Netflix'e Düşmek In, Vizyona Girmek Out

Film yapımcıları ve dağıtımcıları arasında bir süredir devam eden düşük yoğunluklu savaşı sosyal medyadan, haberlerden takip ediyorum.

Özellikle de bağımsız sinemacıların, düşük bütçeli yapımların içine sokuldukları cendere gerçekten üzücü. Tekelleşme her yerde kötü. Hani piyasanın görünmez eli diyorlar ya, piyasanın demir yumruğu birilerinin canını çıkardıktan sonra sanki bu el cesetleri kaldırmak için peyda oluyor. Yani piyasa düzeni değil aslında, bildiğin mıntıka temizliği.

Fakat birkaç gün önce enteresan bir şey oldu. Vizyon filmlerinden birinin yapımcısı ani bir kararla son filmlerinin Netflix platformunda, üstelik 190 ülke ile aynı anda yayınlamaya karar verdi. Sözünü ettiğim Yılmaz Erdoğan'ın Organize İşler: Sazan Sarmalı isimli filmi.

Patlamış mısır parasına tüm aile efradı filmi izlemiş olduk. Pek çok kişi de aynı şeyi düşünmüş, hesabı kitabı yapmıştı: "4 kişi sinemaya gitmeye kalksak, adam başı 15'er liradan 60 lira. Yarısını verir Netflix'e bir aylık abone olurum, hep beraber izleriz."

Yılmaz Erdoğan'ın filmi O gece binlerce, belki de milyonlarca kişi tarafından izlendi.

Evet bundan kelli Türkiye artık o eski Türkiye değil. Salon sahiplerinin vesayetine neşter vuruldu. Ne idi o öyle her on yılda bir sansür, ambargo söylentisi.

Ertesi gün karşı cenahtan yükselen tepki de bunun habercisi idi. Tevekkeli değil, SİSAY yani Sinema Salonu Yatırımcıları Derneği Cumartesi günü, filmin yayınlanmasının devrisi günü, haftasonu, tatil falan demeden acilen toplandı.

Ben işin bu kısmı ile pek ilgilenmiyorum. Zira hikâyenin en ilgi çekici yanı Netflix'in kendisi.

Netflix 139 milyon üyesi ile, 190 ülkede faaliyet gösteren dünyanın en büyük sinema-dizi platformu. Hatta öyle ki Netflix'in kendi yapımı filmler, diziler dahi var. Üstelik bu yapımların dünyanın her yerinden milyonlarca müptelası var.

Film ve dizilerde farklı diller için hazırlanan altyazı ve seslendirme desteği yerelleşmeye verdikleri önemin ispatı. Sadece bu da değil reklam filmlerinde yerel unsurlar kullanmaları sempati toplamalarına ve Netflix'in daha fazla tanınmasına yol açtı. Hatta yerelleştirmeyi öyle ileri götürdüler ki Netflix'in La Casa de Papel dizi reklamından darbe çağrısı çıkartanlar dahi oldu. Aman iyi saatte olsunlar.

(Bu arada sosyal medyalarını yöneten nüktedan adminlerine buradan selamlarımı gönderiyorum.)

1997 yılında online film kiralama amacı ile kurulan Netflix 1998'de ilk DVD satış ve kiralama sitesi olan netflix.com 'u açtı. 1999 yılı ise aylık abonelik ücretine mukabil sınırsız DVD kiralama imkânı ile gönülleri fethettikleri yıl.

2000 yılında Netflix kullanıcıların verdikleri puanlardan hareketle, film önerilerine başlayan kişiselleştirilmiş öneri sistemini devreye soktu.

2000 yılında NFLX kodu ile borsada işlem görmeye başlayan Netflix, ABD'de 600 bin üyeye ulaştı, 2005 yılında ise bu rakam 4.2 milyon.

2017'deki üye sayısını haydi bilin bakalım? Tüm dünyada 100 milyon!

Netflix'i tabletinizde, cep telefonunuzda, akıllı televizyonunuzda, tüm platformda kullanabiliyorsunuz.

Üstelik bazı fimler ve üyelik paketleri için içerikleri indirip, çevrimdışı izlemek de mümkün.

Tanıştığım çoğu gencin Netflix hesabı var. İki üç kişi birleşip Netflix'e giriyorlar. Allah kabul etsin.

Her bir gencin fanı olduğu bir dizi, kendine yakın gördüğü bir dizi kahramanı var. Black Mirror diyorsun biliyor. Breaking Bad diyorsun Walter White'a yazık oldu, diyor.

Artık Netflix popüler kültürümüzün bir parçası. Sosyal medya üzerinden kelli felli adamlar dizi önerisi istiyor, yorum paylaşıyor. Gençler dublaj film sevmiyor, meyveyi dalından yiyeceksin, diyorlar.

Muhabettin, tanışma fasılasının onuncu dakikasından sonrasını bir dizi filme, bir Netflix' belgeseline bağlamayan bizden değildir.

Bir akşam vakti kapı çalınıp, komşunun oğlu "Bir maniniz yoksa bu akşam Netflix account'unuzu kullanabilir miyim" diye soracak, diye bekliyorum.

Netflix iyi güzel, evde sinema keyfi gıcır. Peki ya sinemalardaki yer göstericiler? Onları hiç düşünüyor musunuz?

Bir mesleğin daha ölümüne şahitlik ediyoruz sayın seyirciler.

Kahrolsun tekelci kapitalizm.

Kapitalizm demişken, Netflix'te Kapitalizm'i kurtarmak adında ilginç bir belgesel var. Tavsiye ederim.

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum