HALK TV'de katıldığı programda açıklamalarda bulunan Yılmaz Güney'in eşi Fatoş Güney, ‘Yılmaz Güney'in mezarı Türkiye'ye getirilecek mi?’ sorusuna cevap verdi. Fatoş Güney, Yılmaz Güney’in mezarını bir şartla ülkeye getirileceğini söyledi.
Yılmaz Güney’in mezarını Türkiye’ye getirilmesi durumunda Çukurova’ya, doğduğu topraklara defnedebileceğini ifade eden Fatoş Güney, hiçbir zaman Yılmaz Güney’in mezarını Türkiye’ye getirmeyi düşünmediğini kaydetti.
YILMAZ GÜNEY’İN MEZARI NEREDE?
9 Eylül 1984'te Fransa'nın başkenti Paris'te hayatını kaybeden 'Çirkin Kral' lakaplı Yılmaz Güney'in naaşı, Paris’teki Père Lachaise Mezarlığı'nda yer alıyor.
YILMAZ GÜNEY’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLECEK Mİ?
Türk sinemasının efsane ismi, ‘Çirkin Kral’ olarak bilinen oyuncu ve yönetmen Yılmaz Güney’in eşi Fatoş Güney, usta ismin mezarını hiçbir zaman Türkiye’ye getirmeyi düşünmediğini belirterek, 'Yılmaz Güney'in mezarını Türkiye'ye getirme fikri hiç oluştu mu?' sorusuna, 'Hayır, asla. Hiçbir zaman oluşmadı' yanıtını verdi. Türkiye'nin gerçek demokrasiye geçiş yapmadığını kaydeden Fatoş Güney, bunun sağlanması durumunda Yılmaz Güney'in mezarını Adana'nın Çukurova ilçesine doğduğu topraklara getirmek istediğini beyan etti.
YILMAZ GÜNEY KİMDİR?
1 Nisan 1937’de Adana’nın Yüreğir ilçesinde doğan Yılmaz Güney’in babası Siverekli Zaza, annesi ise Vartolu’dur.
Özellikle ‘Çirkin Kral’ döneminin ardından çektiği Cannes ödüllü Sürü, Yol, Umutsuzlar gibi filmleriyle tanınan Yılmaz Güney'in gerçek ismi Yılmaz Pütün'dür. Kendi anlatımına göre Pütün kırılması zor sert meyve çekirdeği anlamını taşıyor. 1937’de, köylü bir ailenin iki çocuğundan biri olarak dünyaya gelen Yılmaz Güney’in babası Siverek Desman Köyü'nden olup Annesi Muş'un Varto ilçesindendir.
Adana'da doğup büyüyen ve burada birçok filmine konu olan Yılmaz Güney, Adana'da bir süre Kemal ve And Film şirketlerinin bölge temsilcisi olarak çalışmalarını sürdürdü. Üniversite okumak için İstanbul'a gelen Yılmaz Güney, Atıf Yılmaz’la tanıştı. Bu dönemde bir taraftan da hikâyeler yazan Yılmaz Güney, ardından Atıf Yılmaz'ın da desteğiyle sinemada çalışmalarına başladı.
SİNEMA HAYATI
1959’da Atıf Yılmaz'ın yönettiği Bu Vatanın Çocukları ve Alageyik filmlerinin senaryosunu yazan ve oynayan Yılmaz Güney, Karacaoğlan'ın Karasevdası'nda da yönetmen yardımcılığı yaptı. On Üç ve Yeni Ufuklar gibi dergilere de öyküler yazan Çirkin Kral, bir öyküsünde komünizm propagandası yaptığından dolayı yargılanarak, 1961’de 1,5 sene hapis cezasına mahkûm oldu.
İki sene sonra yeniden kaldığı yerden çalışmalarını sürdüren Yılmaz Güney, o zamanlarda daha çok macera filmleri çeker. Filmlerinde hor görülen, ezilen, bir ‘Anadolu çocuğunun’ otoriteye başkaldırısı konu edini. Bu zamanlarda Çirkin Kral lakabı ile anılır. Bu zamanlardaki en önemli Lütfü Akad'ın yönetmen koltuğunda oturduğu ve kendisinin yazdığı bir film olan Hudutların Kanunu'dur. Bu dönem boyunca oyunculuğunu geliştiren Güney, abartısız ve yalın oyunculuk anlayışı ile dikkat çekmiştir.
CEZAEVİ DÖNEMLERİ
1971’de Efraim Elrom'un öldürülmesinden sorumlu olan başta Mahir Çayan olmak üzere diğer Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi üyelerini sakladığı iddiasıyla 2 sene hapse ve sürgüne mahkûm edilen Yılmaz Güney, hapiste kaldığı zaman boyunca sinema ve sanat ile alakalı fikirlerini; şiir ve öykülerini o zamanlarda çıkarmaya başladığı Güney dergisinde yayınladı.
1974 yılında cezaevinden çıkan Yılmaz Güney, Arkadaş filmini çekti. Yine aynı sene Endişe ismindeki filmi çekerken Adana’nın Yumurtalık ilçesindeki bir gazinoda ilçe yargıcı Sefa Mutlu'yu öldürmekten tutuklandı. 25 Ekim'de Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayan yargılamaların arkasından 13 Temmuz 1976 yılında 19 sene hapis cezasına çarptırılan Yılmaz Güney, 5 sene hapis yattıktan sonra 9 ekim 1981’de izinli olarak çıktığı Isparta Yarı Açık Cezaevinden yurtdışına firar etti.
Hapisten kaçışı da filmlerini anımsatan Yılmaz Güney, hapse girmeden evvel çektiği Şeytanın Oğlu filminde: bir günlük bayram izininde dışarı çıkan ve kayıplara karışan bir adamın hikâyesini konu ediniyordu. Filmine benzer bir hayatı tecrübe edinen Yılmaz Güney, bir günlük izin ile hapisten çıkmış, Antalya'nın Kaş ilçesinden Yunanistan'a bağlı Meis adasına, arkasından da İsviçre'ye firar etti. Sonrasında ise Fransa'ya geçen Yılmaz Güney, yaşamının geri kalanını orada geçirdi.
Cezaevi döneminde yazdığı Zeki Ökten tarafından çekilen Sürü ve yurt dışında ve yurt içinde büyük ilgi gören ve Şerif Gören tarafından Yol çekildi. Cezaevindeyken Güney adında bir kültür-sanat dergisi çıkaran Yılmaz Güney, Yol'un kurgusunu yeniden yaparak, Cannes Film Festivali'nde ödül aldı.
Yurt dışına kaçmasının ardından Fransa'da Duvar filmini çeken Yılmaz Güney'in, 1976’da Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi'nde tanıklık ettiği, çocuklar koğuşunda çıkan ve tüm cezaevine yayılan bir isyanın sinemaya aktarıldığı Duvar onun son filmi oldu.
YILMAZ GÜNEY NE ZAMAN ÖLDÜ?
Son dönemlerini Fransa’nın başkenti Paris'te geçiren Yılmaz Güney, mide kanserinden dolayı 9 Eylül 1984 yılında hayatını kaybetti. Mezarı Paris'te bulunan Père Lachaise Mezarlığı'nda 62. kısımda bulunmaktadır.
KİTAPLARI
Boynu Bükük Öldüler (1971) Ağıt Arkadaş Sürü Salpa (1975) Ölüm Beni Çağırıyor Gençlik Öyküleri Acı Sonsuz Bekleyiş Otuz Yılın Şiirleri Yol Sanık Hücrem Soba, Pencere Camı ve İki Ekmek İstiyoruz Oğluma masallar Zavallılar Sen ve ötekiler
YILMAZ GÜNEY'İN FİLMLERİ
