzülmüş benizliler,

Sessizce çarşıdan dönüyorlar birer birer;

Bakkalda bekleşen fıkarâ kızcağızları

Az çok yakında sezdiriyor top ve iftarı.

Meydanda kimse kalmadı artık bütün bütün;

Bir top gürültüsüyle bu sâhilde bitti gün.

Top gürleyip oruç bozulan lâhzadan beri,

Bir nurlu neş’e kapladı kerpiçten evleri.

Yârab nasıl ferahlı bu âlem, nasıl temiz!

Tenhâ sokakta kaldım oruçsuz ve neş’esiz.

Yurdun bu iftarından uzak kalmanın gamı

Hadsiz yaşattı rûhuma bir gurbet akşamı.

Bir tek düşünce oldu tesellî bu derdime:

Az çok ferahladım ve dedim kendi kendime:

“Onlardan ayrılış bana her an üzüntüdür;

Madem ki böyle duygularım kaldı, çok şükür.”

‘Yahya Kemal’i sevme sebebi’ deyince, eklemesem olmazdı.

“Ankara’nın en güzel tarafı İstanbul’a dönüşüdür.”

YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
1 Yorum